Aır traduction Espagnol
274,622 traduction parallèle
Evet, Reis Jorgensen tanrıları mutlu etmek ve onurlandırmak için hayatını kurban etmeye hazır mısın?
Entonces, conde Jorgensen, ¿ estás preparado para sacrificar tu vida para aplacar y honrar a los dioses?
Hazır olduklarında hepsini tek başıma alabileceğimi sanmıyorum.
No creo poder enfrentarme a todos preparados.
Bu bilim adamı H.I.V.E.'a çalışmak için kullandırılmış.
TRIBUNA DE GOTHAM BIÓLOGO MOLECULAR MUERE EN ACCIDENTE Ese científico solía trabajar para H.I.V.E.
Titanlar, Blue Beetle kaçırıldı.
Titanes, se han llevado a Blue Beetle.
Bu arsayı istiyoruz ve teklifimiz de hazır. Verdiğiniz paranın % 20 fazlası, artı masraflar.
Queremos este solar y podemos presentarles una oferta un 20 por ciento superior a lo que pagaron más los gastos.
Damadımın hayalini gerçekleştiriyoruz ve çok başarılı olacağız çünkü kendisi tam bir vizyon adamıdır.
Vamos a construir el sueño de mi yerno, y va a tener un éxito enorme porque este es un hombre con visión.
Okula döndüğümde kahveciden ayrılırım diyordum ama sevmeye başladım gibi.
Pensaba que dejaría la cafetería cuando volviese a la universidad, pero empieza a gustarme.
Hayır, asla olmaz.
No, vale, no va a pasar.
Hayır, inanın bana hiçbir şey değişmeyecek.
No, creedme... no va a cambiar nada.
Yalnız gözüme çarptı da, bir ara çöpü çıkartır mısınız?
Pero mientras lo miro, ¿ os importaría a alguno sacar la basura en algún momento?
- Ağır ol Josie, kimse onu yakalamayacak.
- Atrás, Josie. Nadie va a cogerla.
Eve gitse de gözüne uyku girmiyor çünkü bu şirketi nasıl kalkındırırım diye düşünüp duruyor.
Se va a casa y no duerme porque está pensando en cómo mejorar esta compañía.
Tanrı sıkışık programından vakit ayırıp bu kıymalı sandviçleri kutsadı sonuçta.
Digo que Dios se tomó tiempo de su ocupada agenda para bendecir a estos emparedados.
Sanırım eve dönmemizin zamanı geldi.
Creo que es hora de que vayamos a casa.
Agrabah'ı hayal kırıklığına uğrattığımı hatırlatacak bir şey verdi.
El deseo me ha dado un recordatorio de cómo le fallé a Agrabah.
Bir kaptanın vazifesi gemisiyle beraber batmaktır... ama sizin dileğiniz sayesinde güvenli ve kuru bir şekilde buradayım.
El deber de un capitán es hundirse con su barco pero aquí estoy, seguro y seco gracias a tu deseo.
Bu anı unutma, Prenses... çünkü bu gerçekten de halkını hayal kırıklığına uğrattığın an.
Recuerda esto, princesa, porque este es el momento en que realmente fallaste a tu pueblo.
Ben sadece kaçınılmazı hızlandırıyorum.
Solo estoy adelantando la línea temporal a lo inevitable.
Bu işi başından halletmezsek sonrasında başımız ağırır.
Mira, si no desarraigamos este tipo de cosas ahora, vamos a tener que hacer frente a las consecuencias después.
Fişi çekersen örgüt Jared olmadan da saldırıyı düzenler.
Si desconectas, este grupo llevará a cabo el ataque sin Jared.
Bu programı ne kadar kapatmayı istesem de saldırının bu örgüt tarafından yapılmasını riske edemeyiz.
Por mucho que quiera echar abajo este programa, no podemos arriesgar un ataque que sea llevado a cabo por esta célula casera.
Sanırım iyi olup olmadıklarına bakmalıyız.
Supongo que deberíamos ir a ver si están bien.
Birçok insan incittim, her ne kadar en iyi arkadaşımın kız arkadaşına asılsam da ya da onun kızına ya da çamaşır sepetine işesem de bu hafta sonunu sevdim.
