English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yıkan

Yıkan traduction Anglais

4,958 traduction parallèle
- Beni yıkan, aşağılayıcı saçmalıklar!
Putting me down!
Ben düzen yıkanım.
I am entropy.
Bü ülkeyi yakıp yıkan mesele nedir?
What is the burning issue up and down this country?
Nina yıkanıp, yatmaya hazırlandı mı?
Nina showered, ready for bed?
Şimdi gidip yıkanın.
Now go wash up.
Ortalığı yakıp yıkan holiganlardan birine benziyor muyum?
Do I look like one of these hooligans tearing the streets apart?
Bu yıl bazı kanıtların kaybolduğuna dair şüphelerini dile getirdin.
You've raised doubts this year yourself, over evidence going missing. Yes.
Mücadele ve kan bizi yeni döneme getireli 10 yıl oldu.
Ten years since struggle and blood brought us to a new age.
Bir Amerikalıyı öldürmeye bu kadar heveslenmen benim anlatmak istediğimi kanıtlıyor.
The fact that you're so eager to kill an American proves my point.
Nothing grubunun eski gitaristi, öldü zannedilen,... fakat Güney Londra'daki'Grupların Savaşı'etkinliğinde ortaya çıkan Max Stone, vergi kaçakçılığından 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
The former Nothing guitarist, Max Stone believed dead until he surfaced in Battle of the Bands in South London has been sentenced to 3 years in prison for tax fraud.
Bin yıl boyunca masumların kanıyla beslendin.
For 1,000 years, you fed on innocent blood.
Ama bunu diğer klanlara da kanıtlamalıyım.
But I have to prove it to the other clans.
Asansör ne? Ama bunu diğer klanlara da kanıtlamalıyım.
But I have to prove it to the other clans.
- Kanıt bulmalıyız.
We need to find clues.
Bir kurt adamın insan bir anne tarafından yetiştirilebileceğinin canlı bir kanıtıyım.
I mean, I'm living proof that a werewolf can be raised by a human mother.
Oort yeni ortaya çıkan kuyrukluyıldızların oranını hesapladı ve Güneş'i birkaç ışık yılı çapıyla çevreleyen küresel bir kuyrukluyıldız yığını olduğu sonucuna vardı.
Oort calculated the rate at which new comets appear and concluded that there must be a vast, spherical swarm of them, a few light-years across, surrounding the Sun.
Uzak bir yıldız veya galaksiden çıkan bir ışık Dünya'ya doğru yolculuğa çıkarken neler olduğunu görebilmemizi sağlar.
It makes it possible for us to see what was happening when the light from a distant star or galaxy first set out on its long journey to Earth.
Darwin'in haklı olduğunun kanıtlanması için 50 yılın geçmesi gerekecekti.
It wasn't until more than 50 years later that Darwin was proven right.
Bazen bu bölgede yaşanan yaz mevsimlerini daha soğuk hale getirdi ve buzullar bir sonraki yıla kadar önlerine çıkan her şeyi parçalayıp sürükleyerek güneye ilerledi.
Sometimes it made the summers there colder, and the glaciers advanced southward from one year to the next, grinding and scraping, and crushing everything in their path.
Bunlara ilaveten, zaman zaman gezegenimizin yerkabuğundan kaynaklanan patlamaları ve bir anda ortaya çıkan kıyametengiz yıldırımları da unutmayalım.
Not to mention the occasional upheavals that erupted from within our planet and the apocalyptic bolts that come from the blue.
On yıllardır Güneş'i dikkatle gözlemliyoruz ve açığa çıkan güneş enerjisinde bir değişim yok.
We've been monitoring the Sun very closely for decades, and the solar energy output hasn't changed.
Biliyorum ama Cynthia Logan'ı sorgulamadan önce kanıtlarla arasında sağlam bir bağlantı bulmalıyız yoksa avukat tutabilir. Ayrıca daha araştırdığımız suçun ne olduğunu bile bilmiyorum.
I know, but if I question Cynthia Logan before we've properly connected her to the evidence, she could lawyer up, and I don't even know what crime we're investigating yet.
Ancak çıkan savaşa doğru neden Fransa'yı takip etmeliyiz... sorusuna cevap vermiyor çünkü Rus müttefikleri böyle güçsüz Avusturya karşı koymasına karşı tüm ordusunu harekete geçirmeye karar verdi.
But that does not answer the wider question of why we should follow France into a war brought about because her Russian allies decided to mobilise its entire army against such feeble Austrian opposition of all things.
Geçerli olmasını sağlayacak bir yığın kanıt var elimizde.
Well, we've got a pile of evidence that is admissible.
Bu mahallede bulunan dikiş makinesi ve yıldız tozuna kuşanmış homoseksüellerin ve de bir lezbonun olduğu kanısındayız.
We have reason to believe that there are known homosexualists and a confirmed Iesbo inside these premises, and that they are armed with sewing machines and glitter.
