Isak traduction Anglais
62,274 traduction parallèle
Sakın açma!
Don't answer it!
Sakın kapatma Tim!
Don't hang up, Tim!
Şimdi ne yaparsan yap sakın bu düğmeye basma. Çünkü o bombayı hemen patlatır ve hepimiz ölürüz.
Now, whatever you do... don't push this button... because that will set off the bomb immediately and we'll all be dead.
Bu zor zamanlarda sakın unutmayın...
In these times of hardship... just remember...
Bilgisayarınızı kullanmamda sakınca var mı? - Buyurun.
May I use your computer here?
Sakıncası yoksa, Dr. Johnny biraz susamış.
If you don't mind, Dr. Johnny's a bit thirsty.
Sıçrayışımızı çalma sakın.
Don't steal our leap.
- Sakın söyleme!
Don't you say it!
Zor biliyorum ama sakın korkma ve gördüğün hiçbir şeye inanma.
I know it's hard, but don't be afraid. And don't believe anything you see.
Harvey, sakın.
Harvey, don't...
Sakın kımıldama.
Don't move... one muscle.
O bir sakız yüzünden oldu.
That's on account of a kind of gum.
Onları aramayı unutma sakın, oldu mu?
Just don't forget to call them, okay?
Sakın geri dönme.
Don't ever come back.
Sakın ofisine gideyim demeyin.
Don't you dare go to his office.
Ölme sakın.
_
Bak sakın sakın o araba doğru düzgün çalışmıyor diye babamı suçlama!
Don't you dare, don't you dare try to blame my father for that car not running right!
Sakın.
Oh, come on.
Efendim, söylememde bir sakınca yoksa biraz endişeliyim.
Sir, if you don't mind my saying, I'm a little concerned.
Ancak video ile, eğer sakıncası yoksa, Düzenleme ve seçme şeridine koyma.
But with the video, if you don't mind, editing it and putting it into the audition tape.
Sakın.
Don't.
Sözde buraya hastane diyorlar ama sakın aldanma.
They call this a hospital, but don't let that fool you.
Sakın ağlayayım deme.
don't get all weepy on me.
Sakın işe o cübbelerden birini giyip geleyim deme, olur mu? Herhâlde bugün olanlardan sonra bana kâseyi verdiğine pişmansındır.
yeah? right?
Ellison? Sakın ön sayfayı Karen'a verme.
don't give the front page to Karen.
Peki senden markete gidip bana bir kutu sakız almanı istesem yapman gerekir, değil mi?
So, um, if I wanted you to go out and buy me, say, a box of Fruit Roll-Ups... you'd have to do it.
Almamın sakıncası var mı?
Um, do you mind?
Sakın o kelimeyi kullanma.
Don't even say that.
Şakıyan Örümcek zehri.
Singing Spider venom.
- Sakın oyununa gelme.
Hey, don't play her game.
Sakıncası yoksa...
If... if that's all right?
Benim için sakıncası yok.
I... I don't mind.
Sakın o yola girme.
You don't wanna start down that rabbit hole.
Sakın bana dokunma.
Don't... Don't touch me.
Harold'ı öldürmeye çalışma sakın!
Tell me you're not gonna try to kill Harold!
Ve bir yol seçtim : Göğüslerden sakının.
And I've chosen a path to beware of tits.
Göğüslerden sakınmak hoş geldiniz.
Welcome to beware of tits.
- Sakın bana "moralini bozma", evlat!
- don't you "welp" me, boy!
Göğüsleri sakının dikkat sahibi!
The owner of beware of tits!
Göğüslerden sakının, değil mi?
From beware of tits, right?
Sakın bana verme!
Don't give it to me!
Sakın arabadan inme.
Don't get off the car.
Sakın bırakma!
Don't let go!
- Sakın bırakma!
- Don't let go!
Sakın ondan da istemeye kalkma.
Don't bother to ask her either.
Sakın onu tekmeleme.
Don't kick him.
Sakın yapma!
Don't you dare!
- Sakın kıpırdama.
- Don't fucking move.
- Sakın o kelimeyi söyleme.
- Do not say the H-word.
İnsanları bırakmakta bir sakınca yok.
There's nothing wrong with letting people go.
Sakın kıpırdama.
Hold it right there.