Afiş traduction Espagnol
519 traduction parallèle
Ne karmaşa! Herkes yönetiyor. Afiş asanlar bile.
Todo el mundo dirigiendo... el cartel también.
- Afiş yapıldı, ama üzerinde yüz yok.
- Tenemos el diseño, nos falta la cara.
- Bay Fox afiş sırasına itiraz ediyor.
El Sr. Fox se opone a este programa.
Şehre gidip ödül avcıları için bir afiş asacağım.
Voy a la ciudad a ofrecer dinero a los cazadores.
En son aradığımda buraya gelip afiş kitabını alacağını söyledi.
Y en su última llamada dijo que vendría a buscar su libro de prensa.
- Afiş kitabını burada mı bıraktı?
- ¿ Lo dejó aquí? - Sí.
Sanki hayatının yarısını gördüklerini afiş kitabına yazarak geçirmişti.
Parece que se hubiera pasado la vida pegando recortes en su libro de prensa.
Bunun gibi insanlar afiş kitaplarını kaybetmek yerine kollarını kaybetmeyi seçerler.
Tipos como él preferirían perder su brazo derecho antes que sus recortes de prensa. Hágame un favor, ¿ quiere?
- Zaten yeterince afiş kitabı var.
- Estoy lleno de libros de prensa.
- Benim için afiş sözü vermişti.
- Prometió hacerme unos posters.
Afiş mi?
¿ Un cartel?
Burayla Rio Bravo arasındaki her ağaca, her kütüğe afiş çakılmış.
Los han clavado en cada árbol entre aquí y Rio Bravo.
Yeni afiş. Gördün mü?
Nuevo cartel. ¿ Lo has visto?
En azından afiş doğru.
Al menos la cartelera es correcta.
Duyduğuma göre afiş konusunda endişelerin var.
Ey Joey. Quería hablarte de tu cartel.
- "Afiş Taşıyan Komünist Sapık"!
- ¡ "Rojo pervert ¡ do"!
İnsanlar sizin için resim ve afiş hazırlıyorlar.
Imprimen volantes con los retratos de ustedes
Oh, Crackers, bu afiş çok komik.
Oh, Crackers, esta copia es histerica.
Afiş açıklaması :
Descripciôn :
Bunu istiyorsan afiş yaptıracaksın.
Para eso tenemos que anunciarnos.
Afiş provaları.
Las pruebas.
Ve o afiş zihnime... bazı görüntüler getiriyor.
Y ese póster me trae ciertas imágenes a la mente.
Şey, bir afiş için bir harabenin fotoğrafını satmışsınız.
tú vendiste una fotografía de unas ruinas para un póster.
Afiş için? Evet, hatırlıyorum.
lo recuerdo.
Siyasi afiş yok, reklam yok, hiçbir şey yok...
Nada de emblemas políticos, nada de anuncios, nada de...
Tepede bu bez afiş varken, karım sahneye çıkmayacak.
¡ Ella no va a aparecer aquí con ese cartel ahí arriba!
Bir afiş hazırlatalım diyor orkestrayı... orkestranı temsil edebilecek bir alıntı dışarıya da asarız.
Dijo que deberíamos tomar una de las citas - la mejor cita sobre tu grupo y colocarla afuera,
Evet. Asmam için bir afiş verdi.
Sí, me ha dado un cartel para colgar.
Büyük bir afiş bulup yola asacaksınız.
Busquen enseguida una tela muy grande, cuélguenla atravesando la carretera.
Bir afiş yüzünden, ve Sukarno afişi görmedi bile.
Por un cartel que Sukarno ni siquiera llegó a ver.
Bir afiş basabilir misiniz?
¿ Puede imprimir un poster?
Fred'de sevdiğim, onun miyop bakışı ve afiş koleksiyonu dik kafalı halı, ve içe dönük biri diyorsun, nedenini bilmiyorsun.
Lo que me gustó de Fred fue su mirada de miope. Y su colección de pósters, su terquedad con cualquier cosa.
"Başka birisiyle düzüşüyorum" diye kocaman bir afiş taşımasına gerek yok.
No era necesario, no significa que haya estado llevando una pancarta gigante diciendo : "Me estoy tirando a alguien más."
Ne bu afiş mi?
¿ Es un atraco?
Hatıra yok, sadece afiş.
¡ No hay mementos, nada, sólo esto!
- Kahrolası hayır. Ama bir afiş var.
Pero tengo el cartel.
Kuklanın planı, kuklayı yaptığını ispatlayan fotoğraflar ve afiş için farklı söz.
Planos del prototipo, fotos autenticadas de la realización. Y un cartel alternativo.
Boş ver ya. Afiş işte.
Anda ya, sólo es un cartel.
- Bazı dostlar için afiş asıyoruz. - Anladım.
- Poniendo carteles para unos colegas.
Bunun gibi reklam afişlerine... emaye afiş denir.
Carteles de publicidad como éste. Son carteles de hojalata esmaltada.
Afiş.
El cartel.
Bir badana, birkaç afiş yeterli.
Necesita un poco de pintura y algún póster.
Resminin üzerine yeni bir afiş yapıştıracaklardı. Ben de söküp sana getirdim.
Como decía, estaban por empapelar encima de su póster así que lo arranqué para usted.
Hala sloganlarla ve afis dili ile konusuyorsun, ve hala halktan kopuksun, halkla butunlesmis değilsin gerçek mucadelenin disindasin.
Sigues aplicando un estilo de eslóganes y carteles... y te mantienes separado de las masas. No estás sincronizado.
- Hepsi de sistem de var mıydı?
¿ Están todos en el AFIS? Si.
- Evet. Yani, sisteme farklı sebeplerle kaydedilebilirsin.
Vamos, se puede estar en el AFIS por muchas razones.
Ih, yoğun. Tümü de sisteme kayıtlı bir şüpheli listem var.
Tengo una lista de sospechosos, todos en el AFIS.
İkisi dün uğradı ve bir afiş bıraktılar.
... bien, dos de ellos vinieron hoy para regalarte un cartel bueno, les pregunte si sabían leer una partitura, uno de ellos sabía...
Veri tabanını dene.
Intenta verificarlas en el AFIS.
- Harika bir afiş.
- Bonito cartel.
"Seni burada bekliyorum." Demek bu afis seni böyle bir fikire yöneltti.
"Te esperaré aquí". Así que de ahí sacaste la idea.