Avrupa traduction Espagnol
7,996 traduction parallèle
Kötü adamlardan değil ama Pakistan'da kötü şeyler oluyor Avrupa'daki her ülkeyi tehdit edecek türden şeyler.
No es... un mal hombre pero están pasando cosas peligrosas en Pakistán, cosas que podrían amenazar toda Europa.
- Strucker'ın Doğu Avrupa'da olduğunu sanıyordum.
Pensé que Strucker estaba en Europa Oriental.
Avrupa'nın her yerinde restoranların var.
Eres dueño de restaurantes por toda Europa.
Avrupa'da bir kaç yüksek profil soygunları var, Dubai'deki Burj Khalifa'dan bir zümrüt soygunu
Un par de golpes buenos en Europa, el robo de un Rubí del Burj Khalifa en Dubái.
Deniz ötesi açılma alanında, pasifik, avrupa, neresi olursa efendim.
He pedido el traslado, señor. Para que me desplieguen en el extranjero... al Pacífico, Europa, dónde se me necesite, señor.
Dinle, Avrupa'ya ait olduğu söylenen efsane gibi bir şey var...
Escucha, hay una... Una leyenda popular europea, detrás de la cual...
Son duyduğuma açmaza girmişti. Ama, Avrupa Saha Ofisi'nin davası.
Lo último que supe es que no llegó a nada la Oficina de campo europea.
Avrupa Saha Ofisimizin ajanları olay yerine varana kadar bütün kanıtlar ortadan kaybolmuştu.
Pero cuando los agentes... de nuestra oficina en Europa llegaron... todas las pruebas habían desaparecido.
Avrupa'daki bütün büyük katedrallerin yayın organları saniyede 32 feet'lik bir ses üretiyor.
Todos los órganos de las grandes catedrales de Europa tienen órganos con tubos de nueve metros que producen infrasonidos.
- George Avrupa'dayken, biz de uzun mesafe olayını yapıyorduk.
Cuando George se fue a Europa, también teníamos relación a distancia.
Hani şu kraliçenin ve Avrupa'nın olduğu yer mi?
¿ Con la reina y Europa?
Avrupa'da doktorluk yapma iznim yok.
No puedo practicar medicina en Europa.
İlk başlarda kendi kendime çalışıyordum. Sonra Avrupa tahvil piyasasından milyonlar kazanmış biriyle tanıştım. Üstüne adını yazacağı bir şey arıyordu.
Empecé a trabajar discretamente al principio, y... entonces conocí a un señor que había acumulado un millón en el mercado europeo de finanzas, y quería poner su nombre en algo.
Ordularımızın hattı çok ince, Avrupa'ya yayılmış vaziyette
¡ Nuestros ejércitos están están repartidos por toda Europa!
Avrupa'nın yarısına hükmedeceksin.
¡ gobernarás la mitad de Europa!
Avrupa'nın yarısına, saldırmak için planlar yapıyordun.
No culpes a madre cuando tú has estado haciendo planes para atacar a media Europa.
Aynı zamanda Avrupa'ya, Asya'ya ve Kuzey Amerika'ya saldırıyor.
También es atacar europa Y asia y sur america.
Han, Avrupa tarihinden bahsetmiyoruz.
Han, no estamos hablando sobre historia europea.
Avrupa'da yaşanan bu 30 yıllık arbede, kargaşa ve acıların tek sebebinin 30 yıl süren bir savaş olduğu bilinmelidir.
_ _
Amerika, Avrupa'daki savaş ile ilgilenmiyordu bile.
América no tiene nada que ver con la guerra en Europa.
Daha o zamanlarda bile, kendisini bir strateji uzmanı olarak görmüş ve Batı Avrupa'daki bu çıkmazı ortadan kaldırmak için daha fazla ordu ve daha fazla silah yığmanın dışında yollar aramaya başlamıştı. Gerçekten de özenle hazırlanmış bir plandı.
Incluso en ese momento considerado un estratega, y buscó la manera de romper el estancamiento en Europa Occidental y no sólo para obtener más ejércitos y más artillería, y que en realidad era bastante atento.
Avrupa savaştaydı. İttifak devletleri yaptıkları cesur hamle ile sürgündeki bir devrimci olan Vladimir Lenin'i Rusya'ya geri göndererek ülkeyi ele geçirmesini sağlamış ve Rusya'nın savaştan çekilmesini sağlayarak doğu cephesini kapatmıştı.
Europa está en guerra, y en un movimiento audaz, las Potencias Centrales han puesto fin a la lucha en el frente oriental, envío de exiliado revolucionario Vladimir Lenin a Rusia donde se hizo con el control del país
O zamana kadar bu bir Avrupa savaşıydı.
Hasta ese momento, había sido una guerra europea.
