Üzülürsün traduction Anglais
95 traduction parallèle
Sana ev ve araba alırsam ister sevinirsin ister üzülürsün kolayına geleni yap.
If I buy you a house or a car, you either act cute or get upset. Do it the easy way.
Kapatmazsan, üzülürsün, demek istiyor.
He meant if you don't, you'll be sorry. Now keep your mouth closed, real tight.
Yaparsan üzülürsün.
You do and you gonna be sorry.
Karnımdan bir mermi yersem çok üzülürsün.
I'm not going to be shot in the belly because you feel sorry for yourself.
Pekâlâ, yer çekimini hafife alma yoksa çok üzülürsün.
So, don't take gravity too lightly or it'll catch up with you.
Bizim sana inanımız var ama elin ağzı torba değil ki. Sonra sen üzülürsün.
We believe you, but people talk, and it makes you look bad.
Gerçeği söylemeni tavsiye ederim yoksa üzülürsün.
I'd advise you to tell the truth, or you'll be sorry.
Sen hep üzülürsün zaten.
You're always unhappy.
O zaman gerçekten üzülürsün.
Then you'll really be sorry.
Tabii ki üzülürsün.
No wonder you're upset.
Yoksa üzülürsün.
Or you'll be sorry.
Geri vermezsen üzülürsün.
If you don't give it back, you'll be sorry.
Yerinde olsam bunu düşünmezdim, sadece üzülürsün.
I wouldn't think about it, if I were you. You'd only get depressed.
Gelecek ay ikramiyeni alamazsan işte o zaman üzülürsün.
If you don't get your promotion next month that's when you should be sorry.
Sakın hayal görmeyesin? Bulamazsak, üzülürsün.
If not found, it will be terrible.
Gideceğim, ardımdan üzülürsün sonra.
I'll leave and you'll be sorry.
Gidersen, üzülürsün.
You'd be sorry if you go.
maskeli kahraman, kıymetli birşey için dışarıda almaya uygun degil eger kötü adamlar alırsa, üzülürsün!
Masked hero, for something precious it's not convenient to take it out If the bad guys take it, you will regret!
ben paylaşabilirim neden acık degil ve açalım belki, belki benim için daha uygun olabilir cevap ver bilmek istiyorum ama, açarsam üzülürsün açmazsan sen üzülürsün!
I do have a share of it Why not open it and take a look Maybe, it'll be more suitable for me
Buna başka zaman üzülürsün.
Feel sorry for yourself on your own time.
O tavşandan ya da tuzaklardan kimseye bahsedersen çok üzülürsün.
- Wait. If you ever tell anyone about that rabbit or them traps you're gonna be one sorry boy.
Ama sonra insanlara üzülürsün çünkü saçlarının uzaması lazım.
And then, you just feel bad for the people, because they needed to make their hair grow.
Onunla buluştuktan sonra 45 dakika içinde onu geri getireceksin. yoksa çok üzülürsün.
You have her home 45 minutes after you pick her up, or you'll be sorry.
Yitersin ve çok üzülürsün...
( sing ) You'll be lost and you'll be so sorry ( sing )
Büyüdüklerine sevinirsin, ama onları kaybettiğine üzülürsün.
You're glad that they're growing up, but you're sad to lose them.
Seni terk ederse çok fazla üzülürsün?
This meant so much that he left it for you?
- Hadi Don. Yarın üzülürsün.
Worry about it tomorrow.
Korkarsın, üzülürsün... ya da heyecanlanırsın fakat korkmak, üzülmek... heyecanlanmamak istediğinde, tüm bu duyguları beyninin... gerisine atarsın.
You know how you get scared or worried or nervous, but you don't want to be scared or worried or nervous, so you push it to the back of your mind.
Eğer sen de böyle düşünürsen, sen de üzülürsün. Sen ne...?
And if you play it safe, you sorry.
Beni yine sinirlendirirsen, çok üzülürsün.
If you make me upset again, you'll be very sorry.
Eğer bizi fark ederlerse, üzülürsün.
If they spot you, you'll be sorry.
Bir daha iznim olmadan silahımı alacak olursan üzülürsün!
You ever take this without my permission again,
Gülme öyle. Ben ölünce üzülürsün sonra. Şaka yaptım canım.
Don't you smile like that oh you'll be sorry when I'm dead I'm only joking, dear, I only said that for a laugh, although, of course it's true
Eğer gelmezsen çok üzülürsün.
If you don't... You'll be very sorry
Sonunda sen üzülürsün.
You'll get hurt in the end
Eğer yalnızsan, üzülürsün.
If you're single, it depresses you.
Sen üzülürsün.
Why girl, you'll regret being gone.
Ama seni uyarıyorum bana bir şey olursa çok üzülürsün sonra.
But I'm warning you, if anything happens to me you'll be heartbroken.
Burada fazlası olsa iyi olur, yoksa buna üzülürsün.
There better be more than this in this house, or you'll sure be sorry.
Polisin, seninle konuştuğunu biliyorum. Onlara, dün gece ne yaptığımı söylersen çok ama çok üzülürsün.
I know the police have been talking to you, and if you tell them what I did that night, you will be very, very sorry.
O zaman dokunursam çok üzülürsün herhalde.
THEN I ASSUME YOU'D REALLY GET UPSET
Bunları duyunca üzülürsün diye.
I know you'll be sad on hearing this.
Umarım onu Gina Gambarro alır ve eğer senden önce evlenirse üzülürsün.
I hope Gina Gambarro gets it and if she gets married before you, you'll be sad.
Sonunda üzülürsün.
You're just gonna be disappointed.
Bu aptal bi oyun değil üzülürsün ve ayrılırsın.
This is not a silly game that you get upset and leave.
Yitirdiğin şeye üzülürsün, duyguların birbiriyle çelişir. Ama çoğunlukla bir rahatlama duygusu olur.
You mourn the loss, have conflicting emotions - but oftentimes there's a sense of relief.
Evden ayrıldığında çok üzülürsün.
It kills you when they leave.
Motorum var.. üzülürsün
I have a bike, that's no joke. It will make you sorry...
- Ama Bupu olmazsa üzülürsün.
DBut you be sad without Bupu.
Şimdi üzülmenin zamanı değil. Başka zaman üzülürsün.
Do you want to mope around somewhere else?
Ne kadar fazla izlersen o kadar üzülürsün.
The longer you watch, the sadder it gets.