Üzereyken traduction Anglais
1,011 traduction parallèle
Şimdi tam rüyam gerçekleşmek üzereyken paramparça olmasına izin vermeyeceğim!
Now that my dream is about to be realized, I will not see it shattered! And if I refuse to marry the Khan?
Tam ayrılmak üzereyken, köydeki tamirciye tamir etmesini söylemiştim.
Just as I was leaving the village, I asked the local handyman to fix it.
Sen merdivenlerden düşmek üzereyken ben onun adını öğrenmek üzereydim.
I was just about to learn his name when you so conveniently fell down the stairs.
Tam ben ofisten ayrılmak üzereyken...
Well, now it's anybody's guess.
- ve tam söylemek üzereyken unuttuğun oldu mu?
-... you're about to say it, lose it?
Ben yemek yapmak üzereyken mutfağa gelip beni öpmemelisin.
You get me so upset. You shouldn't come in the kitchen and kiss me when I've got dinner to cook.
Güneş batmak üzereyken.
About sunset.
Ta ki bu geceye, sen beni şeytanla konuşmak üzereyken yakalayana dek.
Except that you caught me tonight When I would have talked to the devil. But I...
Ölmek üzereyken onu yükselttin ve dudaklarına zafer kadehini değdirdin.
You lifted her up when she was dying and set a cup of victory to her lips.
Beyler, alay bu sabah, kışın olacak çatışma için yola çıkacakken, kadın ve çocuklar Fort Bliss'e gönderilmek üzereyken, eminim yerine getirmeniz gereken hayli zorlu işleriniz vardır, lütfen sizi işinizden alıkoymama izin vermeyin.
Gentlemen, with the regiment leaving for a winter campaign in the morning, and the women and children being sent to Fort Bliss, I am sure you have many arduous and difficult tasks to perform. Please do not let me keep you from them.
Muharebeyi kaybetmek üzereyken ondan kuvvetlerimi geri çekmeyi talep ettim... Bana Afrika Kolordusu'nun.. artık umrunda olmadığını söyledi.
When the end was near and I asked him to get them out... he said he had no further interest or concern... in the Afrika Korps.
Bir gece yatmak üzereyken benimle nazikçe konuştu bir kez daha senin eve gelip gelemeyeceğini sordum.
He spoke to me so gently one night when I was going to bed, that I wasn't afraid to ask him, just once more, that you might come home.
Projeksiyon tam başlamak üzereyken,
Just as the projection was about to begin,
Diyakoz oImak üzereyken kiIiseyi kaçırmamaIıyım.
I shouldn't miss church, not while they're considering me for a deaconship.
- Ben çıkmak üzereyken açıktı, ben de kapadım.
Well it was on when I was ready to leave, so I turned it off.
Çok az. Tıpkı büyük ninemi ölmek üzereyken öptüğüm gibi.
Just a little... like kissing my great grandma when she was dying.
Onbaşı o siyahileri dün gece tutuklamak üzereyken bize saldırdılar.
When the corporal was taking down the colors last night they came at us.
Ve tam kızdan filmi alan üst düzey bir Kızıl ajanı yakalamak üzereyken sen oyunu bozdun.
And just as we were about to grab a top Red agent... receiving the film from her, you broke up the ball game.
Ama bir savaş çıkmak üzereyken...
But with war about to break out...
Kafan kesilmek üzereyken sakalın için endişelenmen ne işe yarar ki?
What's the use of worrying about your beard, when your head's about to be taken?
Hep yaşlanıp ölmek üzereyken karşıma çıkarlar.
Always seem to get them when they're old and ready to die off.
İkimiz birlikte, o meydanda, yattığımız yerde soğuktan donmak üzereyken, giysilerini çıkarıp üzerime örttüğünü, kendisinin ise gecenin donduran ayazında neredeyse çıplak kaldığını söyleyen oldu mu bana?
Who told me... when we both lay on the ground frozen almost to death... how he did lap me even in his own garments... and gave himself, all thin and naked, to the numb, cold night?
Ama yine de, büyük bir pazardaki 5000 kişi içerisinde ölmek üzereyken size geliyor.
And yet out of 5,000 people in a great marketplace, he comes to you when he is about to die.
Vurulmak üzereyken, yapılacak fazla birşey yoktur.
If you're about to be shot there's not much you can do. Here is the river Kwai, and here's the village where you were helped.
Bir Kızılderili kabile reisi, ölmek üzereyken bir saç toniği açıklamış.
