Zehirlenmis traduction Anglais
573 traduction parallèle
Zehirlenmis.
Poisoned.
Zehirlenmis birini neden vursunlar?
Why shoot him when he's been poisoned?
Benim kalbim zehirlenmiş.
My heart is so possessed.
"Organizman alkolden zehirlenmiş."
"Your organism is poisoned by alcohol."
Organizmam zehirlenmiş.
My organism is poisoned.
Organizmam alkolle zehirlenmiş.
My organism... is poisoned by alcohol.
Aynı, zehirlenmiş gibiyim.
I feel as though I've been poisoned.
Çocuk zehirlenmiş.
The child's poisoned.
Ama bu, o zavallı ve zehirlenmiş çocuğa bir fayda sağlamaz.
But that won't help that poor poisoned boy.
Hiç şüphe yok zehirlenmiş.
She was drugged. There's no doubt about it.
Zehirlenmiş olmalı, adamın niyeti iyi değil.
She must be poisoned, his intentions aren't good.
Damarlarıma sen pompaladığın için zehirlenmiş olmayayım sakın?
On account of you pumped me full of this poisoning, doc?
Zehirlenmiş bardak intihar olabilirdi.
Poisoned glass could mean suicide.
Zehirlenmiş mi?
Poisoned?
Öyleyse Red, onu bulduğumuz yerden birkaç metre ötede zehirlenmiş.
Well, then, Red must have been poisoned within a few hundred yards of where you found him, Noah.
Onu beklemeyi ve gelince haklamayı düşündüm... ama halim o kadar kötüydü ki büyük ihtimalle ıskalardım. Ben de zehirlenmiş bir köpek gibi emekledim.
I thought about waiting for him and letting him have it... but there was a good chance in my condition I might miss... so I decided to crawl away like a poisoned dog.
Zehirlenmiş suyu bir kez tadınca, paralize olan balık bir sarhoş gibi su yüzüne vurur.
One taste of the poisoned water and the paralysed fish float up to the top with a big hangover.
Zehirlenmiş mi diye kontrol etmek için mezarını açabilirler. Fareye olanları görürlerse efendim aynısının Bayan Lowry'e de olduğunu düşünebilirler.
They might dig them up to see if there was some kind of poison in them, and if they did that with the rats, sir, they might start wondering about Mrs Lowry, and do the same with her.
"Bayati organların alkolden zehirlenmiş."
"Your bitol organs are poisoned with alcohol."
Bayati organlarım zehirlenmiş.
My bitol organs are poisoned.
Orada, zehirlenmiş bayati organlarımı tedavi ettireceğim.
I'll cure these poisoned bitol organs of mine.
Zehirlenmiş olma ihtimali var.
There's some possibility she may have been contaminated.
Zehirlenmiş.
He got poison in his system.
Zehirlenmiş bir düşmanı yedikten sonra bu dinamiti içiyorlar.
They drink this brew whenever they eat a poisoned enemy.
Zehirlenmiş.
Oh.
Kadınlardan korkmaya gerek yok Onlar zehirlenmiş değillerdir.
Don't be afraid of women. They're not poisonous.
Kendimi gece bir köprüden atmadıysam ertesi sabah çöpten zehirlenmiş olarak uyanıyorum.
I awake gassed if I don't throw myself off a bridge the night before.
O zehirlenmiş mi?
Is it poisoned?
Halkının çoğu ölmüş... geriye kalanları ölmek üzere, gıdası zehirlenmiş... ve havası solunmaz hâlde olarak mı?
With most of its people dead... the rest dying, the food poisoned... the air unfit to breathe.
Parmağındaki bir yaradan zehirlenmiş - muhtemelen kürar - pigmeler arasında yaygındır.
The girl was poisoned through a puncture in her middle finger. Quick-acting stuff. Curare possibly.
Bu arada, kız zehirlenmiş.
Meanwhile she was poisoned.
Zehirlenmiş.
Poisoned.
Eğer erkeklerle eşit olmanın tadını çıkarmak istiyorsak, onlara saygı göstermeliyiz ve eğer onlara saygı gösterirsek, o zaman onu kendi kendinden ve alkol ile zehirlenmiş ruhundan arındırmalıyız!
If we are to enjoy equal rights with man, we must respect him, and, if we are to respect him, then we must save him from himself and from the poison of alcoholic spirits! - Do you agree?
... bütün saygılarımla bildiririmki... Eski İngiltere-Hindistan mızraklı Süvari tugayı komutanlarından Albay Stuart Valois Komutasındaki Clendennon Kalesine... 17 ve 18 Kasım günlerinde, geniş çaplı bir saldırı düzenlenmiş büyük bir tahribat oluşmuştur su kuyuları zehirlenmiş devriye çıkartılamadığından Clendennon Kalesinde bu koşullarda onarım ve yenileme yapılamamıştır.
... and I respectfully submit... that the devastation from the attack... on November 17 and 18, on Fort Clendennon... commanded by Colonel Stuart Valois... formerly with the Fifth Lancer Brigade, British Army in India... being so complete... even to the poisoning of the water well... that the post be abandoned... and no rebuilding and manning of Clendennon be attempted.
Uyku hapından zehirlenmiş.
Intoxication by barbiturates.
Katolik Kilise de Kızıl propagandan zehirlenmiş midir sizce?
Is the Catholic Church also poisoned by the red propaganda?
Arabasıyla bir çeşit kaza geçirmiş ve karbon monoksitten zehirlenmiş.
She had some kind of accident with the car... and got carbon monoxide poisoning.
Zehirlenmiş olmalı.
Could've been drugged.
Ratchett kendini bununla savunamayacak kadar zehirlenmiş durumdaydı.
Ratchett was too drugged to cry out or defend himself with this.
Hiçbir sebebi olmaksızın, üstelik zehirlenmiş bir adamı 12 kez bıçaklamışlardır.
Which he plunged repeatedly and without motive into the body of his suitably astonished victim.
Zehirlenmiş, o kadın, Balo Duşesi Florence..
It poisoned its woman, the Duchess Florence of Balo.
Oğlum karısı tarafından zehirlenmiş amcan bana bunun kanıtını getirdi.
Your uncle has brought me evidence that my son was poisoned by his wife.
Zehirlenmiş!
He was poisoned
Üstadın benim soğuk tavuk tozumdan zehirlenmiş
Your master's poisoned by my Cold Chicken powder.
Herhangi biri onu zehirlenmiş olabilir haklısın
Anyone could have poisoned him. You are right.
- Zehirlenmiş olsam.
- I got poison ivy.
Babam zehirlenmiş mi?
My father was poisoned? !
Zehirlenmiş olmalısın.
You're contaminated.
- O zehirlenmiş.
- It's poisoned.
Ne oldu bilmiyorum ama zehirlenmiş bir fare gibi... büzülüp, küçülmüş görünüyordu.
I don't know what it was but she seemed to shrink and try up like poisoned mice.
Devon dün gece zehirlenmiş.
Devon was poisoned last night.