Çiftçiler traduction Anglais
783 traduction parallèle
Birlikte orta ve küçük çiftçiler, kooperatife kendi tahıllarını getirip... kooperatiften... bir traktör alarak toprağın kollektif ekimini gerçekleştiriyor.
Together with medium and small farmers, bringing their grain to the cooperative... together with the farmers who receive a tractor from the cooperative... for the collective cultivation of the soil
100.000.000 Geri bırakılmış çiftçiler. Eski sistemin Miras olarak bıraktıkları!
of retarded farmers that have been left in heritage by the old system!
Yaprak toplamayı bitirdiklerinde, çiftçiler köylerine dönüyorlar ve çuvallarının içindekileri evlerine seriyorlar.
Having collected their leaves the villagers return home. They spread out the contents of their sacks indoors.
Kamusal çiftçiler etrafını sararken kundakçılar kiliseden çıkartıldılar.
The incendairies have taken refuge in the church, while the collective farmers surround it.
Çiftçiler bize gıpta ile bakarken biz Cohan'ların hayalini kurduğu çiftlik.
The farm we Cohans had dreamed of when farmers were envying us.
Bu bayla bu bayan, bir de sana bisiklet veren o çiftçiler.
This man and this woman, and then the farmers who provided you with the bicycles.
"Küçük çiftçiler"
"Small ranchers."
Çiftçiler savaşıyor, çünkü çiftlikleri için yaptıklarına inanıyorlar ama benim için savaştıkları bir gerçek.
The ranchers'll fight because they figure they're fighting for their own range. But the truth is, they'd be fighting for me.
Sizleri kendi topraklarınız için savaşan yaşlı çiftçiler sandım, Kris.
I thought you were all old timers, fighting for land you settled on, Kris?
O günlerde çiftçiler fakirdi.
Farmers were poor in those days.
Çiftçiler.
Farmers.
Motteville'de çiftçiler, ördekleri ve şemsiyeleri ile inmişlerdi.
At Motteville the farmers got off with their ducks and umbrellas
Çiftçiler topa topla karşılık verdi, çitlerin ve duvarların arkasından.
How the farmers gave them ball for ball, From behind each fence and farmyard wall.
Denizin dibindeki ürünleri toplayan, avcılar ve çiftçiler vardı.
There were hunters and farmers from the submarine, gathering a harvest at the bottom of the sea.
Çiftçiler... İğrenç çiftçiler...
Farmers, dirt farmers.
16. yüzyılın başlarında, Japonya iç savaş yüzünden sancılar içindeydi ve tüm çiftçiler, zalim haydutların demir yumrukları altında acımasızca eziliyorlardı.
In the early 16th Century, Japan was in the throes of civil wars... and the farmers everywhere were being crushed... under the iron heels of cruel bandits.
Çiftçiler acı çekmek için doğar.
Farmers are born to suffer
Çiftçiler her zaman endişelenecek bir kaç şey bulur.
Farmers are always worrying about one thing or another
Çiftçiler cimri, üçkâğıtçı, sulugöz, kaba, aptal ve haindirler!
Farmers are - stingy, foxy, blubbering mean, stupid and, murderous!
Peki ya çiftçiler ne yapacaktı?
So what should farmers do?
"Çiftlik" yazıyor. Çiftçiler.
This says "Farm." Farmers.
Aynı eski sorun. Sürü sahipleri ile çiftçiler arasındaki.
It's the same old trouble between the plowman and the cattleman.
Benim güneyimdeki çiftçiler de aynı şekilde baskı altındalar.
That Deputy Magruder, he let the killer go because he works for Wilkison.
Ama bazı çiftçiler, hayvan yetiştirenlerle... sorun yaşadıkları için buna katılmayacaktır.
But some farmers I know wouldn't agree... Having had their share of troubles with cattlemen.
Diğer çiftçiler adına konuşamam.
I can't talk for the rest of the farmers.
Çiftçiler çatışmak için yanımızda olmalı.
We must get the farmers to fight with us.
Çiftçiler duymuş ve bunu bizden önce yapmak istiyorlarmış.
The farmers heard and want to beat us to it.
Ama çiftçiler korkmadılar.
The farmers didn't scare out.
Eğer çiftçiler buraya bela aramaya geliyorsa, bu benim işimdir.
It's my business if the farmers are coming to cause trouble.
Çiftçiler için endişe etmeyi bırak ve sürü sahipleri için birşey yap.
Stop worrying about the farmers and do something about the cattlemen.
Çiftçiler nerde söyle bana.
Tell me where they are.
Fakat çiftçiler, nehirden bizim tarafa geçerlerse, çiftiğin hepsi elimizden çıkar.
But if the farmers come our side of the creek, they'll take over the whole range.
Çiftçiler Hall'ü hapisten kaçıracaklar. Farkında mısınız?
You realise the ranchers are gonna try to break Hall out?
Çiftçiler onu linç etmek istiyorlar.
The farmers aim to string him up.
Çiftçiler eğer Hall'ü kaçırırlarsa, belki de eyalette söz sahibi kendileri olacak.
The farmers feel if Hall escapes, the ranchers will run them out of the country.
Çiftçiler için endişelenmeye mi başlıyorsun?
Getting worried about the farmers?
Bak, Ben, sana ve geri kalan çiftçiler hatırlatayım ki, Büroya çıkan merdivenler dardır.
Let me remind you, Ben, and the rest of you farmers, the courthouse stairs are narrow.
Çiftçiler Hall'ü kaçırırlarken O bizi burda tutmaya çalışıyor.
He's trying to keep us here while the ranchers get Hall out.
Çiftçiler Hall'ü kaçırmaya çalışırlarsa yardıma ihtiyacın olacak, şerif.
You'll need help, if the ranchers try to get Hall out.
- Çiftçiler üşütükler, köylüler, ev kadınları, yatalaklar, göçmenler.
- Rednecks crackers, hillbillies, hausfraus, shut-ins, pea-pickers.
Neden çiftçiler için endişeleniyorsunuz?
Why are you worrying about the farmers?
Çiftçiler bunun hakkında profesörlerden daha çok şey bilir.
Farmers know more about this than professors.
Fransız Meyili'nde yaşadığımız düşünülürse çiftçiler ve ailemizden başkası onları görmeyecek.
Which is all a laugh considering we live in Frenchman's Bend... and nobody's gonna see'em but redneck farmers and immediate family.
Tedbirli çiftçiler.
Prudent farmers.
Çiftçiler mısır kabuklarını yakmış sadece.
It's just farmers burning corn husks.
Ateşin etrafında çiftçiler var.
There are farmers around that fire.
Çiftçiler.
Farmers!
Çiftçiler gübre ve kadınlardan başka bir şey konuşmaz.
Farmers talk of nothing but fertiliser and women.
Çiftçiler...
Farmers...
Çiftçiler :
Farmers said "It's a good trade"
Evet, tüm ciftçiler cimridir.
Yes, all farmers are stingy.