Yüreğim traduction Anglais
622 traduction parallèle
Ama yüreğim bunun doğru olmadığını haykırıyor. İnsan kendisi için yaşamalı diyor.
Yet, something in me cries out that this cannot be true... that one must live for oneself.
"... yüreğim kan ağlıyor... "
... my heart is bleeding...
"... yüreğim... "
"... my heart...
# Yüreğim demir kadar sert # # Ama canlıyım ve bu kötü derebeyiyle # # Savaşacağım #
Only I am alive, I swear I will fight with the devil king of that feudalism
" Yüreğim aşkınla yanar İnan ki taparım sana
" This comes from my heart I'll always adore you
Yüreğim ağzıma gelecekti.
My heart was right up to here.
Hiç olmazsa buna yüreğim yok.
At least I haven't any heart for this.
Alacaklılarınızı görünce yüreğim burkuluyor.
When I see your creditors, it breaks my heart.
Hayır, benim yüreğim onlar için burkuluyor, sizin için değil.
No! It breaks my heart for them, not for you.
Yüreğim dayanmadı.
I didn't have the heart.
Yüreğim sızladı.
I haven't the heart.
Donakaldım, yüreğim atmadı ve ölüm asla gelmek bilmedi.
I was frozen, my heart didn't beat and death never came.
Ama boğ kendini yüreğim, dilimi tutmam gerek.
But break my heart, for I must hold my tongue.
Tut kendini yüreğim, tut kendini!
Hold. Hold, my heart.
Yüreğim, katılaşma, taş olma sakın yüreğim!
O heart, lose not thy nature.
- Bilmek istiyor musun dostun kim, düşmanın kim? Babamın dostlarına yüreğim, kollarım açık.
To his good friends thus wide I'll open my arms.
Şimdiyse ne iğrenç geliyor bana, yüreğim bulanıyor baktıkça.
And now, how abhorred in my imagination it is.
İyi olsa, neden kötülük soksun içime? Tüylerim ürperiyor. Yüreğim yerinden fırlayıp, kaburga kemiklerime çarpacak nerdeyse.
If good, why do I yield to that suggestion whose horrid image doth unfix my hair, and make my seated heart knock at my ribs against the use of nature?
Yüreğim bulanıyor gördükçe.
I am sick at heart, when I behold.
Sevgilim uzun zamandır yüreğim seni arzuluyor
Quote, "O thou beloved, " whom so long my heart desireth,
Yüreğim epey sabırlıdır.
My heart is very patient
Yüreğim dolup taşıyor çılgınlar gibi
My heart is prancing gay as a lark
Şimdi yüreğim dolup taşıyor
Now my heart is prancin'
Başka türlüsünü yüreğim kaldırmazdı.
I cannot bear that it should be otherwise.
Yağmura susayan körpe fidan gibi göğü arayan kartal gibi kıyıya vuran dalga gibi yüreğim hasretinizle yanıyor.
As the tender sapling thirsts for rain, as the eagle seeks the sky, as the wave hurtles toward the shore, my heart yearns for you.
Seninle ve çocuklarla olan da buydu, çünkü yüreğim yanıyordu. Belki de sizi ne kadar sevdiğimin farkında değildim.
I did with you and the kids, because it hurt too much, ormaybe I didn't understand howmuch I care foryou.
Yüreğim ağzımda.
My heart is in my mouth.
# Dün yüreğim hüzünlü bir şarkı söylüyordu...
Yesterday my heart sang a blue song
Ey dertli yüreğim! Ne sözler ettirdin bana!
But, O grief, where hast thou led me?
Yüreğim şurada şimdi, Sezar'ın yanında. Konuşamam dönünceye kadar bana.
My heart is in the coffin there with Caesar, and I must pause till it come back to me.
Benim yüreğim de öfkeyle kabarmıştı seninle böyle konuşurken.
When I spoke that, I was ill-tempered, too.
Bu soylu davranışına susamıştı yüreğim.
My heart is thirsty for that noble pledge.
Yüreğim nasıl da ferahladı gidince.
Now I have taken heart, thou vanishest.
Toprağın altındaki tozdan yüreğim Sevinç duyardı hala
Beneath the sod my heart of dust Would still rejoice
Peter, yüreğim ısındı.
Oh! Peter, it warms my heart.
Geldiğime o kadar sevinmişti ki, söylemeye yüreğim elvermedi.
She was so happy... that I didn't want to hurt her.
Şu andaki kocamla karşılaştığımız o gün, ben Edward'ın naaşının ardından yürürken o melek kocamın, o sevgili evliyanın kanı, ellerinde daha kurumamışken, yanıma geldiğinde, kısacık bir sürede, şu kadın yüreğim, aptalca, onun ağzından dökülen tatlı sözlere tutsak düştü.
When he that is my husband now... came to me as I followed Edward's corse... when scarce the blood was well washed from his hands... which issued from my other ángel husband... within so small a time... my woman's heart... grossly grew captive to his honey words.
Yüreğim, görünüşümden on kat daha hafif.
My heart is 10 times lighter than my looks.
Geldiğime o kadar sevinmişti ki, söylemeye yüreğim elvermedi.
She was so happy about my visit, I didn't have the heart to tell her.
Yüreğim senin için kanıyor.
My heart bleeds for you.
- Yüreğim kanatlanıverir... #... duygularımla birlikte.
~ My heart is off on wings My heart is off on wings ~ ~ Along with my senses ~
# Yüreğim kanatlanıverir duygularımla...
~ My heart is off on wings along with my... ~
# Yüreğim kanatlanıverir... #... duygularımla birlikte.
~ My heart is off on wings ~ ~ Along with my senses ~
Parmaklıklar arkasında ve kilitli kafes içinde görünce yüreğim parçalandı.
When I saw the barred windows and the locked pen, my heart bled for you.
Benim yüreğim geniştir.
I'm big-hearted.
Bir an için ayaklarına kapanmak istedim. Ama yüreğim bana engel oldu.
For a moment I felt like falling at his feet but my heart stopped me
Kardeşim, ruhum susamış, yüreğim kupkuru elbette benden sefil bir içeceği esirgemezsin ya.
Brother, my soul is thirsty, my heart is dry. Surely you would not deny me one miserable swallow of raki.
Geceleri gözüme uyku girmiyor, sağlığım bozuldu, yüreğim yanıyor diyeceğim ona.
I'll tell her she's keeping me up at nights, ruining my health, breaking my heart.
Yüreğim ağzıma geldi.
I was frightened!
Yüregim al onu diyor.
My blood says, "Take her."
Bay Talman, yüreğim işkenceyi kaldırmaz.
( exhales ) Mr. Talman, I have no heart for inquisition, but I have even less heart for murder.