Akıyor traduction Espagnol
3,198 traduction parallèle
Burnu akıyor. Jeff'in mutfağın yeni döşemesinde kullandığı tutkaldan oldu galiba.
Su nariz ha estado moqueando, pero creo que es solo el pegamento que Jeff ha estado usando en el linóleo de la nueva cocina.
Ama Kral Ferrante öldüğünden beri zaman daha ağır akıyor.
Pero desde que murió el Rey Ferrante, encuentro que el tiempo pesa en exceso.
Kanları siyah akıyor değil mi?
¿ Ellos sangran sustancia negra cierto?
Kanları siyah akıyor.
Y sangran baba negra.
Gün boyu terleyen vajinanın suları kotuna mı akıyor?
¿ Mojas tus jeans con jugo vaginal todo el día?
Hatta şu anda bacağımdan aşağı akıyor!
¡ Me chorrea un poco por la pierna justo ahora!
- Hulk'un burnu akıyor.
- A Hulk le dolía la nariz.
Her yerinden bayağılık akıyor!
Comportándote de manera sucia con ella!
Kev, bir şey akıyor. Baksana.
Viejo, Kev, algo está chorreando.
O ucube için aylardır salyan akıyor.
Has estado babeando por ese bicho raro durante meses.
Gücümüzün simgesinin çatısı akıyor.
La choza parece estar goteando.
Bende İlk İnsanlar'ın kanı akıyor.
Tengo la sangre de los Primeros Hombres.
Ne yani Carlton'un yeni dairesine musallat olmuşlar ve tavanından kan mı akıyor? - Evet.
¿ Así que el nuevo apartamento de Carlton está embrujado y el techo sangra?
Şeytan kanı akıyor sanki damarlarında.
Tienen sangre de demonio.
Süprüntü kader ortağınla güzel bir yemek yediniz mi? Biliyor musun, her tarafından ucuzluk akıyor.
¿ Has tenido una comida agradable con tu pequeño acompañante blancucho? ¿ Sabes?
- O zaman da çok kan akıyor.
- Eso deja un montón de rastro de sangre.
Neden ağzının suyu akıyor?
¿ Porqué estás babeando?
Koca imparatorluk bu oturma odalarından bir nehir gibi akıyor.
Todo el Imperio corre como un río dentro de estos salones.
Lan Joey, bu gece de akıyor muyuz yine?
Oye, Joey. ¿ Estamos listos para esta noche o qué?
Komşunun banyosu akıyor.
Se inundó el baño del vecino.
Tanrım. Hayat çok hızlı akıyor.
Cielos, la vida... son cuatro días.
Aşk musluğu gürül gürül akıyor.
El grifo del amor chorrea.
Kumlar kum saatinden akıyor.
La arena se escurre en el reloj de arena. Son las 7 : 58.
Çünkü şu an sızmış durumda ve ağzının suyu akıyor.
Eso es porque esta dormida y babeando.
Madenin diğer tarafına akıyor.
al otro lado de la mina.
Eğlenirken zaman su gibi akıyor.
El tiempo vuela cuando te diviertes.
Adam 2 kez turta dedi, resmen ağzının suyu akıyor.
Ha dicho pastel dos veces. Estaba salivando tanto.
Pekala zaman akıyor.
Vale, estamos fuera de tiempo.
Şimdi sanki hayat akıyor ve bizim işimiz sadece içinde var olmak canlı kalmak, bir şekilde yaşamakmış gibi geliyor.
Ahora creo que la vida pasa, y es nuestro deber solo... intentar continuar, intentar capear el temporal, intentar sobrevivir.
Hep önceden okurum ve beğeneceğini düşündüğüm makaleleri işaretlerim. Zaman onun yaşında daha hızlı akıyor ve Gail Collins in makalelerini dinlemeden uyuya kalırsa üzülüyor.
Siempre lo leo previamente y redondeo las noticias que creo que le gustarán porque el tiempo es un problema a su edad y se enfada mucho si se queda dormido antes de que llegue a Gail Collins.
