Ayıp traduction Espagnol
4,870 traduction parallèle
Çok ayıp olur özellikle sen çok, şey... formda ve muntazamken.
Sería una pena, especialmente cuando estás tan, bueno, en forma y simétrico.
Aynı evde, iki geçimsiz kadınla birlikte yaşayıp dul denizci karılarını teselli eden kırkıncı gün anmalarında, sene-i devriyelerinde 6. ay dualarında hazır bulunan, ben...
La casa, dos mujeres difíciles, consolando de cerca a las viudas de los marineros. presente en los homenajes a los 40 días, en los homenajes anuales, en los homenajes a los 6 meses. ¿ Qué clase de mujer soy?
Ama FBI'ın her türlü ipucuna aç olduğunu söylüyoruz ve domuz kanının kaynağını tespit etmek adına DNA örneği toplamak için dükkânını kapatsak ayıp olurdu.
Pero estamos diciendo que el FBI está desesperado buscando pistas y que sería una vergüenza que tuviéramos que cerrar su tienda para recoger muestras de ADN para intentar identificar la fuente de esa sangre de cerdo.
Çok ayıp.
Es asqueroso.
Ayıp ettin.
Oh, claro que sí.
Çok ayıp hacı.
No está bien, hermano.
Çok ayıp.
Vergonzoso.
Arkadaşına ayıp etmedin.
No rompiste el código de hermanos.
Pardon da, yani ona sorup bana sormaman çok ayıp oldu.
Er... perdón. Es de muy mala educación preguntarle a ella y no a mí.
Hey. Tam karşında duruyorum, biraz ayıp olmuyor mu?
Oye, oye, oye, estoy aquí.
Ayıp ediyorsun.
Eso no es justo.
Çok ayıp.
O, eso es una lastima.
Ayıp ediyorsun.
No es justo.
Bayım tanıştığımız zaman sizi öpmem ayıp kaçar mı?
Señor... ¿ Si le beso cuando nos veamos, sería inapropiado?
Eğer işler sarpa sararsa, gözlerini botlarından ayırmayıp seslerine odaklanırsan sıkıntımız olmaz.
Si las cosas se ponen muy locas concéntrate en sus botas y sus voces y ya.
Ayıp!
¡ Esto es obsceno!
Bu çok ayıp, dostum.
Oye, que pervertido, hombre.
Yanında ayı olan adamların belgeleri arayıp tararken bir kenarda durup beklemezler.
No podemos darnos el lujo que extraños con un oso estén de curioso por ahí.
- Annen dik dik bakmanın ayıp olduğunu öğretmedi mi sana?
¿ Tu mamá nunca te enseñó que no es educado quedarse viendo?
- Çok ayıp.
- Qué grosería.
Bu söylediğin inanılmaz ayıp.
Eso es extremamente grosero..
- Ayıp ediyorsun.
- ¿ Nací ayer?
Bunu geçmişteki ayıp halk olaylarından biri olarak sınıflandırıyorum. Sanırım böyle.
Como ya lo he declarado en otras ocasiones considero que el boicot es inmoral.
Korucu, ben ve Orson ayıları toplayıp normal bir şekilde ormana götürdük.
El guarda, Orson y yo los recogimos, los llevamos al bosque como era normal.
Lissa'nın atlattığı onca şeyden sonra kraliçe arının böyle yapması ayıp.
Con lo que Lissa ha pasado, que la humille la abeja reina.
Sizi işe almamış olmamız büyük ayıp. Kaç, 3 sene önce miydi?
Es una pena que no lo hayamos contratado hace... ¿ Tres años?
- Çok ayıp. - İyi miydi?
No seas indiscreto.
Ne kadar üzücü ve ayıp bir şey.
Eso fue algo muy triste.
- Neredeyse bir ayım elimden kayıp gitti.
- Debí haber estado en blanco por un mes.
