Amar traduction Espagnol
5,357 traduction parallèle
- Amar, Meet ve Prem... - Evet.
Sí.
Patron, elbiselerinizi çıkarıp, Jakuziye girip rahatlamanızı istedi.
Amar, conocer y Prem... Sí.
Bu, Amar, Meet, Prem ve abimin sesi! Alo!
Dejale.
Orada kim asılı?
Son Amar, conocer, Prem y las voces de los hermanos!
Ama yine de kafa atabilirim. - Al sana! - Amar ne yapıyorsun?
Por desgracia, no puedo dar una palmada en esta situación... pero todavía puedo golpear a usted.
Benim iyi bir fikrim var.
- Amar lo que haces?
Şu Tanrı'yı sevmek lazım.
- Hay que amar a ese Dios. Lo siento.
Ama... Sanjay da Padma'yı sevmeyi öğrenecek... Er ya da geç.
Sanjay va a aprender amar a Padma... en algún momento.
Ryan Reynolds'a bayılıyoruz, Ryan Reynolds filmlerinden nefret ediyoruz.
Amar a Ryan Reynolds, odiar las películas.
Birini ne kadar içten sevdiğinin önemi yok.
No importa cuánto puedes amar a alguien.
# Aşkının güldeki bir diken gibi olduğunu biliyorum #
* Pensé que tu forma de amar era una espina de rosas *
Tanrı bize sevip bakmamız için bir çocuk verdi.
Dios solo nos dio un hijo para amar y cuidar.
Yaşamak için, yalan söylemek için ve sevmek için.
Tíos, por vivir, mentir y amar.
Başkaları nefret etmeden sevebilir. Karşılıksız olarak.
Otros pueden amar sin odio... sin condiciones.
Aşk bir günahsa, ben de suçluyum.
Si amar es un pecado... soy culpable.
Beni sevip sayacak yepyeni bir ekip.
Una nueva tripulación entera a amar y respetar a mí.
Harris, bir bebeğin onu uslandıracağını kendi bencil zevkleri dışında bir şeyi sevmeye öğreteceğini düşündü.
Harris pensó que un hijo la sosegaría, le enseñaría a amar algo... más allá de su egoísta autocomplacencia.
Onlar size kadınlığı sevip benimsemeyi öğretecek.
Os enseñarán cómo aceptar y amar vuestra feminidad.
Bir yandan benim kız kardeşimi sevdiğini söylüyorsun ve diğer yandan onun en iyi arkadaşına tecavüz ediyorsun.
Por un lado, usted afirma a amar a mi hermana. Y por el otro, violar a su mejor amiga.
Ama benim tek suçum, yerel spor takımlarını sevmek ve onlardan biri olmak.
Pero mi único crimen ha sido amar a los equipos locales de deportes e intentar ser buen compañero.
Ama nasıl seveceğimi de bilirim, Babli.
Pero sé cómo amar mucho.
O kız hayvanlar tarafından yetiştirilmiş. Sevmeyi bilmiyor.
Esa chica fue criada por animales, no sabes cómo amar.
Bu adamı seviyor olamaz.
No puede amar a este tipo.
Sevebilecegin biri olmak istiyorum.
Quiero ser alguien que puedas amar.
Bu adamı çok seviyorum galiba.
Realmente debo de amar a este hombre.
İşte hepimizin çok sevdiği o nefret dolu bakış.
Ahí está la mirada llena de odio que todos hemos aprendido a amar.
Belki de o çocuğu ölmüş babasının kucağında bulurlar. Belki de adamın tek suçu çocuğunu çok sevmesi ve uçağı uçurmasına izin vermesiydi.
O quizá sobre la falda del papá muerto cuya única culpa fue amar mucho al niño y dejarle pilotar la avioneta.
Birlikte olduğun insanı sevmek zorundasın Anna.
Debes amar al que está a tu lado, Anna.
