Şeyde traduction Anglais
4,157 traduction parallèle
Yani, Masonların her şeyde bir eli var.
I mean, masons have their hands in everything.
Bende bir çok şeyde romantiğim, - Tatillerde mesela.
I'm a romantic too about lots of stuff, like vacations.
Ne de olsa Riley hakkındaki her şeyde uzmanmışsın.
I mean, since you're clearly an expert in all things Riley.
Yaptığın şeyde en iyisi sensin.
You're the best there is at what you do.
Söylediği şeyde de tamamen haksız sayılmaz.
And what he said... He's not entirely wrong.
Bugün söylediğim şeyde ciddiydim.
You know, I meant what I said earlier.
Hayır, hayır. Ama buraya gelirken yolda her şeyde gördüm.
No, no, but on the way here I saw everything.
Hayır. Abin öldüğünde yanındaydım, sonrasında da öyle. Yaşadığın her şeyde yanındaydım.
No, I was with you when your brother died, after your brother died, everything that you went through.
Bir avda ya da öyle bir şeyde kaybolmuştun.
You were lost on a hunt or something.
Şeyde...
You were...
Şeyde, şeyin yanında... Nasıl söyleniyor?
In the,... near the... how did you call it?
İstediğiniz her şeyde iş birliği yaptık.
We cooperated fully to all of your requests.
Laptopumla ilgili bir şeyde bana yardım eder misin?
Could you help with my laptop in about ten minutes?
- Her şeyde olduğu gibi iş paraya dönecek.
Like most things, it comes down to money.
Bu şeyde Lowes Home and Garden'dan $ 29.95'a alındığı yazıyor.
This says it was bought at Lowes Home and Garden for $ 29.95.
Çünkü her zaman birlikte çalışıyoruz sen bunun gibi bir şeyde hiç yanılmazsın.
Because all the time we've been working together, you have never been wrong about something like that.
Geçen yıl Brooks'la aranızda geçen şeyde adil davranmadığımı düşünüyorum ve bunu düzeltmek için bir fırsat olduğunu umuyorum.
Look, what happened last year between you and Brooks, I think I may have been unfair, and I was hoping for a chance to make it right.
Her şeyde iyi.
Basically she's good at everything.
Evet, biliyorum. Birçok şeyde iyiyim.
But yeah, I know I'm good at a lot of stuff.
Her şeyde başarılı olmalısın.
You've got to be good at everything.
Görünen o ki, hristiyan değerlerini taşıdığım ve her şeyde başarılı olduğum için, prestijli Hillford Madalyası'nı ben kazanacağım.
And it looks like I'm gonna win the prestigious Hillford Medal for demonstrating Christian values and being good at everything.
Her şeyde çok iyiyim, ceketimdeki tüm rozetlere bakın'havalarında dolaşıyor her zaman.
Like, she's always, like,'Oh, my God. I'm so good at everything. Like, look at all the badges on my blazer.'
Neyse, Gladwell bir şeyde 10.000 saat çalışmadan uzmanlaşamayacağını söylüyor.
So, Gladwell says you can't possibly master anything unless you've spent 10,000 hours practicing it.
- Ben her şeyde duraksarım.
I pause on everything.
- Bir şeyde yardımına ihtiyacım var.
- I need your help with something.
Sweetums hakkında söylediğin her şeyde haklıydın.
And everything you said about Sweetums was right on.
Çoğu şeyde Winston'dan iyisin ama o daha iyi bir insan.
You're better at things. But he's a better person.
Şeyde, caddenin karşısında.
At, um, the place across the street.
Luke, o şeyde geriye kaykılmak konusunda ne demiştim ben sana?
Luke, what did I tell you about leaning back on that thing?
Bu şeyde hesap makinesi de mi var?
There's a calculator on this thing?
Sonunda bir şeyde hemfikir oldunuz.
I mean, you know, you guys agree about something. Hey!
Yaptığım şeyde en iyisi benim fakat yaptığım şey...
I'm the best there is at what I do, But what I do ain't very nice...
Yaptığı hiçbir şeyde cinsel bir bölüm yok hiç değilse bildiğimiz kadarıyla.
Nothing he's doing has a sexual component, that we know of, anyway.
Ve bir Gece Hiddeti zekâ, hız, kesinlik ve her şeyde listenin en tepesindedir.
And the Night Fury is at the top of the charts for intelligence, speed, accuracy, and, well... everything.
Her insan bir şeyde iyidir.
Every man has to be good at one thing.
Biliyorum, her şeyde çok iyiyimdir.
[laughs] i know. i'm good at everything.
Şeyde bir sürüm var...
I have a flock up in eh...
Biz şeyde... çatı katında...
That was beautiful when we met at... Upstairs on the roof...
Ve sonra seni şeyde gördüm, orada...
And then, I saw you there...
İyidir abi bizde parktaydık işte, orda şeyde.
It's good, we were in the park, over there.
Her şeyde olduğu gibi.
As in, like, everything.
Teknoloji, her şeyde gelişmek değildir.
You know what? Technology is not all about improvement.
Hindistan her şeyde en iyidir.
India is best at everything.
Burada kalıp bana bir şeyde yardım etmelisin.
Max, you can't go yet. I need you to stay and help with something.
Belki pişirme kısmında öyle ama diğer her şeyde değil.
Well, at cooking, maybe, but not at everything.
Sadece şeyde kararsızız...
It's just we're not sure...
2 şeyde hatalısın Meredith.
Okay, two things wrong with that, Meredith.
Onu her şeyde yenebilirim.
Could beat him at anything.
Bu da yaptığın her şeyde sürekli baskıya yol açar.
It's a kind of constant pressure, in everything.
Çok kıskanç oldukları için böyle her şeyde kılı kırk yarıyorlar.
They're so jealous that they have to nitpick on everything and talk trash behind your back.
Her söyledigin seyde haklisin.
You say all the correct things.