Âşıklar traduction Anglais
296 traduction parallèle
Eski bir motor tamircisi ve araba yarışçısı. Âşıklar kavgasında sevgilisini öldürmüş.
Formerly a mechanic and a professional racer of motorcars, he had killed his sweetheart during a lover's quarrel.
Konuşmadan sessizce sevişen âşıkların olduğu, diğerlerinin ise basit, sıradan kelimeler kullandıkları bir dünyayı düşünüyordum.
I was thinking that all over the world, there are lovers who make love silently, or else they use simple words, ordinary words.
# Âşıklar kol kola yürür Güler geçer giderler gece vakti #
Lovers walking arm in arm Laugh and pass by in the night
Fakir âşıklar için.
For the sake of the poor lovers.
Çok basit, herkes âşıkları sever. Jüri de buna dâhil.
It's very simple, all the world loves a lover.
Tüm âşıkların acı tecrübesidir bu, Marianne.
It's the sorrowful experience of all lovers, marianne.
- Fotoğraf çektirmek isteyen âşıklar!
This way, lovers, for your photo.
İlk gezmelerinde âşıkların üstüne yağmur yağarsa sonsuza kadar birbirlerini sever derler.
They say that lovers who are rained on during their first walk will love each other for ever.
Sadece gerçek âşıklar bunu duyabilir.
Only true lovers can hear them.
- Eski âşıklarınızdan biri mi, Bay Fowler?
- One of your old flames, Eh, Mr. Fowler?
Birbirlerine âşıklar!
They're in love.
Âşıklar için her şeyi mahvederler.
They destroy everything for lovers.
Nereye gitti küçük âşıklar?
Where'd they go, the little lovers?
Nasıl da âşıklar, gördün mü?
- You hear how they're in love?
Âşıklar...
The lovers...
Onlar genç ve âşıklar. Ve biz de ay ışığı altındaki ölü balıklarız.
They're young, they're in love and we're a dead herring.
Birbirlerine âşıklar diyorum, Del.
They're in love, I tell you, Del!
Aptal âşıklarından biri yok karşında, şımarık.
You won't make of me as with your own foolish lovers. - Nobody complained.
Âşıklar randevusu.
A lovers'rendezvous.
"Âşıklar ölmez"
No love that dies
Âşıklarına olan nefretini, jestlerini, hummalı geliş gidişlerini biliyordu.
He knew that despite her lovers... her gestures... her frantic goings and comings... she'd end by giving in to him
Aslında bunun bizatihi yanlış bir tarafı yok. Yani sanırım sadece karı kocalar arasında ve bir de âşıklar arasında olursa.
Well, there's nothing wrong with it per se, but only between husbands and wives, and lovers too, I guess.
Âşıklar misâli geçecek günüm
I'll spend my day the lover's way
Birbirlerine âşıklar ve aileleri de izin verdi.
Their parents agreed.
Âşıklar ruhlarını çok daha azı için satar canım.
Lovers have sold their souls for far less, my dear.
Lütfen bana âşıklarından söz etme.
Please don't talk to me about your lovers.
Birbirlerine sarılan âşıklar mavimsi bir ışık saçar :
Embracing lovers radiate a bluish light :
Âşıklar aldı sazı eline, telleri tıngırdatıp durdular.
Hey there'troubadours'not bad. strumming both back and forth
Hakkında duyduğu her şeyi hatırlıyordu. Buradan geçen ve kocasıyla kavga eden tüm âşıklarını.
He remembered all he had heard about her, all the lovers who had passed here and quarrelled with her husband.
- Selam âşıklar.
- Hello, lovers.
Bir milyon odada âşıklar yatar kenetlenmiş yitik ve barış gibi hastalıklı.
And in a million rooms... lovers lie interwined... and lost in sickest peace.
Arkadaşlar ve âşıklar hakkındaki o deyim neydi?
What's that saying about friends and lovers?
Arkadaşların ve âşıkların olmadan evden çıkma.
Friends and lovers. Don't leave home without them.
Âşıklar çoğu kez korkak olur.
Lovers are often cowards.
"Ve lânetlenmiş âşıklar bir daha buluşamadılar."
"And the cursed lovers never meet again."
Angeline'in âşıklarını gömdüğü bodrumu görün.
See the basement where Angeline buried her lovers.
Sen ve kaffir kadın, âşıklar gibi görünüyorsunuz.
You and the kaffir woman, you look like lovers.
Âşıklar sokağı.
Lovers'lane.
Elbette. İnan bana bu konu yüzünden uykularım kaçtı. Ama işin özü, onlar birbirlerine âşıklar.
Oh, believe me, I tossed and turned over this one... but the bottom line is they're in love.
Adam siperlerde kör olsa bile,.. ... âşıklar telepatik bir bağ ile günlük olarak birbirlerine bağlı kalabiliyorlardı.
Even when he " s blinded in the trenches, the lovers remain in daily telepathic communication.
Âşıkların nazarında gerçeklik önemsizdi.
For the lovers, reality itself is immaterial.
Hadi bu genç âşıkların evliliğini Chicken Polka ile kutlayalım!
Let's celebrate the young lovers nuptials with the Chicken Polka!
Âşıkların kavgaları çabuk biter.
Lovers'quarrels are swift to heal.
Avcı çukurlarında dinsizler olmayabilir, ama bazen âşıklar olabilir.
Oh, there may be no atheists in the foxholes, but there are, occasionally, lovers.
Bahse varım onu Âşıklar Tepesi'ne götürecek.
I bet he's gonna take her to Lovers Lane.
Âşıklar Tepesine.
Lovers Lane.
Fakat sonra babamı bir cumartesi günü kapıda annemle nasıl tanıştıklarını âşık oldukları ve ayrıldıklarını anlatırken buldum.
But then one day, dad sat in front of the door... talking about how he met, loved, and parted with mom.
Çünkü onlar âşıklar!
Because they're in love!
Başka âşıklar.
I know there have been others... other loves.
Müfettiş, âşıklar.
Every night? Inspector, they're in love.
Âşıklar Tepesine.
Lovers Lane?