Üzülmeyin traduction Anglais
236 traduction parallèle
Ona üzülmeyin çünkü o acı çekti ve buna dayandı.
Let us not pity him because he suffered and endured.
Bütün heyecan ve sarsıntı çok fazlaydı, ama üzülmeyin, ikiniz de gençsiniz.
The excitement and all that jolting was too much for her. Oh, but don't fret too much. You're both young.
Ama bu kadar üzülmeyin.
But don't look so gloomy.
- Üzülmeyin, üzülmeyin.
Isn't that...? - There, there. Don't be upset.
O kadar üzülmeyin Yüzbaşı Curtis.
Don't look so upset, Capt. Curtis.
Üzülmeyin, Bayan Hudson, üzülmeyin.
Don't worry, Mrs. Hudson, don't worry.
Artık üzülmeyin, Bayan Hudson.
Now don't worry, Mrs. Hudson.
Onun için o kadar üzülmeyin.
Don't be so sorry for him.
Ama bu kadar da üzülmeyin. Bilirsiniz evlilikleri için pek de mükemmel denemezdi.
But just so you won't feel quite so bad, you know, you couldn't exactly say that their marriage was perfect.
Yıkılan duvarlar için üzülmeyin.
Don't worry about wrecking the joint.
Bu kadar üzülmeyin.
Don't be so sad.
Artık, üzülmeyin, ve Tijuana'da kalmanın keyfini çıkarın.
Now, don't worry, and enjoy your stay in Tijuana.
Bu kadar üzülmeyin.
Don't get so upset.
Onun için üzülmeyin.
Don't feel sorry for him.
Evet, ama bu kadar üzülmeyin.
Yes, but don't get so upset
- Bu kadar üzülmeyin.
- Don't worry too much
Ancak üzülmeyin.
But don't worry.
Ama üzülmeyin!
But don't be upset.
Artık üzülmeyin.
Don't let it worry you anymore.
Benim için üzülmeyin.
Don't be, not for me.
Hiç üzülmeyin Bizi affet, lütfen.
Don't worry a bit. It... Forgive us, please.
Evet, biliyorum, ama üzülmeyin.
Yes, I know, but don't worry.
Bana eşlik edemediğiniz için üzülmeyin.
Don't bother seeing me out.
Benimle gelin ; o kadar da üzülmeyin.
Nay, come with me and be not so discomfited.
Ama üzülmeyin, bakın ne var burada.
I've got something for you.
Bu kadar üzülmeyin Maxence.
Don't be so sad, Maxence.
Şimdi izleyeceklerinizden üzülmeyin.
Don't be too upset by what you see, gentlemen.
Hadi ama, üzülmeyin.
There, there. Buck up.
Hiç üzülmeyin çocuklar.
Now, don't worry about it, fellas!
Çok fazla üzülmeyin, Çünkü çok kötü bir nişancıyım.
Don't worry too much because I am a very bad shot.
Kazınız için üzülmeyin, Bayan Cratchit.
Don't worry about your goose, Mrs Cratchit.
- Bayan Oyo-ne, üzülmeyin, onu sağ salim getireceğim.
Miss Oyo-ne. Don't you worry about a thing. I'II bring him back safely.
O kadar üzülmeyin.
Don't be so distressed.
İki kere zili çaldım, cevap yok. Belki dışarıdadır, üzülmeyin.
touched twice, knocked on the door... but should have left.
Fakat üzülmeyin, burada Enstitüde benim için yaptıklarınıza çok müteşekkirim.
But don't worry, I'm very grateful for what you've done for me here at the institute.
Fakat, üzülmeyin, Komiser.
But, do not despair, Lieutenant.
Yine üzülmeyin.
Don't get upset again.
Mösyö Hubert, üzülmeyin.
Mr. Hubert, you mustn't get upset.
Üzülmeyin, bakireler, anneler, artık üzülmeyin.
Don't be sad, maidens, Mother, don't grieve anymore,
Sadece sakinleşin, üzülmeyin çünkü... bir hata olmuş olabilir.
I've got enought troube as it is! Just calm down and don't get upset, because there might be some mistake. Let me check...
Lütfen üzülmeyin babacığım, kimseyi de suçlamayın.
Do not grieve for your money, father and accuse any one.
Pijamalarınıza üzülmeyin senyör.
Don't worry about your pajamas, señor.
Pijamalara üzülmeyin.
And don't worry about your pajamas.
Kaybedince bu gece üzülmeyin sakın
Don't get sore when you lose tonight
Bay Horman, lütfen üzülmeyin.
Mr. Horman, don't feel bad, please.
- Kapıya üzülmeyin.
- And don't worry about this.
Sakın üzülmeyin.
And don't worry.
Çok üzülmeyin, Bay Treadwell. Geçmişte kaldı.
Don't feel too badly, Mr. Treadwell.
Beyler, bu kadar üzülmeyin yoksa ülser olup çıkacaksınız.
I'm just gonna put this away.
Benim için üzülmeyin. Burada olmak çok güzeldi.
It was a pleasure having you here.
- Lütfen, üzülmeyin.
- Please don't be.