English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yulaf

Yulaf traduction Anglais

1,082 traduction parallèle
Mon, şu yaptığın sebzeli yulaf yapasını özledim.
Mon, I missed your vegetable porridge.
Turp yoksa, yulaf lapası yeriz.
If we have no turnips, we eat gruel.
kız izci kurabiyeleri, erkek izci kurabiyeleri yulaf ezmeli kurabiye, şekerli kurabiye... ne istiyorsan.
Girl Scout cookies, Boy Scout cookies, oatmeal cookies, sugar cookies... anything you want.
Ben yulaf unu isterim.
I like oatmeal.
Kıymalı yulaf ve bir şişe içki.
Black puddings and a bottle of mead.
Kıymalı yulaf?
Black puddings?
Hiçbir şeye ihtiyacın yok ne yulaf, ne nal ne de arabacı.
You will need no oats, no horseshoes, no coachmen, nothing.
Ben yulaf ektim, ve onlar onu yedi.
I plant oat, and they eat it.
Kahvaltıda yulafınızı bitirin.
Finish your oatmeal at breakfast.
Bir tabak yulaf ezmesi alabilir miyim?
Can I have a bowl of oatmeal?
Yulaf tanesi.
Grits.
Çatır çutur yulaf tanesi.
Cracklin'grits.
Senin için güzel bir öğünümüz var : Domuz pastırması, yumurta yulaf lapası, portakal suyu, tost ve reçel.
We have quite a meal here for you : bacon and eggs,..... porridge, orange juice, and toast and jam.
Bu yulaf ezmesi artıklarını temizlemek ister misin yoksa yarın için başka bir tane mi almalıyım?
You wanna clean the oatmeal out of this or should I just buy another one for tomorrow?
Yulaf ununa ne dersiniz?
How about hot oatmeal?
Bengal Psikiyatri Enstitüsü'nde aynı odada kalıyoruz. Kullanılmış yulaf ezmesi kutularından yaptık bu kürkleri.
We're inmates of a Bengali psychiatric institution and we escaped by making this skin out of old used cereal packets.
Biz de kahvaltıda yulaf ezmesi yiyoruz.
We eat cereal for breakfast, just like you.
Pirinç buğday, yulaf, yulaf...
Rice, oat, wheat, wheat...
Beş taneli vardır, buğday, arpa, yulaf, çavdar ve arpa!
The five grains are rice, wheat, barley, oats, and rye!
Russel Monte Carlo'da yulaf ezmesi bulamayabilir.
RUSSELL MAY NOT BE ABLE TO GET OATMEAL IN MONTE CARLO.
Orada onun adı Yulaf lapası.
IT'S CALLED PORRIDGE.
Yulaf ezmesini Monte Carlo'ya götürebiliriz.
WE CAN BRING OATMEAL TO MONTE CARLO.
Bayan, ben yulaf ezmesini omletten önce istemiştim.
Miss, I wanted oatmeal before my scrambled eggs.
- Ben senin yulaf ezmenin üstüne biraz süt döksem?
how about if i pour milk on your oatmeal?
Yulaf mantarları hakkında yaptıkları haber dizisi inanılmaz bir gazetecilik örneğiydi.
You're right. That series they did on oat fungus was an uncompromising piece of journalism.
- Yulaf ezmesi.
- Es por granos.
Yulaf mı?
Granos.
Yulaf, yulaf.
Granos. Granos.
- Bir kase dolusu yulaf gevreği buldum ve...
- l found a bowl of oatmeal...
Hay aksi yulaf ezmemizi yememişiz.
Tut, tut... - we haven't eaten our oatmeal. - Quite possibly.
Bunu bitirirsen, tatlı olarak yulaf ezmesi alabilirsin.
You finish that, and you can have a granola bar for dessert.
Yetimler yulaf yemek ve,
Orphans have to eat gruel,
Pazartesi ve salıları bir şey kokmaz... çünkü yulaf ezmesi yeriz ve o pişirilmez.
Monday and Tuesday don't smell at all... because Cream of Wheat is instant.
Burada hazır yulaf ezmesi var. Bir kutu da meyve konservesi... ama kirazlarını yemez.
There's cold cereal in here and a Libby's canned fruit but she won't eat the cherries.
Geceleri Tom'un gözünü korumak için taktığı şeyler. Eva'ya ille yulaf ezmesi yemesi için tutturmasın...
What with green shades for Tom's eyes at night and making him do the dumb-bells.
uslu bir çocuk gibi yulaf ezmeni ye... İsveç usulü gözlemenide.
Eat your Pablum like a good boy... and you'll have Swedish pancake too.
Yulaf ezmesi isteyen var mı?
Anyone want some oatmeal?
- Yulaf ezmesini severim.
- I would love some oatmeal.
- Hayır, yulaf ezmesi istemiyoruz.
- No, we don't want any oatmeal!
Müşterek dostumuz T. Wallace, zahireciyi açık tutmakta direniyor artık at yulafına pek talep olmadığı gerçeğine rağmen.
Our mutual friend T. Wallace insists on keeping the feed store open, despite the fact that there isn't much of a demand for horse oats anymore.
Sizin gibi iki koca dallamanın burada kırmızı barbunya ve yulaf yapması iş mi?
You two big motherfuckers in here making red beans and grits is business?
İnsanların fakir olması ve yasa dışı işler yapmaları. Günde üç kez mısır ve yulaf ezmesi yemeleri.
Everybody running around ragged, backwards, illiterate, eating sow-belly and corn pone three times a day.
Sis, ucuz lokantaların yulaf ezmesi kadar kalındı ve elveda diyen dudakları kadar soğuktu.
The fog was as thick as hash house oatmeal... and twice as cold, as her hips said good-bye.
Havyarım yok ama kepekli yulafım var.
I have no caviar. I have oat bran.
Koyunun midesini alıp içini.. .. akciğerleri, ciğerleri ve kalbi ile doldurursun.. .. sonra biraz soğan, iç yağ ve yulaf koyarsın.
You take the stomach of a sheep, and then you stuff it... with the sheep's lungs, liver, and heart... some onions, suet, and oatmeal.
Soğuk algınlığı için yulaf ezmesinden iyisi yoktur.
Oatmeal's the best thing for a cold.
Kahvaltıda yulaf lapası yedik.
But we had porridge for breakfast,
Benim yulaf lapamı kim yedi?
Who's been eating my porridge?
Biz burada donuyoruz, sabah akşam yulaf yiyoruz....... ve senin bacanın içinde 20 paund 73 pensin var!
We've been freezing'cold, eatin'porridge for breakfast, dinner and tea, and you have £ 28, seven and threepence up the fuckin'chimney? !
Joel Miller, yulaf ezmesinin içinden bir bilye buldun!
Joel Miller, you just found the marble in the oatmeal!
İki paket yulaf unu.
Two packages of oatmeal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]