Zorda traduction Anglais
278 traduction parallèle
Fil bize söylemese de şansımız zorda zaten.
Wait, wait. We know we got hard luck without that elephant should tell us.
Gelemem... gazete zorda!
Get your hat. I can't go... the paper's in a jam!
Babam bana zorda kalan bayanı terk etmemeyi öğretti.
My father taught me not to dessert a lady in trouble.
Başı zorda olmanın, arkadaşsız, her şeyden mahrum... isimsiz, yalnız olmanın... nasıl bir his olduğunu öğreneceğim.
I'm going to find out how it feels to be in trouble, without friends, without credit, without checkbook, without name... alone.
- Görünen çok zorda oldukları.
- It looks like they're in a awful sweat.
Zorda kalanlara yardım ettiğim için para almam.
Oh, I don't want to be paid for helping people who are in trouble.
Zorda olan şimdi benim.
I'm in a jam now.
Askerde zorda olan çocuklar için bir sürü şey yaptı. - Harriet, lütfen...
He's done more for army boys in trouble - Harriet, please.
Zorda mısınız?
You in the right?
Hiç kimsenin zorda kaldığını görmekten hoşlanmam.
I hate to see a hardship worked on any man.
Deneyebiliriz, ama zorda kalırsak desteğe ihtiyacımız olacak.
We can give it a try, but we'll need support if we get jammed.
Zorda kalınca neler neler yaparım.
I do a lot of things in a pinch.
Biliyorum ama zorda kaldık.
I know, but we ran into difficulty.
- Güzel söylüyorsun da seni zorda bırakıp kaçmak olmaz mı?
- What do you think? - Wonderful. But isn't it running out on you?
Bir çok kez zorda kaldığımda bana yardımcı oldular
They've helped me out of tough spots more than once.
İhmalin yüzünden bir adam öldü ve ben zorda kaldım.
Your neglect lumbered me with a dead man.
Fakat zorda olsa bunu telafi edeceğim.
But it does seem a bit hard.
Sende zorda kalınca birini öldürmedin mi?
Didn't you just kill someone too?
Zorda kalırsan onu çıplak gönder.
Well, send him down naked if you have to.
Harry, seni asla zorda bırakmayacağımı biliyorsun.
Harry, you know I'd never lumber you.
" Zorda olan bütçemizi iyice zora sokuyordu... buna daha fazla katlanamadım... bir parça iple onu boğdum... aynı gece onu aşağı kata indirdim... yaşlı adamın hastanede olduğunu biliyordum...
" She was incurring one debt after another, and I could not stand it any longer, so I strangled her with a piece of rope and took her down to the flat below the same night whilst the old man was in hospital.
Zorda kalınca yiyeceğin bir şeye bir isim takmak zorunda değilsiniz.
You don't have to put a name... on something you might have to eat.
Dennis Moore Dennis Moore Zorda
Dennis moore, dennis moore, dum, de, dum, dum, plight.
Belki de hiç onla karşılaşmamışsındır, zorda olsa belki karşılaşırsın.
Maybe you've never met them... or hardly ever. They're the only ones who count.
Eve gitsem biIe, hayatIar zaten zorda.
And what if I do get home? They got hard times as it is.
Çok zorda kalırsam, o da belki.
I may be hard up...
Zorda kalan herkese yardım ederim!
Then everyone will be in trouble. So I helped out
- Yaşımız büyük ama, arkadaş arayacak kadar zorda kalmadık.
We're just not that hard up for company.
Çok zorda değilmiş.
That wasn't such a chore.
Zorda kalan insanlara her zaman yardım ettiğini sanıyordum.
I thought you always helped people in trouble.
Tamam... zorda kalırsan şiddet kullanabilirsiniz
OK... You are forced to use violence.
Hayır. Onlara bankanın zorda olduğunu söylemek zorundaysan değil.
Not when you have to tell them the bank's in trouble.
Ne kadar zorda?
How much trouble?
Bir Galyalı her zaman zorda kalmış bir kıza yardım eder.
A Gaul always helps a lady in distress.
Zorda kalırsam burayı komple yakarım!
I'll torch this whole place if I have to!
Tank senin peşinde ve şimdi de bizi zorda bırakıyorsun!
Tank was coming after you, and now you got our shit all fucked up!
Zorda kaldığın zaman dilini kullanıp kendini kurtarma yeteneğin var belli ki.
You're blessed with a con artist's gift of talking his way out of trouble.
Yaşam biçimi seçimlerini desteklerim ama zorda kalan biziz.
I wanna be supportive of lifestyle choices but we're getting the short end here.
Zorda kaldığım için buraya taşınmıyorum.
Just so you know, I'm not moving back because I have to.
Kendini zorda hissettiğin an bunlardan iki tane at ağzına. Sabah da telefonla tekrar sipariş ver.
Whenever you feel the urge, you just take two of these and call QVC in the morning.
Zorda kalırsak, son çare olarak başvururuz, tamam mı?
Look, it's strictly last resort, all right?
Yardım edebilecekken zorda kalmanı istemiyorum. Sorun olmaz.
It promotes a specific religion.
Büyük maceralar içerisinde kötülüklerle savaşacağım, zorda kalmış küçük kızları kurtaracağım.
I'll go on grand adventures fighting evil, rescuing damsels in distress.
Ciddiyim, zorda kalırsan beni ara.
Seriously, if you find yourself in the weeds, call me.
Böyle davranırsanız, ki size sonsuz saygı duyuyorum, beni zorda bırakırsınız.
You take a stand like that and I totally respect it, by the way, and you force my hand.
Zorda olsa o kapıdan adımını at.
You hardly put a foot in the door.
Ve zorda kaldığında yemek seçmemesi de... kedinin başarısında önemli bir yere sahiptir.
And when push comes to shove, he "s not a picky eater another key to the cat" s success.
Zorda olsa dersini aldın.
As long as you learned your lesson.
Bay Duchemin, sanırım oğlunuz zorda.
Mr. Duchemin, I think you're son's having trouble.
- Zorda kaldım mı, yapabilirim.
- In a spot, I might.
Yani zorda da kaldım ama...
I mean, I do have to, but...