Ölmemiş traduction Anglais
1,237 traduction parallèle
Hayır, ölmemiş.
No, he isn't.
Buddy ölmüş mü ölmemiş mi umrunda değil sanki.
It's like you don't even care if Buddy's dead.
Burada sadece iki kişi ölmemiş!
There wasn't only two people that died here!
Şovenizmin öldüğünü düşünüyordum. Ama burada ölmemiş.
They say chauvinism is dead.
Çocuklar işkence görmüşler ama hiçbiri ölmemiş, o halde o hayaletler nereden geliyor?
Those kids were tortured but not killed, so where are those ghosts coming from?
Bakın, kimse ölmemiş, kimsenin canı yanmamış.
Look, no one was killed, no one was hurt.
Yanımda Peter Griffin var, dünyanın kurşunu yediği halde ölmemiş olan adam.
I'm here with Peter Griffin, the man who claims he withstood a barrage of bullets and did not die.
Crichton geri geliyor, Gerçekten de elektrik şokuyla ölmemiş olarak
Crichton comes back, he's not really electrocuted
Ölmemiş!
He's not dead!
Bu adam sessiz ölmemiş.
This guy didn't die quietly.
Sevgili Kaptan Jack'imiz ölmemiş!
[Growls] Our beloved Captain Jack isn't dead after all.
Demek istediğim kayıp altı fahişe ölmemiş Mulder.
What I'm talking about is these six missing prostitutes aren't dead, Mulder.
Henüz ölmemiş.
Not yet.
- Ölmemiş olabilir.
- He may not be dead.
O resimleri alacağım. Sebepsiz yere ölmemiş olacak.
And I'm gonna get'em, so he didn't die for no reason.
Hayır, ölmemiş.
No, he's not.
Henüz ölmemiş gibi.
Like he's not gone yet.
- Cüce davası. Ölmemiş miydi?
- The Dwarf case. lsn't he dead?
Febre ölmemiş olabilirsin diye beni burada bıraktı.
Febre left me here, in case you were not dead.
- Savaşta ölmemiş olsa bile yine de ülkesi için öldü.
He had his country uppermost in his mind. My deepest regrets.
Ölmüş olması lazımdı, ama ölmemiş.
He should be dead, but he isn't.
- Hayır, ölmemiş!
- No, he's not dead!
Gerçekten ölmemiş.
He's really not dead.
- Sen ölmemiş miydin?
- Aren't you... dead?
Braun aşırı dozdan ölmemiş. Ne kazara ne de başka türlü. Tahmin etmiştim.
Braun didn't die of a drug overdose, accidental or otherwise.
Ölmemiş.
He wasn't dead.
Sizin kurban ölmemiş bile.
Your victim isn't even dead.
Ve eğer bana kalsaydı, hiç ölmemiş olurdun.
Aw. And if it were up to me, you wouldn't die at all.
Ben de öyle. Curtis Delario kaza sırasında ölmemiş.
So do I. It wasn't the crash that killed Curtis Delario.
Ölmemiş mi yani?
You mean it wasn't that he's dead?
Ölmemiş, merak etmeyin.
No, don't worry.
- evet. ölmemiş olan pek çok çocuk da var.
Yes, if many more are not to die.
Hiçbir zaman tam ölmemiş bir hücreyi canlandırmak için. Ve hepimiz rollerimizi oynadık.
It was to recharge a cell that was never dead, merely dormant, and we have all played our part.
- ya da baştan hiç ölmemiş olabilir
So it could have been some guy that looked like him?
Ölmemiş. Nefes alışını görebiliyorum.
- I can see him breathing.
O ölmemiş miydi?
I think I heard she died, didn't she?
Yine ölmemiş. İsimsiz Kral'a 10 adım yaklaşmıştı.
No more killing Nameless went within 10 paces of the King
Rancel cezaevinde ölmemiş.
Rancel didn't die in jail.
- Onun yerine senin ölmemiş olman çok kötü.
Too bad you didn't die instead of him.
Babamın yerine senin ölmemiş olman çok üzücü.
Too bad you didn't die instead of Dad.
- Ölmemiş mi?
- He wasn't?
Ölmemiş olması Bay Profit'in şansı.
He may as well be, Which is lucky For mr.
Ölmemiş.
She's not dead.
Ölmemiş.
She survived.
Demek ki çarpma anında ölmemiş.
Which suggests he survived the impact.
Ama ona taksi çarpmamış, o yüzden ölmemiş.
He wasn't hit by it ; that's not what killed him.
Yani birden ölmemiş, uzun zamandır ölüyormuş.
So she didn't just die. She's been dying for a long time.
Fakat eğer babası ölmemiş olsaydı da başka bir yaşlı adam olduğunu söyleyebilirdim.
But if her father wasn't dead, I could still say it was some other older man.
Senatör Kinsey ölmemiş.
Senator Kinsey's not dead.
Ölmemiş.
- What?
İçin rahat olsun, o yüzden ölmemiş.
If it makes you feel any better, that's not what killed him.