Öve traduction Anglais
242 traduction parallèle
Tüm doktorlar öve öve bitiremiyor.
All the doctors remark on it.
Hem zengin, hem de fakir sizi öve öve bitiremezmiş.
Rich and poor alike would sing your praises
# Bense değişmemeyi öve öve bitiremem
I sing the praise of never change
Beni öve öve bitiremiyor.
She can't brag enough about me.
Fakültedekiler burayı öve öve bitiremedi.
Everyone raves about this place.
Carol Lombardo o geceyi öve öve bitiremedi.
Carol Lombardo really bragged about that night.
- Bay Peabody seni bize öve öve bitiremedi.
- Mr Peabody told us how terrific you are.
Jennifer da seni öve öve bitiremiyor.
Jennifer can't say enough about you.
Seni utandırmak istemem ama Caven seni öve öve bitirememiş.
Well, I don't want to embarrass you but Caven could hardly contain himself.
Seni öve öve bitiremez.
He always brags about you.
Sizi öve öve bitiremedi.
He sings your praises.
Ve model öve döndüğümüzde üç Bluth erkeği, erkeklikleriyle mücadele ediyorlardı.
And back at the model home... three of the Bluth men struggled with their manliness.
Ulla çocuklarınızın etik çalışmalarını öve-öve bitiremedi.
Ulla has praised your children's work ethic to the utmost.
Yezit donanmanızda geçirdiği zamanı öve öve bitiremezdi.
Yazeed always spoke highly of his time in your Navy.
Çünkü tüm kızların öve öve bitiremediği şu anne-kız sohbetleri gerçekten çok işime yarar.
'Cause I could really use one of those mother / daughter talks all the other girls are raving about.
Merhaba Shankar, Anita seni öve öve bitiremiyor.
Hi Shankar, Anita keeps singing your praises.
Gelip... - Kapa çeneni!
They're comin'on ove...
- Seni yine de herkesten çok seveceğim.
-'sti ove you more than anyone.
Ne bitene kadar?
MacGYVER : You are here to answer questions, not ask them. Till what is ove
Âşık oldum.
I'm in / ove.
Ben Frasier Crane. Aşk Doktoru.
The lo-ove doctor.
* * Ama artık tuhaflıklarınızı seviyorum * *
"But now I've come to lo-o-ove your quirks"
Sevgilime çekirdeksiz bir kiraz verdim
I gave my / ove a cherry That had no stone
- Sevgilime kemiksiz...
- I gave my / ove a chick en
Sevgilime bir bebek verdim.
I gave my / ove a baby
- ¢ İ Seeevgi ¢ İ - ¢ İ Evlat, biliyorsun bu doğru ¢ İ
- ~ Lo-o-ove ~ - ~ Boy, ya know it's true ~
¢ İ Seeevgi... senin için hissettiklerimizin tanımı ¢ İ
~ Lo-o-ove... is the waywe feel foryou ~
Aşağı yanıma gel Aşk burada seni bekler
* I'll come back above, * Where there is only lo-o-o-ove...
"İlk sevgiyi istemek..."
"Calling for first | ove..."
Elde etmek için fazla çabalıyor, bir erkekte bunu severim.
LO-OVE YOUR OUTFIT.
Julian'ın parmağı var bunda galiba... çünkü lisedeyken ona aşık oldu... ve bu tür şey hiçbir zaman unutulmaz, bilirsin.
You know, Julian probably ha s everything to do with it'cause she fell for him back in junior high and you never really get ove r that kind of shit, you know?
Bilmiyorum. Her neyse, ikisini de veteriner olan arkadaşıma gönderdim.
Anyway, I sent them both ove r to a friend of mine who's a veterinarian.
Evet Aşkı belinize yollayın.
RAMU : That's right. Send that / ove through your / oins.
Aşk yaptığımızda korkularımızı salıveririz ve ruhumuza dokunuruz.
When we make / ove... CROWD : conversation RAMU :... we re / ease our fears and we...
Böylece bir aile sahibi oldun...
They way you ove your family...
Ove ben, birbirimizi çok sevdik.
She and I, loved each other very much
800'ün üzerinde mutlu, tatmin olmuş müşteri ve dışarıda içeri girmeyi bekleyen koca bir kuyruk var.
OVE. 800 HAPPY, SATISFIED CUSTOMERS, AND A LINE AROUND THE BLOCK WAITING TO GET IN.
Düşündüğün için sağ ol. Carlo geliyor musun? Masamdan silahımı almam gerekiyor
very happy card Luo, come over once take the gun to pay to come ove r
Aşk yapmayı istiyorum
I fee / / ike makin'/ ove
Yana geç.
M ove ove
Pantolonunu sevdim.
Huh? "/" ove'em. "
Bu gelişmeden hemen sonra, şu geniş şişeleri devireceksin.
You're gonna knock those beakers ove, right after you have the breakthrough.
- Ove Ternberg'in ofisi?
- Ove Ternberg?
Ove.
Ove.
Zoran Primorac, Jan-Ove Waldner, Wong Tao,
Zoran Primorac, Jan-Ove Waldner, Wong Tao,
İki sene önce verdiğimden bahsetmiyorum.
I'm not talking about what I've given you ove the last 2 years.
Bu, Ovey denen adam.
This is Ove.
Parmaklarını oynat.
ove your fingers.
Hadi, Valerie. El parmaklarını oynat.
Come on, Valerie, ove the fingers of your hand.
Bu, Ove Hoegh - Guldber'ün uykularını kaçıran bir sorun.
It's a problem that's keeping Ove Hoegh-Guldberg up late into the night.
Avustralya Queensland Üniversitesinde deniz biyoloğu olan Ove, mercan resiflerindeki değişiklikleri takip ediyor.
A marine biologist at the university of Queensland in Australia, Ove is tracking changes in coral reefs.