Diğerlerine de kanıtlamalıyım, kendim halledebilirim.
I have to prove to the others, that I can handle it all myself.
Hepimizin ateşi vardı ve istifra ediyorduk, yataktan dahi çıkamıyordum. Çocuklar bizimle yatıyordu ve vücutlarından çıkan ısıyı hissedebiliyordum. Şöyle düşündüğümü hatırlıyorum :
We were all feverish and throwing up, and I couldn't even get out of bed, and... the kids were lying there with us, and I could feel the heat coming off their bodies, and I remember thinking,
Polis raporları bağlantıyı kanıtlamıyor.
The police reports don't prove a link.
Aralarındaki bağlantıyı kanıtlayamazlar.
They can't prove the links between them.
Ve akıl hastalıklarının tedavi edilebilir olduğunun kanıtıyım.
And I'm proof that mental illness is treatable.
Üzgünüm, gerçekten. Ama görsel ikiz kanını işlevsiz kılmalıyız.
I'm sorry, I really am, but we need to make the doppelganger blood useless.
Üzgünüm ama görsel ikiz kanını işlevsiz kılmalıyız.
I'm sorry but we need to make the doppelganger blood useless.
Bir daha kapıyı açtıklarında karşımıza çıkan herkesi alt edip kaçalım.
I say when that door opens again, we take out whoever's standing in the way and run for it.
2 yıl boyunca her çarşamba kanımızı sattık.
We sold our blood every Wednesday for two years straight.
İnsanların yalanlarını kanıtlamak için insanların kıyafetlerini çekiştirmeyi bırakmalıyız.
- Oh. - Oh, we got to quit ripping people's clothes off to prove they're liars.
Yaşlıyım. Kan şekerim düşüyor.
I have low blood sugar.
Çünkü kanında yılan zehri izlerine rastladılar.
Because they found traces of snake venom in her blood.
Tahliller tifo taşıyıcısı olduğunu kanıtladı.
The tests proved she was a carrier for typhoid.
Ne yazık ki baylar, kan üretimi ve yıkımının gayet yetersiz bir şekilde anlaşılabilmiş olması demek bile durumun vehametini tam olarak açıklayamaz.
Unfortunately, gentlemen, it is only too true that the entire subject of blood making and blood breaking is as yet very imperfectly understood.
Nakledilen kanın yeni bedendeki kanı pıhtılaştırdığı ve alıcıyı anında öldürdüğü prensibi sebebiyle.
The principle being that the transfused blood begins clotting in the new body, immediately killing the recipient.
Bu teori ve savcılığın dava dosyasındaki bir çok diğer madde, 1986 yılında çıkan bir yasaya dayalıydı.
That theory, and much of the prosecution's case against Swartz involved a law created originally in 1986.
John Acardo'nun suçlu olduğunu kanıtlamalıyız.
We need to prove that John Acardo is guilty of murder ourselves.
Ve onları ele geçirmek için Elijah Macy'nin vurulmasının ardında Acardo'nun olduğunu kanıtlamalıyız.
And to take them down, we're gonna have to find proof that Acardo was behind the Elijah Macy shooting.
Sadece son yılda DNA'dan kanıt çıkarma yolunda 17 yeni metot bulundu...
In the last year alone, there are 17 new methods for extracting DNA evidence from...
O bilmiyor ama ben Reddington'ın yıllardır üvey babasına para akıttığını kanıtlayabilirim.
She doesn't know, and I can't prove it, but I believe Reddington was funneling money through the adoptive father for years. What's this? It's the black site.
Bu iş 1800 yılında yaşamış olan bir başka bilim adamına düşecek ve bu kişi, bizi çevreleyen görülmemiş dünyaların kanıtını şans eseri bulacaktı.
It would fall on another scientist, working in the year 1800, to stumble on a piece of evidence for the unseen worlds that surround us.
Ama bunca zaman sırtımı kolladıkları için, şu son iki yıldır,... Ax ve Steve'e şükran duyduğumu kanıtlamak adına at gibi çalıştım.
But this year and the year before I worked myself silly... to Ax and Steve show I wanted to give them something... for all the years that she me hand held above the head.
Buradaki insanlara daha çok kan bağı ile bağlıyım.
I'm more from this group of people related by blood.
Senin nasıl bir yılan olduğunun tartışmasız bir kanıtı.
This is indisputable proof you are every bit the snake we think you are.
Yani, eğer ölürse, ifadesi yine de yaşar bu durumda ya ifadesini değiştirmesini sağlamalıyım ya da yalancı olduğunu kanıtlamalıyım.
so if he dies, that statement still lives, so either I need to make him change his testimony, or I need to make him out a liar.
Bunu söylediğime inanamıyorum ama o yılanın damarlarında azda olsa sıcak kan dolaşıyor, olabilir.
I can't believe I'm saying this, but... that snake may have some warm blood in his veins.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]