Bu canavar giderek güçleniyor ve akıllanıyor.
Esta bestia es más fuerte e inteligente.
- Akıllıca bir hareket. - Haftaya olduğu yazıyor.
Es para la próxima semana.
- Evet ağızından salyalar akıyor.
- Sí, babea.
Filmli kameralardaki çalışma akışı şu şekilde, binlerce şeritlik filmi kameraya dolduruyorsunuz ve bu size çekmeniz için film başına yaklaşık on dakikalık görüntü sağlıyor.
El flujo de trabajo en una filmación básicamente es tomar mil... cargas de film, lo bajas al carrete y te permite filmar... aproximadamente diez minutos o más por rollo de película.
Aktör heykel parçası gibi bir şey ve, hareketler yapıyor ve, sonra müzik ve akış ve filmin kombinasyonu ortaya çıkıyor.
El actor es como un pedazo de escultura o algo, solo se mueve y sale, y, es una combinación de sala de cine, film y música y todo. Odio el 3-D.
Akıllı toz kontrol cihazı mükemmel çalışıyor.
La unidad de control del polvo inteligente funciona perfectamente.
En akıllısı olmayabilir ama tanıdığım herkesten daha çok çabalıyor.
No es el tipo más listo, pero lo intenta más que cualquiera que haya conocido.
Bana ihtiyacınız olursa yukarıda karnıma erimiş inci akıtıyor olacağım.
Bueno, estaré arriba derritiendo perlas en mi tripa si me necesitas.
Akıl oyunları oynamıyor.
No juega con la mente.
Benden bedavaya akıl istemenin sebebini açıklıyor bu.
Por eso me están pidiendo todos estos consejos gratis.
- Evet, aptal ilaçlarını alıyorum. Bu ironik, çünkü onları almıyor olsaydım, akıl hastanesine geri dönmezdim.
- Estoy tomando tus malditos medicamentos, es irónico porque si no los tomara entonces, no estaría en el loquero.
İnsanlar sana saldırıyor çünkü senin akıllı ve güzel olduğunu düşünüyorlar.
La gente la ataca porque la encuentra hermosa e inteligente.
Akıllı çocuk toplu intihara kalkışıyor.
Smartypants comete suicidio colectivo.
Bu silah şöyle çalışıyor ; güdüm sistemi hedefi işaretliyor, kablosuz olarak koordinatları akıllı kurşuna gönderiyor.
Este arma funciona haciendo que el sistema de guía marque el blanco, y luego envía las coordenadas a la bala inteligente.
Subaraknoid aralıkta oluşan şişkinlik serebrospinal sıvı akışını tıkıyor olabilir.
Una fístula en el espacio subaracnoideo, bloqueando el flujo de LCR.
İşte bu yüzden, maymun ne kadar akıllı olursa o kadar çok dışkı atıyor.
Por eso cuanto más inteligente es el mono más heces arroja.
Üstüme salyasını akıtıyor!
Me está babeando encima.
Evet. 3 numaralı makine akıtıyor.
El lavarropas número tres tiene una fuga.
Sesini duyarlarsa Maggie, seni tekrar içeri koyarlar. Bu makine kanını akıtıyor.
Si te oyen, Maggie, te pondrán otra vez en el cajón, ¿ está bien?
400 00 : 27 : 34,947 - - 00 : 27 : 39,116... basit jeolojik oluşumlar olduğunda ısrar ediyorlar ve bu Osmanagiç'in piramit teorisini güvenilirlikten yoksun bırakıyor. Ve tarih kitaplarımızın değişmesini gerektiriyorlar. Ana akım jeologlar dağların doğal kaya ve topraktan yapılmış...
Se requiere que nuestros libros de historia sean cambiados.
Kilitleyecektim ama banyodaki musluk yine akıtıyor ve suyu kapatamadım.
Iba a cerrar, pero el lavabo del baño se puso en marcha otra vez, y no puedo cortar el agua.