English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Ş ] / Şeyın

Şeyın traduction Anglais

124,523 traduction parallèle
Benden ihtiyacınız olan tek şey buysa...
If that's all you need from me...
Sanırım Henry adını duydum ama sonra hiçbir şey söylemedi.
I think I heard the name Henry and then nothing.
12 yaşındaki bir kız tarafından kıçının tekmelenmesi nasıl bir şey biliyor musun?
Do you know what it's like having your arse kicked by a 12-year-old girl? Oh! Huh?
Saçmalık bizi burada ilk başta olan şey, hatırladın mı?
Your bullshit's what got us here in the first place, remember?
- Başka bir şey var mı? - Sunny, Azra kitabını Dul'dan aşırmamızı istiyor.
Sunny wants us to snatch the Azra book from the widow.
Aradığınız şey bu mu?
Is this what you're looking for?
Umursadığın tek şey senin için yapabileceklerim.
All you care about is what I can do for you.
Yarın için her şey hazır mı?
We all set for tomorrow?
Yaptığın şey bu mu?
- That's what you're doing?
- Babanın aklında çok şey var.
- Papa has a lot on his mind.
Bakın, babam Paul'e asla bir şey yapmaz tamam mı?
- Look, my father would never hurt Paul, okay?
Kanın bizi kurtarabilecek tek şey.
Your blood is the one thing that can save us.
Benim bildiğim şey şu azgeda, arkadia'ya gittikten sonra onunla yeni bir ittifak kurdunuz onun insanlarını kurtarmak için anlaştınız, benimkiler için değil.
What I know is that Azgeda marched on Arkadia, and yet you made another alliance with them, a deal to save their people, not mine.
Ama baştan anlaşalım, bir şey söylerse benimle paylaşacaksın.
Just so we're clear, if she gives you anything, you share it with me.
Hannah'nın bulduğu şey buydu.
That's what Hannah uncovered.
Öyle bir şey yaptıklarını bile bilmiyordum.
I didn't even know that they were a thing. Oh!
Hayır, şu anda yapman gereken şey elini çabuk tutup vatandaşlarımızın güvenliğini ve salıverilmesini sağlamak.
No, what you have to do is act swiftly to secure the safety and the release of our own.
Son ihtiyacınız olan şey, özel kaleminize dair bir skandal.
The last thing you need is any hint of scandal from your chief of staff.
Langdon'ın fotoğrafı daha çok iş görür diye düşündüm ama henüz bir şey çıkmadı.
Yeah, I thought Langdon's cellphone photo would give us a better hit than yours, - but so far, nothing.
Amerika halkının iyi niyetini şu anda boşa çıkarırsak Başkan'ın hiçbir şey başarmaya fırsatı dahi olmayacak.
You know, if... if we waste the goodwill of the American people right now, the President doesn't stand a chance in Hell of getting anything done, okay?
Bir şey bulursan beni ararsın.
Hit me back when you've got something.
Tek bahsettiğin şey, kimsenin adını bilmediği bir Senatör'ün posta odasında çalışmak için DC'ye taşınmaktı.
And the only thing you could talk about was moving to D.C. to work in the mailroom of some senator that nobody had ever heard of.
Ancak silah kontrolünün, bir şekilde federal devletin evlerinize dalıp silahlarınızı almak gibi bir şey olduğu efsanesini de akıllardan silmeliyiz.
I would also like to take a moment to quash the myth that somehow gun control is equal to the Federal Government coming into your home and taking your weapons away.
Şu an Sandra'nın acısını dindirmek için söyleyip yapabileceğim hiçbir şey yok maalesef. Ama ona tek bir söz verebilirim :
And I hate the fact that there is nothing I can say or do right now to ease Sandra's pain, but I can make her one promise ;
Yani müteşekkirim tabii çünkü Brooke Mathison öldüğünde içime su serpilir sanmıştım ama bu şerefsizlerin hepsi alaşağı olmadan öyle bir şey olmayacağını anladım.
Because I tell you, with Brooke Mathison being dead, I thought I'd have closure, but I realize that's not gonna happen until all these sons of bitches are brought down.