He hecho daño a mucha gente a la que quiero este fin de semana, he intentado ligar con la chica de mi mejor amigo... o con su hija... he orinado en su cesto de ropa sucia.
Pekala, Eşcinsel şakaları çığırından çıktı. Şimdi işimize dönelim.
Muy bien, los chistes de gay están fuera del camino ahora pongámonos a trabajar.
Hayır. Strip'teki en büyük otele çarpacağız.
No. ¡ Vamos a chocar contra el hotel más grande de Strip!
Peki, Sanırım bu fikrinden geri döneceksin.
¡ Bueno, creo que vas a enloquecer!
Bir çörek kapın, siz de bandırın!
¡ Agarras una dona y a darle!
Şey, hayır, Bunu soruyorum çünkü bazen küçük bir adam seni çevrelediğinde, Brady ve sen birbirinize bakıyorsunuz ve...
Pues, no, pregunto porque a veces estas siendo cubierto por un tipo pequeño y entonces tú y Brady se ven el uno al otro y...
Onları eski eşim yetiştirdi, Tanrı onu kutsasın, ama genetik olarak, Derisi soyulmuş sığır eti ve benim tarafından yapıldılar.
Mi ex esposa los crio Dios la bendiga, pero genéticamente son el producto de mi dándole duro a un pedazo de bife.
Sanırım arılara steroit vermek... kötü bir fikirdi.
Creo que quizá darle esteroides a esas abejas fue una mala idea.
Gronk Arizona Üniversitersine gitti, ve Arizona Üniversitesine giden herkes yeşil cüce cinlerin gerçek olduğuna inanır.
Gronk fue a la Universidad de Arizona y todos los que fueron a la Universidad de Arizona cree que los leprechauns son reales.
Hayır bizi diyorum, beraber.
No, me refiero a nosotros. Juntos.
Sanırım bu yüzden seninle aramda mesafe bırakmış olabilirim.
Y creo que te he estado manteniendo a distancia por eso.
Belki zombiler diğerlerini yemiş ve Harley'i sonraya saklamıştır.
Quizá los zombis se comieron a los otros y guardaban a Harley para luego.
Bazen kendini işe kaptırır.
A veces el trabajo la absorbe.
- Bir birlik göndereyim mi? - Hayır, ben gidip bir bakarım.
No, yo iré a echar un vistazo.
Sanırım Hera seni sorumlu yaptıktan sonra...
Bueno, supongo que, puesto que Hera te dejó a cargo...
Sanırım sahipsiz bir tanesini daha alabiliriz.
Supongo que podemos aceptar a otro extraviado.
Bu droid kendini patlatmadan önce onu üsten güvenli bir uzaklığa götürmemiz için bize zaman kazandırır.
Eso debería darnos tiempo para mover al droide a una distancia segura de la base antes de que detone.
Fakat o savaşçıları Lothal'a yapacağımız saldırıda kullanabiliriz.
Pero podemos utilizar esos guerreros para nuestro ataque en Lothal.
- Kıçına nasıl tekme atılır...
Voy a aprender cómo patearte el... Sabine.
Belki de bu günlük hakkında yanılmışımdır.
Pero quizá estuviera equivocado respecto a este diario.
Belki senin hakkında da yanılmışımdır.
Quizá... quizá estuviera equivocado respecto a ti.
Belki birçok şey hakkında yanılmışsındır.
Quizá estés equivocado respecto a muchas cosas.
Arkadaşlarını Dünya'nın Panayırı Oteline gönderdim.
He mandado a tus amigos al hotel Exposición Universal.
Bazen onları parçalarına ayırırdı.
Incluso a veces los diseccionaba.
Hayır, hiç zayıf bir adam görmedim.
No, no he visto a ningún hombre delgado.
Sanırım buluşma saati 4 değilmiş.
Bueno, supongo que la reunión no era a las cuatro.
Polisi çağır.
Llama a la policía.
Umarım tekrar karşılaşırız.
Espero que nos volvamos a ver.
Eğer bana dokunursanız, ya da aileme, ya da değer verdiğim birine... Bırakırım.
Si me toca a mí o a cualquiera de mi familia, o a cualquiera que me importe... me largo.