Zorluyor traduction Anglais
1,598 traduction parallèle
Önlemeye çalışsa bile, tutkusu onu zorluyor.
Even though he tries to ignore it, it drives him.
Sorguluyor beni, sınırlarımı zorluyor.
It pushes me, makes me prove myself.
Midstate için bizi bayağı zorluyor.
He's riding us hard for Midstate.
Viola'yı Harriet'i kaçırmaya zorluyor.
He forces Viola to help him abduct Harriet.
Bütçe kesintileri herkesi zorluyor.
Budget cuts are hitting everybody hard.
Ailem onu izlerken kendine servis yapmam için beni zorluyor.
He forces me to serve him, while my family watches.
Ve hıım... Eve, benim şu akşam derslerine gitmem için zorluyor
And, uh, Eve's got me taking this stupid night class.
Ne kadar zorluyor?
How rough is it?
Wyms ile emniyet müdürü beni emekliliğe zorluyor.
Look, Wyms and the chief are trying to push through my retirement.
Fakat kaçınılmaz iş sorunları beni Lodra'ya gitmeye zorluyor.
But certain business affairs take me to London.
Ve senin adın beni çok ufak hissetmeme zorluyor.
And your name that forces me to feel so small.
Beni alenen... onun ve senin aranda bir tercih yapmaya zorluyor.
He is forcing me to choose publicly between her and... and you.
Burası beni hap almaya zorluyor.
This place makes me want to take pills.
O beni zorluyor.
He's pushing me.
Seth seni bunu yapmaya mı zorluyor?
- Did Seth dare you to do this?
Tanrım, Fransız gerçekten de çok zorluyor değil mi?
Frenchie's putting on the full-court press, huh?
Gözleri kasıklara bakmaya zorluyor.
It forces the eye to the groin.
Çok mu zorluyor?
formidable?
Bu çocuk sabrımı zorluyor.
This kid is trying my patience.
Seni görmek, beni seninle ilgilenmek istemeye zorluyor. Seni dizime oturtup...
Seeing you makes me want to care for you, put you on my lap...
Grace senden önce onu çağırdı ve bu şey onu öldürdü. Şimdi de onun adına seni masum insanları öldürmeye zorluyor.
Grace summoned it before you did and it killed her and now it's convincing you to kill innocent people in her name.
Şimdi de Vince E'yi zorluyor.
Oh, now Vince is emasculating E.
Hastanın hikayesinin tam olması için uğraşmak için bizi zorluyor.
He's just pushing to make sure we have a complete history.
Bazen zorluyor gerçekten.
It is challenging sometimes,
Bizi öyle açılardan etkileyecek ki... Adil değil ama bizi daha hızlı ilerlemeye zorluyor.
And, you know, it affects us in - - in ways - - it's not fair, but, you know, it's forcing us to go faster than we normally would.
Hava onları Edwards Hava Üssü'ne inmeye zorluyor.
Weather's forcing them to land at Edwards Air Force Base.
Seni gelecek sene de Connecticut'da kalman için zorluyor muydu?
Was he trying to pressure you into staying in Connecticut next year?
Ondan ayrılmam için beni zorluyor.
He's forcing me to break up for him.
- Miri gitmeye zorluyor.
- Miri's making me go.
İnançlı insanları yalan yere yemin etmeye zorluyor.
And he forces all true believers to perjure their immortal souls.
Bir şey kameranın çipini zorluyor.
Something keeps messing with the chip.
Sinirleri zorluyor.
It's a bit nerve-wracking, yeah.
- Davalar epeyce zorluyor.
- These cases are hard to crack.
Bilirsin işte çocuklar, çift vardiyalar Rene ve her şey feci bir şekilde zorluyor.
You know, with the kids and the double shifts and Rene and everything, it's been awful hard.
Doğal cazibeniz beni zorluyor.
Your natural charm compels me.
Ve sen senaryo zaten inandırıcılık sınırlarını zorluyor.
And, you, you know, this story already strains credibility.
Bişeyleri zorluyor gibiyim ama hala çok fazla değil.. Bu bana kendimi daha kötü hissettiriyor.
I had to get ahead of things, but the sky did not fall.
Bu kasalar neredeyse yok edilemez, yani şehir seni, bunlardan bulundurmak için özel izin almaya zorluyor.
Those things are near indestructible, so the city makes you get a special permit to put one in.
Bu seni zorluyor mu?
And that frustrates you?
Babam oyunu bırakmam için zorluyor.
My dad's making me quit the play.
Astrobiyoloji modern bilimin sınırlarını zorluyor.
Astrobiology is pushing back the boundaries of modern science.
İnsanın kapasitesinin ve marifetinin sınırlarını zorluyor.
It will test the limits of human capacity and human ingenuity.
♫ Kalıp kavga etmeye zorluyor?
♫ Makes me wanna stay and fight?
Beni kokain yapmaya zorluyor.
She is fucking forcing me to snort coke.
İnsanlar, bizi buna zorluyor.
People expect you toove on.
Bölge savcılığı bizi gerçekten zorluyor.
- DA's playing hardball with us.
İnsanlar bunu zorluyor, yürümeyince de şaşırmış gibi davranıyorlar.
People force the issue and then act surprised when it doesn't work out.
Zaman dönüştürücüler yarığı açılmaya zorluyor.
The time-shift's forcing the rift open.
Bu durum Jüpiter'i çok fazla zorluyor!
In Jupiter's condition, it's pushing it!
Onu kayıt altına alıp duygusal bir bağa zorluyor.
A way to obligate him, try and force an emotional connection.
Rakibim biraz kendi sınırını zorluyor gibi gözüküyor.
My opponent seems a bit overtaxed himself.