Yık traduction Anglais
88,462 traduction parallèle
Orada suçun üstüme yıkılacağını bilmeliydim.
Should've known I was there only to take the fall.
Dibbuk'un, parmak uçlarında büyük bir yıkımın gizli şifrelerini taşıyan Ranjan'ı ele geçirmesinin sebebini araştırırken.
It was while I was searching for the reason why the Dybbuk might have possessed Ranjan, who carries the secret codes towards a major destruction on his fingertips ;
- İlk yıkılan onlar oluyor.
- They're the first to go.
Hayalleri yıkıyor.
He crushes dreams.
Buraya indiğinizden beri yıkımdan başka bir şey getirmediniz.
Since you landed here, your people have done nothing but rip our world apart.
Hatırlıyorum da, o kadar küçüktü ki onu lavaboda yıkardık.
I remember when he was so small, we'd give him a bath in the sink.
Gözcüler, Edison köprüsünü hedef aldığı zaman Ajan Johson, herkes tahliye edilene kadar yıkıntıların çökmesine engel oldu.
When watchdogs targeted the Edison bridge, agent Johnson held off the collapse until everyone was evacuated.
Güven bana, haberlerde, patlamadan kıl payı kurtulmuş gibi boy gösterip her şeyi S.H.I.E.L.D.'in üzerine yıkacak.
Trust me, she's gonna show up on the news having just missed the blast, and she's gonna pin it all on S.H.I.E.L.D. - That's what she does. - Daisy.
Yıkın ve bedenini bana getirin.
Bring it down, and bring me the body.
İzleyicilerimizi, kitlesel yıkım potansiyeli olan ve sivilleri hedef aldığı bilinen bu Nainsan'a karşı uyarıyoruz.
We warn our audience that this inhuman has the potential to cause mass destruction, and she has been known to target civilians.
Yıkıldım resmen, dedemin kamerasını kaybettim.
I'm just bummed i lost my granddad's camera.
Gizli servis olduklarını iddia ediyorlar. Ama daha çok gizli polis gibi davranıp arkalarında kaos ve yıkım bırakıyorlar.
They claim to be a spy agency but behave more like a secret police, leaving destruction and chaos in their wake.
Evleri yıkılmış.
Their house was destroyed.
Yıkıp her bir taşını da Hudson nehrine attılar.
Blew it up and dumped every stone in the Hudson River.
Dikenlerle, lavlarla, arılarla derilerini kızartan yıldırımlarla dolu bir tasarıyla da devam edebiliriz tabii ki.
Look, we can just send them all to the hot spike pits with the lava and the bees and the lightning that tears off their flesh.
Kendi benliğinden çıkıp, bu savaşçıyı kontrol ediyor gibisindir.
It's like you're outside of yourself, but in control of this warrior.
Kapıyı açık bıraktı değil mi?
He left the door open, didn't he?
Moshi Robonovich'in vefatı ile Kerala'nın yüzlerce yıllık Yahudi tarihi bir anı haline geliyor.
'With Moshi Robonovich's demise, the centuries old Jewish history of Kerala''will become a memory
Kapıyı açık bırakıyorum.
I'll keep the door open
Kalp sonsuz bir arzuyla yeni kıyılar arıyor.
"The heart is searching for new shores with a never-ending desire"
Birçoğu Kerala'yı Nagasaki'ye çevirmemize izin vermeyeceğini söyleyerek açlık grevine başladı!
Many have gone on hunger strike saying that they won't allow us to turn Kerala into a Nagasaki See!
300 yıllık. Tek oyma ahşap.
300 years old Single wood carving
Rosy kıyıya ulaşan her teknede Ezra'yı aradı ve hayal kırıklığı içinde geri döndü.
'Rosy searched for Ezra in every boat that reached ashore,''and returned in disappointment
Kırmızıyı almaya çalışacağım.
I'm gonna go for the red one.
Rick, artık sigortalıyım, yani ben kaçtım.
And, Rick, now that I'm insured, I'm out-skis.
Tabii, o kız 200 yıl önce çiçek hastalığından ölmediyse.
Unless that one girl died of smallpox, 200 years ago.
Onlara küçük kız kıçının bu kapıyı ne hale getirdiğini gösterebilirsin.
You could show'em how your little girl ass murdered this door.
Ben gerçekten annemin kızıyım.
I really am my mother's daughter.
Ama olasılıklara açık olmalıyız.
But we should be open to the possibility.
Jessica ile şirket başkanına her yıl bir sonraki yılın hukuki ihtiyaçlarına yönelik yıllık analiz raporunu sunardık.
Jessica and I always gave their CEO an annual analysis of their legal needs for the upcoming year- -
Eğer buna devam ederseniz avukatlık büronuza öyle bir evrak işi yığarım ki başınızı kaşıyacak vaktiniz olmaz.
And you move forward with this, I'm gonna bury that shit-hole legal clinic of yours in so much paperwork, you're going to choke to death.
- Bizi yıllık görüşmeye mi götüreceksin?
You're taking us to your annual meeting?
Beş yıllık barış.
Five years of peace.
Ark'ta insanlar kıyım için gönüllü oldular çünkü insanlara gerçekler söylendi ve bir seçenek sunuldu.
On the Ark, people volunteered for the culling because they were told the truth and given a choice...
Peki kıyımda ciğerlerinden havayı çektiğinde 5. Sektör'den kaç kişi ölmüştü?
And how many people died from Sector 5 in the culling when you sucked the air out of their lungs?
Kıyımdan sonra annene söylediğim şeyi yapacağım.
I'll tell you what I told your mother after the culling.
İki ev aldın, Jeremy'i dört yıllık bir üniversiteye soktun.
Bought two houses, put Jeremy through four years of college.
Ama biz Aida'yı onun gibi ajanları korumak için yarattık.
But we built Aida to protect agents like him.
Şehirden daha sık çıkmalıyım.
I really should get out of the city more.
Kızın Daisy aklını kaçırdığı zaman Başkan beni yeni Kaptan Amerika'yı bulmakla görevlendirdi.
Your girl Daisy went rogue. The president tasked me with finding the next captain America.
O kadar yıl, görev ve kıl payı kurtulmalardan sonra...
After all the years, all the missions, - all the close calls... - Mm.
Kımıldamıyın.
- Go!
Çıkış için arka kapıyı oraya programladım.
That's where I programmed the backdoor to get out.
II. Dünya Savaşı'ndan yaklaşık 70 yıl sonra, hiçbir şey.
For about 70 years after World War II, nothing.
- O yaratıldığında karanlık dünyada bir yırtık oluştu. Bu sayede kaçtım.
- There was a... a tear in the dark world when she was created.
Aynldık biz, iki yıl önce.
We separated. Two years ago.
Kıyıda kalıp beni beklerdi.
He'd wait for me on the shore.
Amerika'dan geriye kalan şeyin başkenti artık Anchorage. Şehrin semalarında dalgalanan bayrağımızda artık sadece iki yıldız var.
Now, Anchorage is the capital of what's left of the United States, and the flag that flies over that city has only two stars.
Haklı mıyım kızlar?
Am I correct, girls?
Yani kancıklık etmeyi kesin de erkek arkadaşımı vurun hadi.
So why don't y'all stop being a bunch of bitches and shoot my boyfriend.
Buraya geldik, sizi aptal yerine koyduk paranızı aldık ve biranızı içtik.
We came in here, played y'all for the idiots y'all are... Took your money, and drank your beer.