Ürkütücü traduction Anglais
2,828 traduction parallèle
Karanlık, ürkütücü, rutubetli.
Dark, creepy, dank.
İşler son zamanlarda ürkütücü olmaya başladı.
Things have been creepy here lately
Yani, biliyorum ürkütücü ama iş ailenle tekrar bağ kurmaya gelince bence riske değer.
I mean, I know it's scary, but when it comes to reconnecting with family, it's--it's worth the risk.
Bunu biliyorum. Birçok ürkütücü kişiyi.
a lot of scary people.
Bu odada çok ürkütücü geceler geçirdim.
I spent some very scary nights in this room.
Terkedilmiş ürkütücü metro istasyonlarının ürkütücü olmalarının genellikle bir nedeni vardır.
Creepy abandoned subway station, usually creepy for a reason.
Matt, ürkütücü açıklama bu sabah geldi. İddialara göre Drew Peterson'nun bir akrabası, arkadaşlarından birine Peterson'a Stacy Peterson'un kayboluşu.
Startling revelations this morning, Matt, that a relative of Drew Peterson allegedly told a friend he helped Peterson carry a disappearance of Stacy Peterson.
Beverly bu şahsın oğlu olmadığını biliyorduysa o hâlde art niyetli olması gerekir. Ayrıca kendi oğlu gibi davranan bir yabancıyı evine kabul etmesi için çok ürkütücü şeyler olması lazım.
If Beverly knew that this individual was not her son, then she had to have some type of ulterior motive and it had to be something very scary for her to accept a stranger into her household posing as her own son.
Sen yokken gerçekten ürkütücü.
It's really spooky when you're not here.
İkisi de ürkütücü tamam mı?
They're both spooky, okay?
Ölüm bizi ayırana dek iki kişilik bir hayat ürkütücü.
Embark on a life together until death, it's creepy.
Burası biraz ürkütücü, dostum.
It's kind of creepy in here, man.
Çok yaşlı, acayip ürkütücü.
Really old, super creepy.
Kaba olmak falan istemem Damon ama burada ıssız bir yerde tek başına olman çok ürkütücü.
Not to be rude or anything, Damon, but it's kind of creepy that you're out here in the middle of nowhere.
Kara büyüyü böyle hissetmesi çok ürkütücü.
It's creepy that she could practically smell it on me.
Çünkü o kara büyü ve baba sorunları olan ürkütücü küçük bir Stepford hortlağı.
Because she's a creepy little Stepford ghoul with dark magic and daddy issues.
Bu ürkütücü ama hakkını vermeliyim.
It's creepy, but I'll give it to him.
Ama burası çok ürkütücü.
But it's scary here.
Gerçek halim bu ürkütücü alışveriş merkezi mankenine benzemeyecek değil mi?
The real me won't look like a creepy, department store mannequin, right?
Bu o kadar da ürkütücü değil.
This isn't creepy at all.
Bu ürkütücü müzik de neyin nesi?
What is up with that spooky music?
Bu biraz ürkütücü, öyle değil mi?
It's a bit eerie, isn't it?
Yalnız, her zaman ürkütücü ev arkadaşını yanında getirir. Ben de, senin onu oyalayabileceğini düşündüm.
Anyway, he always brings his creepy roommate, so I thought you could keep him busy.
Gölgelerde gizlenmeyi, ve işimi yaparken ürkütücü ve garip görünmeyi tercih ederim.
I prefer to lurk in the shadows and appear creepy and weird, do my thing from afar.
Çok ürkütücü biri!
She's so scary!
Dolaplardan daha ürkütücü olurdu.
Ugh. That'd be more horrible than those cabinets.
- Bu biraz ürkütücü oldu.
Uh, that's a bit rapey.
Kulağa pek ürkütücü geliyor.
- Almost sounds creepy.
Biraz ürkütücü.
It's just a bit of a shock.
Evet, kulağa düşündüğüm kadar ürkütücü geldi.
Yeah, that sounded as creepy as I thought it would.
Bu zaten onu ürkütücü yapanda bu.
You know, that was one of the weird things about him.
Bu çok ürkütücü.
This is a total freak show.
Ormanda yalnız kalmak ürkütücü.
I--IT'S REALLY CREEPY IN THE WOODS ALONE.
Gerçekten ürkütücü.
That's real creepy.
Ucuz, ürkütücü, sadistçe.
Cheap, gruesome, sadistic.
En ürkütücü olanın bu kart olduğunu düşünmüşümdür ; ölüm kartından bile daha fazla.
Always thought this was the spookiest one- - even spookier than the death card.
Gerçek olamayacak kadar ürkütücü olduğunu düşünmüşler.
They thought it was too creepy to be true.
Hiç öylesine, açıklaması zor ürkütücü şeyler. aslında orda olmadığı halde orda olan insanlar.
Just general spooky-type things, things that are hard to explain, like, um... people that are there when they shouldn't be and should be when they aren't.
Tamam, demek ki ürkütücü ikizler burada yaşıyorlarmış.
Fine. So the creepy twins live in the building.
Alınmayın, bayan oğlunuz çok ürkütücü biri.
No offense, lady, but your son's creepy.
Hastaneler ürkütücü.
Hospitals are scary.
Travis'in işinin biraz ürkütücü olduğunu biliyorum ama yeteneği var.
I know that Travis'work is a little horrifying, but he does have talent.
Tom, daha az ürkütücü daha çok doktor gibi.
Um, Tom, less creepy. More doctor-y. Oh, right.
tüh, sadece ürkütücü kahkaha dilinde konuşabiliyor.
Aw, he only speaks in spooky laughs.
Bir ürkütücü kahve buluşması yeterli, çok teşekkürler.
One creepy coffee date is enough, thank you very much.
Doğrusu bu olayı biraz ürkütücü buluyorum.
Honestly, I just find the whole thing really creepy.
Ve gördüğü şey ürkütücü bir ihtiyarın kızını izlemesiymiş.
And all he saw was a... creepy older man looking at his daughter.
Bu gerçekten ürkütücü bir avatar.
Oh, wow, that's just a creepy-looking avatar.
Bunlar "A" nın bize yolladığı ürkütücü Chucky bebeklerine benziyor.
Those look exactly like those creepy Chucky dolls that "A" sent us.
Çok ürkütücü- - sanki 7 / 24 izleniyormuşum gibi.
It's so creepy- - like I'm being watched 24 / 7.
Ciddi ciddi ürkütücü.
That's really really creepy.