Üşütmüş traduction Anglais
209 traduction parallèle
Çok öksürürse, üşütmüş.
If he coughs too much, he has a cold.
Molly biraz üşütmüş, ben de onun yerine bakıyorum.
Molly has a cold, and I'm doubling for her.
Tamamen kafayı üşütmüş.
He's completely off his head.
Uzun zamandır fena üşütmüş durumdayım.
I've had a bad cold now for some considerable time.
- Azıcık üşütmüş.
- A slight cold.
Bir veyahut iki kez öksürdü, üşütmüş olabilir.
He has coughed once or twice. It may be a cold.
Ah, üşütmüş yatıyor.
Oh, she's ill in bed with a cold.
Kafayı üşütmüş değil mi?
Oh, Dr. Jekyll. Bats, is he?
- Kafadan üşütmüş olmalısın.
- You ought to have your brains counted.
Hayır, üşütmüş falan değilim.
Oh, no, I haven't got a cold.
- Sadece üşütmüş.
- Oh, it's just a cold.
Bu sefer de üşütmüş.
It's a cold this time.
Kafayı üşütmüş insanlar görmüşsündür.
You've seen guys blow their stacks.
- Çok kötü üşütmüş.
- Very severe cold.
Bay Lawson biraz üşütmüş.
UH, MR. LAWSON HERE'S GOT A BAD COLD.
Bir de ciğerlerini üşütmüş.
For one thing, he has a chest cold
Dün gece üşütmüş olmalıyım.
I must have caught cold last night.
Tüm yılı üşütmüş geçiriyorum.
I have a cold all year round
Görünüşe göre Matmazel kendine yeni birini bulmuş. Fena halde üşütmüş birini.
I mean, your mademoiselle has found herself another interest, one with a bad cold.
- Kötü üşütmüş.
- He has a cold.
Kafayı üşütmüş birinin oldukça garip fikirleri olabilir.
A man thinks strange things when he's out of his mind.
Geçen günkü yağmurda üşütmüş olmalısınız.
I expect you caught a chill the other day in the rain.
Ya kafayı üşütmüş ya da burada bir dolaplar dönüyor.
He's either out of his head or there's something fishy going on here.
İyice üşütmüş olmalı.
Oh, she has to be crazy as a loon.
Kesinlikle üşütmüş gibi davranıyordun.
- You certainly didn't act... chilly.
Midesi ağrıyor, üşütmüş sanırım.
Stomachache. Chilled, perhaps.
Evet Bay Ogata üşütmüş.
Yes, Mr. Ogata caught a cold.
Ayrıca kafayı üşütmüş durumda.
In addition I believe that already it's getting mad
- Kafayı üşütmüş.
- She's squirreling.
- Patron üşütmüş galiba?
- The boss is not cold?
Hayır, sadece üşütmüş.
No, she's just got a cold.
Karı üşütmüş kafayı.
She's nuts.
- Midesini üşütmüş, hepsi bu.
- A chill on the stomach.
- Çok kötü üşütmüş.
- He's had a v-very bad cough.
Galiba bir misafiriniz epey üşütmüş.
Sounds like he has a cold.
Eskimolara dinimizi kabul ettirmeye çalışırken üşütmüş.
She got a cold trying to convert the Eskimos.
Bence burada herkes biraz kafayı üşütmüş durumda.
Almost nobody has both oars in the water, as far as I'm concerned.
Yağmurdan dolayı üşütmüş olmalıyım.
Must've caught a chill from the rain.
Kafayı mı üşütmüş?
Did he crack?
Tamamen kafayı üşütmüş.
Totally bypassed.
Midesini üşütmüş.
Stomach flu.
- Biraz üşütmüş.
- She has a little cold.
Bak Lou, o kafayı üşütmüş.
Look, Lou, he's a fuckin'basket case. Lou... alright, alright.
Ayrıca bir şeyi yokmuş sadece üşütmüş. Gelecek hafta sonu gelir.
Besides, it's just a cold she'll be back next week
Jim midesini mi üşütmüş ne.
He got some kind of stomach flu or something.
Twizzle da üşütmüş mü?
And twizzle has a cold?
Karısı üşütmüş, yalnız gelecek.
His wife has a cold. He'll be coming alone.
Eva, bugün okula gelemiyor, kayak yaparken üşütmüş, sanırım.
I'd like to excuse my daughter from school. She has caught the flu while skiing.
Bebek üşütmüş.
The baby's got a cold.
Kafayı üşütmüş.
She is really out of it.
- Harry çok kötü üşütmüş ve -
Harry has this wretched chill...