Sen başlamadan müsaade edersen, kollarını nazik bedeninden ayırıp seni acımasızca öldüresiye dövmek için kullanacağım.
Pero antes, si me lo permite, arrancaré los brazos de ese torso bien tonificado, y los usaré para golpearle hasta la muerte.
Aynen. Altı ay sonra da birden ortaya çıkıp yarışmalarda bütün altın madalyaları toplayıverdı.
Sí, y seis meses antes de que saliera de la nada y ganara todas esas medallas de oro en el medio-tubo.
Dikkat et Susy, sana büyü yapıp her ay maaşını vermeni isteyecek.
Cuidado, Susy, te hipnotizará y entonces te dirá que le des tu salario cada semana.
Davayı kaybetmiş, kendini içkiye vermiş. Karısı çocukları da alıp onu terk etmiş. 6 ay sonra Wolff'un babası intihar etmiş.
Perdió, empezó a beber su esposa lo dejó y se llevó a los hijos y seis meses después, el padre de Wolff se suicidó.
Burada yatıp beni parçalara ayırdıklarını izlemem için mi?
¿ Así puedo yacer acá y ver cómo me despedazan?
Seni dün ortasında bıraktığım kusmuk fırtınasından sonra gelmeseydim ayıp olurdu. Ne?
¿ Bromeas?
Berbattı çünkü birkaç günlüğüne ayık olurdu, ama sonra kafası öyle iyi olurdu ki, beni ayrıldıklarından biriyle karıştırıp kaldığımız yer neresiyse, oradan kovardı.
Horribles porque aguantaba sobria unos días, pero entonces se colocaba tanto que me confundía con algún tío con el que había roto y me echaba de donde fuera que estuviéramos viviendo.
Bir kaç ay önce...
Hace unos meses, conseguimos los datos del G.P.S.
Bizim onları ayırt etmemiz kolay, çünkü bu video var, adli tıp bilimi var... ama ya katil ayırt edemediyse?
¿ Y si el asesino no pudo?
Gelecek ay Hindistan'a taşınıp, evleneceksin.
El mes que viene, te mudas a la India y te casas.
Sadece otçuların ayık kalıp oy vermeleri çok zor.
Es difícil conseguir que los porreros voten.
Altı ay önce, yüzde 64 kapasiteyle nefes alıp verebiliyordun.
Hace seis meses, estabas respirando a una capacidad del 64 por ciento.
Yıllardır bir arada olmadık. O yüzden biraz zaman ayırıp hasret gidersenize.
Hace siglos que no estamos juntos, así que por qué no... se ponen al día.
- James, ayıp ediyorsun!
 ¡ Esto no està ¡ bien!
Şimdi biraz vakit ayırıp Miggs ve Santiago'ya özel olarak teşekkür etmek istiyorum.
Ahora, quiero tomar un momento para darle un aplauso especial a Miggs y Santiago.
Son ameliyattan önce, günlerce ayılıp bayıldım.
Estaba días de vez inconsciente.
"Kuralları siktir et," demiş o da. Çıkıp kendisine bir ayı almış.
Así que él decidió romper las reglas y se compró un oso.
Bay Seth Cazibe'ye ayılıp bayılmaktan iyidir.
Es mejor. Es mejor que caer ante el "Sr. Seth Seducción".
Seni, altı ay önce tıp dersinde görmüştüm.
Te vi... hace seis meses en una conferencia de medicina.
Çocuk onu alıp götürmek istiyor. Çalışmalarından ayıracak Tony.
Ese tipo quiere alejarla... de nuestro terruño.
Anlaşma, senin kendi, benim kendi payımı alıp yollarımızı ayırmak.
El trato es que tomas tu parte, yo la mía y cada uno toma su camino.
Biraz kendime zaman ayırıp benim için gerçekten önemli olan şeylere odaklanmak istiyorum.
Quiero tomarme un tiempo para concentrarme en cosas, que de verdad me importan más.