A hair tonic confided by the dying chief of an Indian tribe?
Asiak'ın taşıdığı çocuk dünyaya gelmek üzereyken Powtee'nin ölmeye bırakılacağı zaman geldi.
Since the child asiak has been bearing is now about to enter the world, the time has come when powtee must be left to die.
Bir otobüsün önüne düştüm, durmak üzereyken.
I fell in front of a bus, just as it was stopping.
Tıpkı bir erkek gibi - neredeyse bitirmek üzereyken.
Just like a man - when I'm practically finished.
Tam ona sahip olmak üzereyken... Roma'ya tecavüz etmeyeceğim.
I shall not violate Rome... at the moment of possessing her.
Ruslar karılarınızı becermek üzereyken koşup bize geldiniz.
You ran to us when the Russians were going to rape your women.
Majesteleri bizi selamlamak için gelmişti, ve tam biz gitmek üzereyken, çabucak dönüp, bana doğru geldi ve elimi tutup alçak bir sesle :
His Majesty had come to salute us, and when he was about to leave, he turned quickly, came towards me, shook my hand and said softly :
Şafak sökmek üzereyken birbirlerinin oldular.
Later, they remained silent.
7. raunt bitmek üzereyken...
With time running out in Round 7...
Bir kızın peşinde dolaşsın diye ona günde 10 dolar vermiyorum üstelik yanındaki ihtiyar onu vurmak üzereyken.
Well, I'm not paying him $ 10 a day to go mooning after some girl whose old man's about to hind-end him with a load of buckshot.
Ama sonunda, verilen emeklerin karşılığı alınmak üzereyken, artık kuleye kimse kabul edilmez olmuştu. Ressam, yaptığı işin tutkusuyla öyle vahşileşmişti ki, gözlerini tuvalden, karısının yüzüne bakmak için bile ayırmaz hale gelmişti.
But at length, as the labor drew nearer to its conclusion there were admitted none into the turret for the painter had grown wild with the ardor of his work and turned his eyes from the canvas rarely, even to regard his wife
Kadını ormanda terk edilmiş bir kulübede çıldırmak üzereyken buldular.
They found her up in the woods in a deserted cabin, near out of her head.
En derin ve en karanlık anda olmalı, tam tan yeri ağarmak üzereyken.
This one must be deep and dark, straight down the line.
Şimdi, unutma saat tam 8'de, ana şalteri indireceksin tam ben kâtili açıklamak üzereyken.
Now, remember, at eight o'clock sharp, you pull the master switch just as I am about to name the murderer.
Niçin adam boşalmak üzereyken yüzüne yumruk atıyor?
Okay, I have to ask.
Gitmek üzereyken ona bir şey soramazsın.
When she gets going, you don't bother about why.
Her şey harap oldu, tam da başarmak üzereyken.
Everything was ruined, just as it was about to succeed.
Bu küçük hanımın kocası orda ölmek üzereyken bu poker oyununa devam etmeyi düşünmüyorum.
I ain't worrying about a game of poker while that little lady's husband lays dying.
Bu bir adam ölmek üzereyken yapılması yerinde olan bir iştir.
It's the right thing to do when a man is about to die.
Tam çalmak üzereyken yakaladım onu.
I caught him in the act of stealing.
Enkaz içinde ölmek üzereyken buldular.
They found me in the wreckage, dying.
Ben tam boşalmak üzereyken Paul durmamı ve lavaboya çıkmamı söyledi. Ve sonra da Monique'in önünde diz çökmemi.
Paul told me to stop just as I was coming and to climb up on the sink, too and kneel in front of Monique.
Tam ayrılmak üzereyken, köydeki tamirciye tamir etmesini söylemiştim.
- Not when I tried it. Just as I was leaving the village, I asked the local handyman to fix it.
Bu sevgilinizin size tam evden ayrılmak üzereyken söyledikleri gibidir.
That's what your girl says when you're home on leave
Bu teklifler uygunsa kaybedilmek üzereyken bu kadar kolay geri alınan ilk taht olacak.
If these proposals be acceptable there never was a crown so nearly lost, so easily recovered.
Şey, doğrusu tam evine ayak basmak üzereyken kulağıma korkunç bir inleme geldi.
Well, when I was just about to enter his house, I heard an awful groan.
Ölmek üzereyken bile, yalan söylüyorsun.
You even try to deny it at the end of your life.