Adalet traduction Espagnol
7,923 traduction parallèle
Herkes için adalet!
¡ Sino justicia para todos!
â ™ ª Bu tür zamanlarda adalet ve barış yok â ™ ª â ™ ª Diz çökmüş ve ihtiyacım için dua ediyorum â ™ ª â ™ ª O karanlıkta ne varsa aydınlığa çıkacak â ™ ª â ™ ª Onu arkasından vurursan â ™ ª
â ™ ª Sin justicia, sin paz en estos tiempos â ™ ª â ™ ª Me pondré de rodillas, y rezaré por lo que necesito â ™ ª â ™ ª Lo que haya en la oscuridad siempre puede volver a la luz â ™ ª
Eğer adalet diye bir şey varsa olur zaten.
Si hay alguna justicia, tendremos esa conversación.
- Adalet... -... adı adaletse, yerini buldu.
-... si se puede llamar así, fue rápida.
Biriniz sıcak tabakta adalet mi sipariş etti?
¿ Alguno de ustedes pedir el plato caliente de la justicia?
Hayır. Ne yazıkki Beyaz Saray Adalet bakanlığına karşı tam anlamıyla dürüst olmuyor.
No, porque la Casa Blanca no confía plenamente en mí, lo que es triste dado mi legado aquí en el Departamento de Justicia.
Adalet mi istiyorsun?
Tú estás buscando justicia.
Adalet Bakanı da geldiğine göre başlayabiliriz.
La Ministro de Justicia ha llegado, podemos empezar la reunión. Arnesen.
"Kurbanlar için adalet" saçmalığını yediğimi mi sanıyorsun?
¿ Crees que me creo toda esta porquería de "justicia para las víctimas"?
Adalet Bakanlığı hapishaneyi özel bir şirkete vermiş.
Una prisión privada externalizada por el Departamento de Justicia.
Adalet Bakanlığı'ndan birisinin Lina'nın mektubundan haberi olmuş.
Alguien en el Departamento de Justicia consiguió la carta de Lina.
Çarpık adalet duygusuna bakılırsa kendini bu kadınların koruyucusu gibi görüyor.
Dado su retorcido sentido de la justicia, puede que se ve a sí mismo como un protector de estas mujeres.
Claude, adalet yerini bulacak, söz veriyorum.
Claudia, se hará justicia, lo prometo.
İlahi adalet olsa gerek.
Es como justicia divina.
Şu an Adalet Kuruluşu'nda çalışıyorum.
Y ahora estoy en el instituto de justicia.
İster hayaletler de, ister gölgeler, istersen adalet kendini tecelli etti.
Les llaman fantasmas, les llaman sombras, llámale solo justcia.
Adalet der ki Marcus'un çektiklerinin aynısını çekmeli.
La justicia dice que debe sufrir de la manera en la que Marcus sufrió.
Aşağılandığında adalet ondan esirgendi.
En su humillación, él fue privado de justicia.
Bir cinayet için adalet ararken işlediği 2 cinayetten hüküm giyecek.
Quería justicia para un asesinato... y acaba cometiendo ella misma dos.
Ayrıca senin sayende 2 kurbana da adalet sağlanmış oldu.
Eso no fue culpa tuya. Y gracias a ti, dos personas han conseguido justicia.
Bana bayan adalet diyebilirsin.
Puede llamarme Justicia.
Adalet Birliği gerçekte neler hazırladığımı asla çözemeyecek.
La Liga de la Justicia nunca sabrá qué estoy tramando.
Kötü adamlar hapse gidiyor, çünkü Adalet Birliği kazandı.
Los villanos irán a prisión Pues la Liga de la Justicia triunfó hoy
İşte Adalet Birliği adı altında birleşmemizin sebebi bu.
Por eso formamos la Liga de la Justicia.
Bizarro Adalet Birliği'ne yardımda bulunuyormuş gibi hissetmiyor.
Bizarro no sentirse útil para Liga de la Justicia.
Adalet Birliği günü kurtaracak Bizarro.
La Liga de la Justicia salvará el día, Bizarro.
Adalet Birliği yine yapıyor.
La Liga de la Justicia lo logra otra vez.
Yaşasın. Ama bu güçlü Adalet birliği bile tek bir şeyden kurtulmayı ümit edemezler... Operasyon Doom.
Pero incluso la poderosa Liga de la Justicia no puede esperar sobrevivir a la Operación Condena.
# Adalet galip gelecek mi Bana bir bak #
¿ Triunfará la justicia? Mírenme ahora
- Adalet.
Compensación.
Bana sorarsan şiirsel bir adalet.
Justicia poética, si me preguntas.
Çünkü buralarda böyle bir ölüm... Hector'un sağladığı bir adalet gibi geliyor.
Porque aquí... una muerte así, es justicia, como la que Héctor daba.
Belki de adalet için biraz ödeme yaptı. Hektor stili.
Quizás ella pagó por justicia, al estilo de Héctor.
Adalet için.
Por justicia.
Adalet falan yok.
No hay justicia.
Adalet Bakanlığında çalışıyorum.
Soy del Departamento de Justicia.
Adalet Bakanı arkadaşım.
El Fiscal General de los Estados Unidos es amigo mío.
- Adalet Bakanı'nı buraya getirebilir misin?
¿ Puedes hacer que el Fiscal General de Estados Unidos - baje aquí?
Adalet Bakanını buraya getirebilirim.
Puedo hacer que el Fiscal General baje.
- Ben Adalet Bakanıyım.
Soy el Fiscal General de Estados Unidos.
Savcı Ellison'ın asistanıyım. Adalet Bakanlığı'ndan geliyorum.
Ayudante del Fiscal General Ellison, de la oficina del Fiscal General.
Adalet Bakanlığı'ndan geliyor.
Está con el Departamento de Justicia.
- Adalet Bakanı'nı getireceğini söylemiştin.
- Dijiste que podías hacer que viniera el Fiscal General.
Clarence Parker'a destek veren protestocular geçtiğimiz akşam polis tarafından vurulan Brandon Parker için adalet çağrısı yapıyorlar.
Manifestantes se unen a Clarence Parker, clamando justicia a raíz del disparo a Brandon Parker por agentes de la policía a última hora de anoche.
- Sen adalet istemiyorsun.
- No quieres justicia.
Adalet ve hakkaniyetin herkes için mümkün olduğunu söylüyorsun.
¡ Hablas de rectitud y justicia como si estuviera disponible para todos!
Kaynaklarımıza göre Adalet Bakanlığı olayın kamera kayıtları için Washington polisine bir mahkeme celbi gönderdi.
Las fuentes dicen que el Departamento de Justicia ha entregado hoy una citación al Departamento de Policía para las imágenes de vigilancia.
- Adalet Bakanı David Rosen.
El Fiscal General, David Rosen.
Bu suçlamaları aydınlatmak üzere, Adalet Bakanlığı tarafından Şef Connors ile işbirliği yaparak, benim gözetimimde Washington polisine karşı bağımsız, federal soruşturma açılmıştır.
A la luz de estos cargos, el Departamento de Justicia, bajo mi supervisión y con la cooperación completa del jefe de la policía metropolitana Lawrence Connors, abriremos una investigación federal independiente a la fuerza policial de Washington D.C.
Bütün bunlara rağmen, bugün burada durup adalet yerini bulmuş gibi yapamam.
Pero incluso dadas esas acciones no vendré aquí fingiendo que se ha hecho justicia esta noche.
Bu ülkede hiç adalet yok.
No hay justicia en este país.