Yorgun traduction Anglais
6,928 traduction parallèle
- Yorgun görünüyorsun.
- I look tired?
Yorgun musun?
Tired?
Yaptığım büyü sayesinde vücudun yorgun düşeceğinden hepsini kurtaramazsın.
With your body weakened by my spell, you won't be able to save them all.
Ve ona yorgun olduğunu söyleyeceksin.
You're gonna tell her you're tired.
Çok ama çok yorgun olduğunu söyleyeceksin.
You're gonna tell her you're very, very tired.
Dalmış, yorgun, yahut yalancıktan hasta.
Asleep... tired... or it malingers,
Yorgun.
Tired.
- Yorgun olmalısın, git yat.
You've got to be exhausted, go on up.
Sesin yorgun geliyor.
You sound tired.
Ama işin iyi yanı aynı zamanda da acayip yorgun ve huysuzum.
Yep, but on the bright side, I'm also exhausted and very cranky.
Az kalsın öldürülmekten dolayı yorgun.
She's tired of being almost murdered.
- Biraz yorgun.
- I'm kind of tired.
Yorgun görünüyorsun.
You're looking tired.
Yorgun görünüyorsun.
You look tired.
Yorgun ve içmekten sarhoş olmuş bir hâlde yeni İrlanda'nın ilk ulusal kahramanlarıydılar.
'Tired, punch-drunk, drink drunk,'the first national heroes of the new Ireland.'
- Watson, birazcık yorgun gözüküyorsun.
Hey, Watson, you look a little tired.
O zaman sadece yorgun ve morali bozuktu.
- He's just tired and he's frustrated.
Yorgun musun?
Are you tired?
Hayatımda hiç bu kadar yorgun olmamıştım.
I've never been more tired in my life.
Çok yorgun görünüyorsun.
You look exhausted.
Graham Martin çok yorgun, fazlasıyla bitkin görünüyordu.
Graham Martin looked very tired, extremely haggard.
Yorgun olduğunu biliyorum. Ama Philadelphia'ya sadece 50 km kaldı.
Look, I know you're beat, but we only got about another 50 miles to Philly...
Yorgun.
I'm tired.
Ben de sizi hiç bu kadar yorgun görmedim, efendim.
Well, I've never seen you this tired before, sir.
Yorgun ve aç olduğunu düşünüyorum. En son ne zaman yemek yedin?
( Voice on radio. ) I imagine also... that you got pretty tired and hungry since last time you ate.
Red, çok yorgun görünüyorsun.
Red, you're looking really tired.
Çok yorgun görünüyorsun.
You look so tired.
Baba çok yorgun.
Papa's so tired.
Seninle birlikte vakit geçirmek istedim ama sana yaşlı ve yorgun biri olduğumu söyleyemedim.
I tried to hang, but I just can't, and I didn't want to tell you that I'm a tired old loser.
- Yaşlı ve yorgun benim için sorun değil.
I can handle a tired old loser.
Yorgun, üzerimden kablo hattı geçirilmiş ve korkmuş.
I'm exhausted, I'm wired, and I'm scared.
Çok yorgun.
She's very tired.
Yorgun görünüyorsun Roddie.
You look tired, Roddie.
- Senin kızlar yorgun ve genişlemişler artık.
Your girls are tired and stretched out.
- Hiç böyle yorgun birisini gördünmü?
You ever seen someone that's tired?
Evet, pek yorgun değildim.
Yeah. I wasn't tired.
Eh, muhtemelen, Laurel ile kaldıkları yorgun alıyorsanız ve biz şimdi dökümhane uyuyamıyorum ki Roy'un var, yani...
Well, you're probably getting tired of staying with Laurel, and we can't sleep in the foundry now that Roy's there, so...
Biraz yorgun.
Just a little tired.
Çok yorgun ve çok stresliyim.
I... I'm just so, so tired and so stressed.
Senin için endişelendim, yorgun görünüyordun.
I'm worried about you, looking so tired.
Daima sevişmek için çok yorgun olurlar.
They're always too tired to make love.
Ve askerler de savaştan yorulurlar. Yorgun düştüm.
And even soldiers get tired of battle.
Yorgun düştüm ve kalbim kırık.
I'm worn out. And heartbroken.
- Yorgun insanlar öyle yapar.
- That's what tired people do.
Fındık Kıran da var ama biraz yorgun.
There's always Nut Cracker, but she's a little feisty.
Yorgun düştüm.
I am worn out.
Yenilgi olmaksızın gençlerimizi öldürmekten yorgun düştük.
Without being defeated, we have grown weary of the slaughter of our young men.
Yorgun görünüyorsun Mark.
You look tired, Mark.
Yorgun değilim baba.
- I'M NOT TIRED, DADDY. LOOK.
- Yorgun mu görünüyorum?
- Mm-hmm.
Yolculuk sonrası yorgun olmalısınız.
Now, you must be tired after your journey.