Üslup traduction Anglais
74 traduction parallèle
Kendine özgü bir üslup diyebilirim.
Better still, she has a style.
Nüktedeki üslup işte böyle değişir.
Styles in wit change so.
Belilrgin bir üslup ile değil bu kişilerin hayal gücüne kalmış.
No specific style - that's left to the imagination.
Sanatsal açıdan romanın, şekil ve üslup bakımından yetersiz, yavan ve vasat.
Your novel is, from an artistic point of view, mediocre, uninteresting. It lacks style and form.
Belki bir tavan, geleneksel bir üslup sağlasın diye.
And perhaps a ceiling, just to give it that traditional touch.
Hikayenin bu gibi kısımlarını es geçeceğiz ki edep, üslup ve sansür bunu gerektiriyor.
It shall be our custom to leave such scenes where taste, decorum and the censor dictate.
Yıkıntılardan doğan şairane üslup. "
The language of poetry rises from the ruins. "
İşe biraz üslup kat.
Put some style into it.
Politik bir üslup kullanıyordu.
He was using a political concept.
Merhum kocamla birlikte edebi üslup gelişmeleri konusunda kaygılıyız Almanya'da...
My late husband and we are increasingly disturbed By recent developments in literary style Vich have taken place here in germany... er, england.
Ton, üslup ve kelimeler, hepsi tanıdık her yayın, aynı bildik markanın ürünü.
The tone, style and vocabulary have long been familiar, each emission bearing the same distinctive stamp.
Bu üslup sizce de sert sayılmaz mı?
Isn't that rather strong language?
Ve sonra... üslup oturur, ve size bilmeniz gereken şeyleri anlatmaya başlar, mesela Bethselamin isimli güzel gezegenin sakinleri, yılda gelen on milyar turistin yaratacağı toplam erozyondan o kadar endişelidirler ki gezegen üzerindeyken, yediğiniz ve çıkardığınız arasındaki net fark,
'And so on... 'After a while, the style settles down a bit,'and it starts telling you things you actually need to know,'like the fact that the fabulously beautiful planet of Bethselamin...'is now so worried about the cumulative erosion 'caused by 10 billion tourists a year'that any net imbalance between the amount you eat'and the amount you excrete whilst on the planet'is surgically removed from your body weight when you leave.'
Diane, bu denli uygunsuz bir üslup kullanmaya cüret etmişsin ama...
Diane, you took some liberties with the derogatory tense there but...
Bir üslup.
It's a style it's not a person.
Ben olsaydım zarif bir üslup seçerdim, ama tarzın değil.
I personally would have... ... a more subtle solution, but that's not your style.
Resim yok, üslup yeterli.
No drawings. The tone is enough.
Evet, üslup. Tamam, söyle.
Yes... dictate it in that tone.
Anlarsın üslup olarak eksikliğini, üstü kapalılıkla tamamlayan bir lisana bağlıyız.
You understand, we are tied down to a language which makes up in obscurity what it lacks in style.
Dave Ferrie'ye göre bayağı süslü bir üslup.
Office of Naval Intelligence. Look across the street.
Ve Simeon Lee'nin bazı sözlerindeki üslup onu huzursuz ediyordu.
And the tone of some of Simeon Lee's remarks would have made her uneasy.
Gerçekliğin her yönü, en ufak bir parça dahi olsa dönüşebilir, bir üslup kazanabilir ve dansa dâhil edilebilirdi.
Any aspect of reality, however trivial, could be transformed, stylized and incorporated into a ballet.
O bana bunun etkileyici bir üslup katacağını söylemişti.
She said it would give it dramatic flair.
Yasaya göre, bir memurla konuşmak için hiç de kibar olmayan bir üslup.
Not a very polite way to talk to an officer of the law,
- Çok güzel bir üslup.
- Some very nice turns of phrase.
Ben daha az atılgan bir üslup kullanacaktım.
I was going for the less feisty version.
Güzel üslup.
Nice touch.
Bu üslup senin.
You've cracked it wide open.
Yeni bir üslup yaratmış.
He created a new genre.
Bu tarz bir üslup, günlük yaşantısında nasıl sermayesini arttıracağını, işini nasıl idare edeceğini, gerçek hayattaki iş problemlerini düşünen kesime bir tehdit oluşturuyor
That kind of language is implicitly threatening to people whose day-to-day concerns are : "how do I increase my shareholder value?", "how do I keep control over my business?"
Görüyorsunuz, buraya, sizin geldiğiniz kamplardakilerin aksine, farklı bir üslup hakim.
You'll see, here it's a differnd attitute and atmosphare... then in the camps you just came from.
Doğru dürüst isyan edebileceğiniz... gerçek bir felsefe, üslup, ideoloji yoktu.
There really wasn't any philosophy, any idiom... any ideology to really go against.
- İtiraz ediyorum, saldırgan bir üslup.
- Objection. Argumentative.
Bu bildiğim tek üslup.
It's the only language I know.
- İyi üslup.
- Nice touch.
Öyle yaparsan belini incitirsin. Ayrıca konuşma tarzı ve üslup hakkında da bir şeyler öğrendik.
The secret of communication is listening
Hayır buna üslup derler!
No! This is the style!
Görüyorsunuz, burada, sizin geldiğiniz kamplardakilerin aksine farklı bir üslup hakim.
You'll see, here it's a different attitude and atmosphere... than in the camps you just came from.
Affedersiniz ama bunun insanlarla konuşmak için uygun bir üslup olduğunu sanmıyorum.
Excuse me, I don't think that's any way to talk to people.
Bu gerçekten agresif bir üslup.
That's a really aggressive turn of phrase.
Aralarında belli bir üslup mu varmış?
Did they have a relationship of some sort? How did he say it?
Çok küçük bir üslup farkı.
A slightly different turn of phrase.
İlginç bir üslup.
Interesting turn of phrase.
Şu anda sadece üslup hakkında konuşuyorum.
Now, I am speaking only of style.
Netleştirici bir üslup.
Clarifying language.
Beynimde mantıklı geliyor ama sözcüklere dökünce o kadar da mantıklı olmuyor, üslup olarak tabii.
They sound good in my brain, then my tongue makes not the words sound very good, formally.
Chapman'la benim ilgilenmeme izin ver. Kadınsı üslup kullanacağım.
I'll use the feminine touch.
Çok ilginç bir üslup.
That's an interesting turn of phrase.
Oldukça modern üslup.
Young. Quite posh.
Suçlu, elverişli bir üslûp kullanırken psikolojik bir imza bırakarak kucağımıza düştü.
By utilizing a practical M.O. The unsub has stumbled on to a psychological signature.
Kadınsı üslup kullanacağım.
I'll use the feminine touch.