"Ye, Dua Et, Sev" kitabımı son seansımdan sonra evinde bırakmıştım ve hep onu bulacağını ve beni arayacağını umut etmiştim.
Dejé un ejemplar de "Comer, Rezar, Amar" en tu casa después de mi última sesión y siempre tuve la esperanza de que lo encontraras y me llamaras.
"Birisi tarafından çok sevilmek size güç verir..." "... aynı zamanda sizin de onu çok sevmeniz size cesaret verir. "
"Ser amado profundamente por alguien te da fuerzas mientras que amar profundamente a alguien te da valor".
Nasıl cüret edersiniz efendiler kimi sevip, kimi sevemeyeceğimi söylemeye?
¿ Cómo se atreven, señores... a decirme a quién puedo o no amar?
Dürüst olmak gerekirse sevilecek bir yanı yok.
No tiene mucho para amar, francamente.
Hiçkimseyi sevemiyor, seni de öyle.
No puede amar, así que no puede amarte.
Siz ne diyorsunuz, efendim?
-... amar la televisión. - ¿ Qué está diciendo, señor?
Peki ya birini sevmek?
¿ Qué fue eso de amar a alguien...?
Artık kendim için yiyip, dua edip, seveceğim.
A partir de ahora, me voy a comer, rezar, amar a mí misma.
Ve sevmeye muktedir olan birisi kurtarılmaya da muktedir demektir.
Y cualquiera capaz de amar es posible ser salvado.
Beni buradaki hizmeti sevdiğim için mi atıyorsunuz?
Vale, ¿ me estás echando por amar al servicio aquí?
Bağlanmak için sevmek için ait olmak için kalıcı bir dürtü.
Una unión permanente para conectar, para amar, para permanecer juntos.
Seni bundan daha fazla sevemeyeceğimi düşünürdüm.
Pensé que nunca te iba a amar de la forma en que ya lo hice.
# Her zaman sevebilirsin # # Ama hep kazanamazsın #
# Siempre puedes amar # # pero nunca puedes ganar #
Onu tedavi edersen, kardeşini seven haline geri getirmiş olacaksın.
Estaría de vuelta solo para amar a tu hermano.
Kalben beni yeniden seveceğine inanıyorum.
Realmente creo en mi corazón que me volverás a amar.
- Beni tekrar seveceğine yürekten inanıyorum.
Realmente creo que me volverás a amar.
Her ne kadar bunları düşünmek zor olsa da kendimi bir kenara koyduğumda koruyucu tabaka altında bir yerlerde tekrar sevmeye hazır olan, hâlâ atmaya devam eden bir kalp var.
Por más dificíl que sea para mí, incluso de pensar en ponerme ahí mismo... en algún lugar debajo de esta capa protectora... todavía hay un corazón palpitando listo para amar una vez más.
Soluduğumuz hava nefret ve kinle doluyken nasıl sevebiliriz ki?
¿ Cómo puedo amar cuando el aire que respiro está envenenado con odio?
Eğer beni gerçekten sevdiysen, Barry'nin eve gelmesi için yardım edersin.
Si me llegaste a amar, ayudarás a Barry a regresar a casa conmigo.
- Biliyorum, değil mi?
¡ Sí que has dormido un poco! ¿ Cómo puedes no amar este sitio? - Sí, ¿ verdad?
Yaşayan tek erkek kardeşin olarak bana bu aşk şansını sağlamanı isteyebilirim.
Como tu único hermano viviente, te pido que me proveas con esta oportunidad de amar.
Köpek babası olmak bize kendimiz dışında bir şeyi nasıl seveceğimizi öğretti zaten baba olmak da bunu gerektirmez mi?
Convertirnos en los papás de un perro nos enseñó a amar algo que no fuéramos nosotros, ¿ y no es ese el verdadero sentido de ser padre?
Tabii ki, ama bana güven.
Vas a amar a Boston.