English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yok etmek

Yok etmek traduction Anglais

5,859 traduction parallèle
Beni yok etmek sizin içinizde yok.
You don't have it in you to destroy me.
Şimdi de Mark'ın kendi için yarattığı hayatı yok etmek için bu orduyu kullanmak istiyor.
Now he wants to use that army to destroy the life that Mark created for himself.
Seni takip edebilecekleri tüm izleri yok etmek zorundayız.
We're gonna have to get rid of any trace of you.
Moloch'u yok etmek istedim.
Moloch.
Tek istedikleri bizi yok etmek.
They want to destroy us.
Bu yozlaşmış dünyayı yok etmek için sizin gücünüze ihtiyacımız var!
to destroy this depraved world.
Lance, eski bir düşmanını yok etmek için... -... suikastçi günlerine son bir görevlik geri döner.
Lance, his black-op days long behind him, decides to go on one final mission to vanquish his old nemesis.
Kaderinde, kıymet verdiğin her şeyi yok etmek olan bir felakete dönüşeceksin.
A scourge on this earth destined to destroy everything you hold dear.
Düşmanı yok etmek istiyor.
He cares about destroying the enemy.
John'u bulup yok etmek için.
Find John and terminate him.
Beni yok etmek istiyorsunuz.
You want to destroy me.
Bütün nesillerine dünyayı yok etmek için bir şans tanınmak zorunda zaten.
Every generation has to be given their chance to destroy the world.
Diğerlerine kıyasla kitlesel yok oluşa sebep olan en önemli faktör doğal yaşam alanlarını yok etmek ve bu alanları ekilebilir arazilere çevirmektir.
By far and away, the biggest factor in terms of this mass extinction is destroying natural habitat or converting natural habitat into land for food.
Evrimleşmesi milyarlarca yıl almış bir şeyi neden yok etmek isteyelim?
Why would we want to do anything to disrupt something that took billions of years to evolve?
Bu tür yok etmek istemeyebilirsiniz.
We may not want to destroy this species.
- Sen onları yok etmek için gidiyoruz biliyorum.
- You know you're going to wipe them out.
Knox nerede olduğunu öğrendiğinde, seni yok etmek için gerçek hayatını kullanacak.
And when Knox find out where you are. She will use your actual life to destroy you.
Katil, tüm DNA kanıtını yok etmek için kurbanın içini dışını iyice yıkaması gerektiğini biliyordu.
Your killer knew enough to douse the victim thoroughly inside and out so as to destroy all the DNA evidence.
Yok etmek adına ümitsiz bir girişim büyümeyi engelleyebileceğinden bakanlık yetkilileri çiftçileri ürünlerini yakmaları için teşvik ediyor.
Agriculture Officials are encouraging farmers to burn their crops in a desperate attempt to destroy what may be preventing growth.
Başkent'in bizi yok etmek için yarattığı bir mutant o!
She's a mutt that The Capitol created to destroy us!
Orada her ne yapıyorlarsa, yaptıklarını gizlemek için adam öldürüp, polisi kanıtları yok etmek için kulanacaklardır.
Whatever they are doing there, they are willing to kill to protect it, and they're using the police to bury the evidence.
Kendilerini yok etmek üzereler.
They're about to self-destruct.
Hedef Danford'u ele geçirmekti, yok etmek değil.
The idea was to capture Danford, not kill her.
Artık o HVI'ları yok etmek için tamamen sana güveniyoruz.
You are now our best option to take these HVIs out.
Hedefi yok etmek şu anki birinci önceliğin.
Eliminating the target is now your top priority.
Gezegeni yok etmek için geldi.
It is here to destroy the planet.
Milly, bu bizim kanseri yok etmek için en iyi şansımız.
Milly, this will give us our best chance of eliminating the cancer.
Onları yaratan sistemi yok etmek için.
Destroy the system that created them.
Ultron, dünyayı kurtarmakla yok etmek arasındaki farkı göremiyor.
Ultron can't tell the difference between saving the world and destroying it.
Bunu düzeltmenin tek yolu her şeyi yok etmek.
The only way to fix this is to destroy everything.
Sadece gemilerimizi yok etmek değil, kıyıya da varmak istiyorlar.
Not only do they want to destroy our ships, but go ashore as well.
Ve bunu yok etmek istemem.
I don't wanna break that up.
Ölüm korkusunu yok etmek isterler.
They want to kill at the risk of being killed.
- Yok sadece merak ettim. Böyle şeyler yaratabilen birisi neden çatı tamir etmek istesin ki?
No, I'm just curious why a man who can create something like this would want to fix roofs.
Senin tarzın bu değil mi? Küçük kızlara tecavüz etmek. Bu sefer zaman aşımı falan da yok.
That's your thing, right, raping underage girls, and this one falls within the statute of limitations, and I'm guessing that if I keep digging other girls will surface and more changes will be brought against you.
Pes etmek istemiyorum ama pek te bir şeçme şansım yok
I don't want to give up, but I don't have a choice.
Dans etmek istiyorsan sorun yok, uyarım.
You want to dance. I don't mind. I'll lead.
Pes! Benim kitabımda pes etmek yok.
There is no such thing as "giving up" in my dictionary.
Tamam bakın, bundan sonra siktiğimin küfrünü etmek yok!
Okay, look. From now on, no more fucking cursing!
Acele etmek yok.
Easy does it.
Benim hakkımda bu biliyorum, Jerry, yok ama benim vücut hareket etmek istiyorum.
You don't know this about me, Jerry, but I like to move my body.
Kaç türün yok olacağını kesin olarak tahmin etmek zor.
It's difficult to estimate precisely how many species we're gonna lose.
Avansı iade etmek için 7 günün var, yapabileceğim başka bir şey yok.
- You have seven days to return the advance, and there's nothing else I can do. - And you need a new editor because you no longer have one. - Fuck!
Kolunla ateş etmek yok!
No shooting with the arm.
Ve sevgili Kraliçe Victoria'mıza karşı halka açık alanlarda düşüncesizce saygısızlık etmek yok artık.
And no more public display of the wildest irreverence towards our beloved Queen Victoria.
Senin sevdiğin insanları buraya getirmek ve organize etmek ne kadar uzun ürdü hiçbir fikrin yok. Hiçbir!
You have no clue how long it took me to organise people that you care about to come all the way down here.
Nick yok, yedek dediğin bu vakitte gerek acil durumda yardım etmek için, geride kalmak için değil.
Nick's gone and this is what a backup is for. To help in an emergency, not stay back.
Can çıkana kadar pes etmek yok.
Never say die and all that.
Asla veda etmek yok.
It's never goodbye.
- Ateş etmek yok.
No shooting!
Artık aylaklık etmek yok.
No more fooling around, huh?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]