Yemış traduction Anglais
773 traduction parallèle
Yem bu.
That's the bait.
Belki de birisi onu yem olarak kullanıyor.
Maybe someone's using her as bait.
Sekiz kulaç! Demir atmazsak balıklara yem olacağız.
Let's hope we're moored before night or the sharks will have us.
Gazete uğruna beni kurtlara yem etmesini anlayabilirim.
I can understand he's tossing me to the dogs for the paper.
- Kim, kimi, hangi kurtlara yem ediyor?
- Who's tossing whom to what dogs?
Tarzan kafanızı koparıp sırtlanlara yem yapacak.
Tarzan will twist your head off for this and feed it to hyenas.
Bu sadece Brunton'un katilini buraya getirmek için attığım bir yem.
It was just a rouse of mine to bring Brunton's murderer here.
Belgeyi Grayson taşımakta, Sör Henry ise bir yem olarak kullanılmaktadır.
Grayson's carrying the document while Sir Henry's being used as a decoy.
Can sıkıcı biriymiş gibi olmaya çalışmıyorum ama benim bir takma cephe ya da bir yem olmamı istiyorsan en doğrusu seni hemen evine götürüp vedalaşmak olur.
I'm not trying to be disagreeable... but if you want me as a kind of a false front, a kind of decoy... I might just as well take you home right now and say goodbye to you.
Yokluğumda dört adamla nişanlandı hatta onlardan biri de yem ve hububat tüccarı.
She's been engaged to four guys since I've been gone, one of them a feed and grain merchant.
Şu andan itibaren onun sevgisi bir çiftçi karısının horozun üstüne yem savurması gibi olacaktı.
From here on, her love will be doled out like a farmer's wife tossing scraps to a rooster.
Gel, gidip hayvanlara yem verelim.
Come on, let's go feed the stock.
Yem satıcılarına, sığır alıcılarına...
For, uh, feed salesmen, cattle buyers.
Al bakalım, seni riyakâr, kırık dişli yem çalıcısı.
You slimy, snag-toothed, bait-stealin'so-and-so!
Sonar, sahte yem sinyal yolluyor.
Sonar, Captain. He's using some kind of a decoy.
Sonra Griff'in arkasını kollamak için bir yerlerde kendisini yem yapacak.
Then he'll plant himself somewhere around here to cover Griff's back.
Burada öylece oturup adanın köpeklere yem olacağını söyleyip de bunun için hiçbir şey yapmamak hiç de iyi değil, değil mi anne?
It's no good our sitting around saying the island is going to the dogs... and not doing anything about it, right, Mother?
Bayat yem.
It's the old bait.
İlk yem 40 kulaç, ikinci yem 75 kulaç, 3. ve 4. yemler sırasıyla 100 ve 125 kulaç derinlikteydi.
One bait was down 40 fathoms, the second was at 75 and the third and fourth were down in the blue water at 100 and 125 fathoms.
Her bir yem baş aşağı ve sıkıca dolanarak kancaya geçirilmişti.
Each bait hung head-down with the shank of the hook inside tight and sewed solid.
Görüyormusun, Baltor,? Kuşu yakalamak için, önce tuzağa yem koymalısın.
To catch the bird, first bait the trap.
Elbette, yem iyi değilse kaldırıp atarsın.
Of course, if the bait's no good, you throw it away.
Yem dükkanında çalışıyorum.
I work at the feed store.
Ben sadece yem dükkanında çalışıyorum.
I'm just working at the feed store.
Yedikleri çok özel bir yem.
- It's special stuff they eat.
Yem iyi değilse asla oltaya takılmazlar.
Never bite unless the bait's good.
Biri yem kutusunu açmış.
HOLLY : Toby!
Kız da yem olacak.
She's game.
Bu bizim 6 numaralı uçağımız, yani yem uçağımız.
That's our number six plane, the decoy plane.
Bu yaşta bir kız, hele burada, baykuşlara yem olur.
It's dangerous for young girls, here.
Sıkı bir uyku çek ve böceklere yem olma.
Sleep tight and don't let the bedbugs bite.
Johnny yürek yem atışından 300 metre uzaktaydı.
Johnny was from 300 meters from the heart'n bait shooting.
Sığırları, mezbahaya götürmek için iki tane nakliye arabasına ihtiyacım var. Yem azalıyor, birkaç inek satmalıyım.
I need two freight cars to take the cattle to the slaughterhouse, we are getting short on fodder so I'll have to sell a few heifers.
Kışın hayvanlar yolculuk yaptığı için biraz daha iyi yem arıyor... ve yazın arada bir, kuraklık olur.
In winter, the cattle have to travel a good bit looking for feed... and in summers, every once in a while there's a drought.
- İspanyol sınırından Fransa'ya geçerken ateş eden bir takım askerin önünde,... onu yem olarak kullanmak acı verici bir görevdi.
- It was his painful duty to lure her across the Spanish frontier into France, where we stood her in front of a firing squad.
Gerçekten güzel bir yem!
That's a really big prey!
Yem ve hububat ambarında, caddenin tam karşısında.
Feed and grain store, right across the street.
Hediyeleri yem olarak tanımlıyorsunuz demek.
That's what you classify as bait.
- Vandergelder Saman ve Yem mi? - Evet.
Of Vandergelder's Hay and Feed?
Faturayı Vandergelder'in Yonkers'taki Saman ve Yem Dükkanına göndersin.
Send the bill to Vandergelder's Hay and Feed Store, Yonkers, New York.
Hayvanlara yem vermek yasak.
It's forbidden to feed the animals.
İkinci adam dikkatinizi belirli bir bölgeye çekmek için cesedi yem olarak bırakmalıydı ve sonra da kaçış.
The second man was to have left the corpse as a decoy... to divert your attention to a specific area... And then escape!
Burada yem olarak kalmana veya hemen eve gönderilmene General Marshall karar verecekmiş.
Now it's up to General Marshall whether you stay here as a decoy... or he sends you home.
- Tuzak için yem olduğunu biliyor mu?
- He knows he's being set up for bait?
- Kim yem olacak?
- Who's going to be a decoy?
Bunu durumu yem olarak kullanalım onu tekrar gördüğünde onu tanıyormuş gibi yap ve tepkisini sına!
We'll use this soft spot When you see him again Pretend that you knew him... and test the waters
Ve onu yem olarak kullanmalısın.
And use it as bait.
Sığır ve birkaç at var. Yem de yetiştiririm.
I raise cattle, run a few horses, grow my own fodder.
Bu bir yem, kalan son düşmanın Kitahama Okono'yu çekmek için.
It's bail, to lure out the one villain that remains : Kitahama Okono.
İyi bir yem.
He's a good catch.
Böylece ona tekrar inanır ve acele etmeden takip eder çünkü kolay yem olduğundan emindir.
So he believes her again and follows her at his leisure because he's sure she's easy meat.