Ama o gün o Avrupa savaşında Amerikalılar öldürülmüştü.
Pero ahora en esta guerra europea, Los estadounidenses estaban matando.
Almanların planı, Amerika'yı Meksika ile çıkacak bir savaşla meşgul ederek böylelikle Avrupa'dan uzak kalmalarını sağlamaktı.
La estratagema era alemán, preocupar a los Estados Unidos con una guerra con México, y por lo tanto se mantiene fuera de Europa.
Avrupa'daki savaş Texas'ın umurunda değildi.
Tejas no se preocupaba por la guerra en Europa.
Almanya'nın Amerika'yı Avrupa'dan uzak tutma planı tamamıyla geri tepmişti.
Plan de Alemania para mantener a Estados Unidos fuera de Europa completamente fracasa.
İtilaf Devletleri topraklarını Almanya ve İttifak Devletlerinden korumak için siperlerde savaşırken savaş Avrupa'da gittikçe şiddetleniyordu.
La guerra mundial hace estragos en Europa... A medida que los Aliados lucha para mantener sus posiciones en contra de Alemania y las potencias centrales... en el sistema en expansión de trincheras.
Avrupa sendelemiş ve tükenmişti. Bir çok şehir harabeye dönmüştü.
Europa se tambaleó, agotado, muchas ciudades en escombros.
Avrupa'da İtilaf devletlerinden biriyseniz takviye birliklere ihtiyacınız var demekti.
Si usted fuera a los aliados en Europa, necesitabas los refuerzos...
3 yıl süren kanlı savaşların ardından Avrupa'daki kilit sonunda açılmıştı.
Después de tres años de guerra sangrienta, el estancamiento en Europa se ha roto.
Sonunda Avrupa'ya barış gelmişti.
Europa es finalmente en paz.
Ve 4 yıldır ilk defa Avrupa'ya barış egemen olmuştu.
Y por primera vez en más de cuatro años, Europa está en paz.
Daha yeni Avrupa'dan döndüm.
Acabo de volver de Europa.
Avrupa'nın her yerine dağılmış durumdalar.
Están desparramados por toda Europa.
Daha önce gördüklerinize, Avrupa'daki hayvanat bahçelerine benzemeyecek.
Será algo que nunca han visto. Como los zoológicos en el continente.
"Tüm Avrupa'daki hayvan barınaklarından, tüm dünyadaki hayvan barınaklarına dek, örnek alınacak bir yer."
"Un lugar que se inspira en los hogares de animales de toda Europa, y de todo el mundo".
Şu anda Avrupa'daki herhangi bir sürüngen evinin rakibine bakıyorsunuz.
Está mirando la casa de reptiles como no hay en toda Europa.
Avrupa'dan gelenlerse, henüz bilmediğimiz bir hastalığı taşıyor olamazlar. - Kuduz?
Los de Europa, bueno, no traen ninguna enfermedad que nosotros no conozcamos.
Avrupa sınırlarını kapattıkça,
Mientras Europa cerraba sus fronteras,
Burada, Avrupa'da, eski Yugoslavya'da.
Se encuentra aquí, en Europa, en la antigua Yugoslavia.
20. yüzyıl Avrupa'sında bunun yaşanması nadirdir.
Es raro que esto pase en Europa, a finales del siglo XX.
Ama burada, arabalar, Bu insanlar sıradan Avrupa yaşantısı ve
Pero aquí, por los coches, podemos ver que esas personas con un nivel de vida un nivel de vida europeo, con un nivel intelectual europeo.
Bir Avrupa altyapısı.
Una infraestructura europea.
Bu burda Avrupa'da, Afrika, Latin Amerika'da değil.
Sea aquí en Europa, sea en África, en Latinoamérica, donde sea.
- Avrupa'ya uygun şarj aleti almalıyım.
- Y necesito un cargador europeo.
Avrupa'ya sık dönüyor musun?
¿ Vas mucho a Europa?
Basın bilmediği için komünizm Avrupa'da çöktü.
El que la prensa no lo supiera fue por lo que el comunismo cayera en Europa.
Ve Avrupa'nın en cesur askerlerinin yanında savaştığımı söylemekten gurur duyuyorum. Ve zafere ulaşmamızda cesurca bize yardım eden askerleriyle, Guise Dük'ünün yanında.
Y me siento muy orgulloso de decir que he luchado al lado de los soldados más valientes de Europa, y el duque de Guisa, ¡ cuyos hombres y bravura nos ayudaron a lograr la victoria!
Tıpkı tatildeymişiz de Avrupa'dan dönüyormuşuz gibi bir çeşit romantiklik.
Es como si estuviéramos de vacaciones, de mochileros en Europa... -... es algo romántico.
Her zaman Avrupa'ya gitmek istemişimdir.
Sabes, siempre he querido ir de mochilero por Europa.