Dün akşam yaptığın şey için sağ ol.
I want to thank you for what you did last night.
Kimble yanlış bir şey yapmadığını söyledi. Ona inanıyorum.
Kimble told me she didn't do anything wrong, and I believe her.
Anlarsın. Şey lazım...
I need...
İyi de, kaçırdığım bir şey yoksa, silahlarımızı azaltırsak rakiplerimiz bundan neden faydalanmasın?
Well, fine, but unless I'm missing something, if we reduce our arsenal, what stops our adversaries from taking advantage?
- Bir şey çıktı mı? Uğraşıyorlar ama Meclis'teki para işleri Saldua'nın sıkı denetiminde.
- They're trying, but it seems Congressman Saldua controls the purse strings in the House pretty tightly.
Birinden bir şey yapmasını istedim. Çok tehlikeli bir şey. Hayatına mal olabilecek bir şey.
I asked someone to do something for me... something very dangerous... and it might cost them their life.
Garantiye en yakın şey olarak size bir söz verebilirim. Tom Kirkman olarak değil, en sarsılmaz müttefikiniz olan ABD'nin başkanı olarak.
The closest thing I can offer to a guarantee is my word, not as Tom Kirkman, but as President of the United States, your most steadfast ally.
Saygıdeğer meslektaşlarımın müsaadesiyle bir şey diyeceğim. Fransa ve Birleşik Krallık'ın ulusal güvenlik sebebiyle sakladığı gizli bilgiler olmadığını söylemiyorsunuz herhâlde.
If my esteemed colleagues will excuse me, you are not seriously suggesting that the French and British don't have classified intelligence that they keep secret for reasons of national security.
Kayıtlarını tekrar incele. Dikkatini çeken bir şey olursa söyle.
But I would like you to go back over your records, see if anything stands out.
Aradığınız adam hakkında bir şey söyleyeyim.
Let me tell you something about the man you're looking for.
Sıkışıp kalmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum.
I know what it's like to feel trapped.
Stepulov onların lideri, eğer önemli bir şey olasaydı sınırı geçerek risk almazdı.
Stepulov's basically their leader, he wouldn't risk crossing a border unless it really mattered.
Hafızanın silinmesinin başına gelen en iyi şey olduğunu söyleyebilirim.
I'd say getting your memory wiped was the best thing that ever happened to you.
Neden öyle bir şey yapsın ki?
Why the hell would she do that?
Shepherd'ın bu günlerde istediği tek şey HMX patlayıcılar.
The only thing Shepherd wants these days is HMX explosives.
Biliyorum Roman'ın farklı bir şey olmasını istiyorsun. Ama tehlikesinin de farkında ol ona göre davran.
I know you want Roman to be something different, but you have to treat him like any dangerous asset.
Sen bir şey yapmadın.
You didn't do anything.
Asla yapmadığın bir şey.
You used to never do that.
Bir şey hatırladın?
Anything?
Planımız hakkında F.B.I.'ın bir şey bilmediğinden emin misin?
You sure the F.B.I. knows nothing about our arrangement?
Ama şu an yaptığın şey salaklık.
But what you're doing right now is stupid.
Fakat sorduğum şey çok basit ve acının kısa sürmesini garanti edecek.
But what I ask is so simple and will ensure your suffering is brief.
Ritim bozukluğuna sebep olan şey, iki kalp odasının, arasındaki duvarda, meydana gelen küçük bir delik.
The arrhythmia was caused by a minor septal defect, which means there's a very small hole between two of the heart's chambers.
Birisi bir şey anlatsın, önemli bir olay...
Someone, say an anecdote, uh, s-some...
İstediğin şey o olmasa bile, doğru olan şeyi yapmalısın.
You got to do the right thing, even if it's not what you want.
Ben aslında, senin de bir gün, benim yaşıma geldiğin zaman, genç bir adama, nasıl ekşi bir limondan, limonata gibi tatlı bir şey yaptığını anlatacağın...
I like to think that maybe one day, you'll be an old man like me, talking a younger man's ear off, explaining to him how you took the sourest lemon that life has to offer...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]