Zl traduction Anglais
97,015 traduction parallèle
Bu Yıldızlı Gece.
That is Starry Night.
Acımasızlığından yararlanmışsın.
You benefited from its cruelty.
Bir dizi sanat hırsızlığına karıştı.
She's been involved in a string of art thefts.
Bir şebeke uzaylı sanat kaçakçısı ve gerçek Yıldızlı Gece tablosu, söz verdiğim gibi.
A ring of alien art thieves and the real Starry Night, as promised.
Önceki hırsızlıklarla Lyra ve kardeşinin harhangi bir bağlantısı olabilir mi?
Um, as for just, like, any connection that Lyra and her brother might have with previous thefts?
Ama yaşayan en hızlı insanı yakalamam gerek.
But I gotta go chase down the fastest man alive.
- Çok hızlısın.
- You are so fast.
Saygısızlık etmek istemem ama Bayan Başkan, eğer tehdit oluştururlarsa...
With all due respect, Madam President, if they present a threat, we must...
Evet ama talepte bulunan CatCo olursa hükümet daha hızlı cevap verir.
Yes, but the government will respond faster if CatCo is the one to file.
ya da yeterince hızlı uçup, zamanı geri alamıyorum...
or fly fast enough and turn back time...
Eğer onu öldürürse, hayatında yapmış olduğun tek iyi şeyi başarısızlığa uğratacaksın.
If he kills her, you will have failed at the one good thing you've done with your life.
Bu cevaplaması imkansız bir soru, sorman bile acımasızlık.
That's an impossible question to answer, and you are cruel for asking.
Başarısızlık da bu işin bir parçası Lena.
Failure is a part of the process, Lena.
Şehirde gezen ana geminin Bağımsızlık Günü ilanı var bir de.
Yeah, well, not to mention the full-on Independence Day going out there with the mothership hovering over the city.
Daily Planet'ta değilmiş. Yalnızlık Kalesi'nde de değil.
He's not at the Daily Planet, he's not at the Fortress of Solitude, either.
İster CatCo'da dünyayı yöneteyim, ister çadırda boş boş oturayım aynı yalnızlık olurdu çünkü olayı anlamıyordum.
And I could conquer the world at CatCo, or I could twiddle my thumbs in the yurt and the loneliness would feel exactly the same, because I was missing the point.
Henshaw Yalnızlık Kalesi'ndeyken...
When Henshaw was at the Fortress of Solitude...
Benden daha hızlı ol.
Just be faster than me.
Zaten hızlı olduğunu biliyorum ama daha da hızlı ol.
I know, I know you're fast, but just be faster.
Mermi kadar hızlı olurum.
Faster than a speeding bullet.
Sonra kamera yaklaşır, sedyenin tekerleklerine hızlıca gidiyordur sedye.
Now the camera is close up, on gurney wheels moving fast.
Bu şey Boston'daki Bili Rodgers kadar hızlı yükseliyor.
This thing is running like Bill Rodgers in Boston, fast and long.
Çok hızlı görünüyor.
It seems pretty fast.
Birkaç gün rahatsızlık verecek.
Well, it'll make for a bumpy couple of days.
Burada sana tezahürat yapacak altın kalpli bir temizlikçi yok. Listedeki en hızlı, güçlü veya yetenekli kişi değilsen asla bu sektöre giremezsin.
Well, there's no janitor with a heart of gold here to root you on, and no one gets on this field unless they are the fastest, strongest, or most talented person on the depth chart.
Ama bu odadan bir şekilde sağ çıkarsam burada benden daha sıkı ve hızlı çalışan birini göremeyeceksin.
But if I somehow make it out of this room alive, you won't see another person in this place work harder, longer, faster than me.
Zengin olup daha büyük dairelere daha iyi saatlere ve daha hızlı uçaklara geçmeye devam edeceksin. Ama hiçbiri umurunda olmayacak.
You will just glide along, rich, with even bigger apartments and nicer watches and faster planes, only none of it will matter to you at all.
Ya da artık hızlıca bitiriyor.
Or he's accelerating.
Arzularını tatmin etmek zorlaşınca bazı rutin kısımları hızlıca geçerler.
It takes more and more to get them excited so they speed up through their routines.
Artı iki yıl önce bir hırsızlık suçlaması, Markham yine.
Marie, and one in Markham and two years ago a theft charge, Markham again.
Bu gece Kongre'nin rahatsızlık duyup, eylemsizliğini gözden geçirerek harekete geçmesini bekliyorum.
Tonight, I can only suspect Congress will spend a dark night of the soul, after which they will reconsider their paralysis and choose to act.
Büyükannenin kızlık soyadı Malraux.
Your grandma's maiden name was Malraux.
Hızlı ve acımasız olup totemi yok et. Yoksa hepimiz öleceğiz.
Be fast, be brutal, destroy the totem, or we're dead.
Burayı daha hızlı bir şekilde küle çevirebiliriz tabii buranın yavaş yavaş yanmasını tercih etmiyorsan.
At least it'll help torch the place faster, unless you prefer a slow burn.
Hızlı ve acısız bir ölüm için ikna edebilir miyim sizi?
Can I interest anyone in a swift and painless death?
Hızlı olmamız gerekli mi?
Do we have to be so swift?
Hadi ama, boynunu hızlıca kırayım ve ona güle güle diyelim, Agnes.
Come on, just one little snap and it's toodle-oo, Agnes.
Yani hızlı hareket etmemiz gerek.
Which means we need to work fast.
Kutsal bölgeye saygısızlık.
It's desecration of a holy site.
Sana dikeni batırırken hızlı ve acısız olması için kalbine saplayacağım.
Once I scratch you with the thorns, I'll stake you in the heart to end things quick and painless.
Sadece hızlı olsun.
Just make it quick.
- Hızlı olsun.
Make it quick.
Daha hızlı çalış, daha fazla kazan.
Work faster, earn more.
Daha hızlı çalış.
Work faster.
Hanımlar, olabildiğince hızlı çalışıyorum.
Ladies, I am moving as fast as I can.
Acı verici deneyimler, haksızlıklar...
Some painful experiences, uh, injustices...
Kalp rahatsızlığım 2012'den beri son aşamada hanımefendi.
I have terminal heart disease, ma'am. Since 2012.
Ayrıca ona saygısızlık ederek bu mekâna da saygısızlık etmiş oluyorsun.
Plus, when you disrespect him, you disrespect this whole place.
Buna saygısızlık mı edeceksin?
And you want to disrespect that?
Daha önce bu kadar hızlı hareket ettiklerini görmemiştim.
I've never seen them move so quickly.
Bana bir daha saygısızlık edersen boğazını keserim.
_