Baldı traduction Espagnol
1,092 traduction parallèle
Baldırı çıplaklar!
¡ Descamisados!
- Ya şu baldır zırhı!
- ¡ Mira este peto!
- Bu baldızım Carla.
- Mi cuñada Carla...
Baldırlarınla ona tutun.
Sujétese con los muslos.
"Baldızını kaçıran adam hapse atıldı."
"Hombre encerrado en prisión por fugarse con su cuñada".
Karımın kardeşini görmen lazım, baldızımı.
" Debería ver a la mujer de mi hermano, mi cuñada.
Baldırlarıma bakar mısın, çelik gibi sertler.
Adelante, Son de acero.
Prenses geceliğini sıyırdı, bembeyaz baldırları ortaya çıktı.
La princesa deja caer su túnica, mostrando sus suaves y blancos muslos
Baldırı çıplak yerlilerin de söylediği gibi ;
También dicen que...
Bu baldırı çıplaklar süslü sözlere bayılırlar.
A estos indígenas les encanta el lenguaje florido.
Sanırım bu son uyarıydı. Baldırı çıplaklar süslü işaretlerden hoşlanırlar.
Una última advertencia de los hombres de la selva.
Bu baldırı çıplaklar daha önce böyle bir gemi görmediler.
Estos indígenas jamás han oído algo parecido.
Baldırı çıplaklardan biri yaklaşırsa, alnının ortasına bir kurşun yer.
Como se me acerque un indio, le meto una bala entre ceja y ceja.
Gelin buraya, baldırı çıplaklar, benden size bir bira.
¡ Vengan, les invito!
Ve baldırı çıplaklar da bize yardım edecekler.
Y los indios nos ayudarán.
Tedbirli davranın! Bu baldırı çıplakları ürkütür.
No, no lo aconsejaría...
Ve fırtına sahnesinde, ellerini bacaklarıma dolayacaksan Davenport Scott gibi butlarıma değil, baldırlarıma dola.
Durante la tormenta, si vas a poner tus manos alrededor de mis piernas... - Casi me causa una hernia.
O benim baldızım.
Es mi cuñada.
Ve kaslı baldırlar. Küçük bir oğlan gibi.
Y piernas musculosas como un crío.
Sonra popoma ve baldırlarıma şaplak atmaya başladı.
Después... empezó a pegarme... en el culo y en los muslos.
Şu baldırlara bir bak!
¡ Mira qué pantorrillas!
Willie'nin baldırları karanlıkta parıldıyor.
Las espinillas de Willie brillan
Fazla belli olmasın, ama biraz baldır bacak görmek istiyorum.
Que no quede obvio, pero que se le vea el matojo y una gotitas de "rocío".
Siz süvarilerin oldukça düzgün bacakları olurmuş. Öyle ki, bacaklarınızın arasında bozuk para ile dimdik durabiliyormuşsunuz,... bileklerinizde, baldırlarınızda, dizlerinizde ve uyluklarınızda birer tane.
Sus soldados, vea, debe tener las piernas tan rectas... que no pueden sostener seis peniques entre ellas - los tobillos, pantorrillas, rodillas, muslos -
Sadık dostum Sör Edmund Blackadder'ın burada olacağını umuyordum, ama maalesef, baldızının köpeği çilek tarlasına düşmüş.
Esperaba que mi leal amigo Sir Edmund Vibora Negra estuviera aquí, pero, tristemente, el perrito de su cuñada se cayó en la mata de fresas
Kovboy kız, güzel baldırlar!
Oye, vaquera, bonitas zancas.
Güzel baldırlar!
¡ Bonitas zancas!
Baldızınız benim hatam yüzümden ölmüş olamaz.
Es imposible que su cuñada muriera por mi culpa.
- Baldırımdan bir şey soktu.
- Algo me golpeó en la pantorrilla.
İşte yumuşak bacaklar ve altın baldırlar içindeyiz...
Bueno, ahí, en un camino de miembros suaves y muslos dorados nos encontramos.
- Bu bir baldır.
- Es un fémur.
Uyluk kemiği sadece insan baldırına aittir.
El fémur es un hueso humano, Ray.
Yüreklere sevinç veren bağları budanmadan ölmekte... düzgün sıralanmış çitleri dal budak etrafa saçılmakta... nadastaki tarlalarında delice otu... baldıran ve şahterlerle kaplanmakta... ve bunları sökecek saban pas tutmaktadır... çuha çiçeği, mesine ve yeşil yonca veren... güzel çayırlar orak diye inlemekte... tembelliğe alışmakta ve nefret edilesi... deve dikeni, kuzu kulağı... yaban maydanozunun saldırısı... altında hem güzelliklerini hem de... faydalarını yitirmektedir.
Y al igual que nuestros viñedos, barbechos, prados y setos deficientes en sus naturalezas crecen salvajemente. Incluso nuestras casas y nosotros mismos, nuestros hijos han perdido, o no aprenden por falta de tiempo, aquellas ciencias que deberían favorecer a nuestro país. Pero crecen como salvajes, como hacen los soldados, que no hacen sino pensar en sangre, para jurar, mirar severamente, llevar raídas vestiduras y todo aquello que parece... antinatural.
Baldızım da öyle yapmıştı.
Mi cuñada Io ha hecho.
Baldırlarıma bak.
Mira mi muslo.
Ve sen, Duryodhana, ölüm seni baldırlarından vuracak.
Duryódhana, la muerte te asestará el muslo.
Fakat kardeşlerim, ben derim ki ; sevgi gibisi yoktur. O, baldır.
Mi hermano para mi no hay nada como el amor.
Baldırına vur.
Pégale en el muslo.
Saldırganlar artık baldıran ( * ) hazırlayabilir. Ben bu kutsal yerde içeceğim.
Que mis atacantes preparan cicuta para mí ahora voy a beberla en este lugar sagrado
İstersen sana baldızımı ayarlayabilirim.
Si quieres, te arreglo una cita con mi cuñada.
Teğmenin baldızı hoş birine benziyor.
La cuñada del teniente no tiene mala pinta.
- Baldızını sikiyorsun.
- Te follas a la hermana de tu mujer.
Yürüyordum düşünerek, bir baldırı çıplak için bu akşam yine bir kodamanı kızdıracaksın, tamam... -... Fakat herif bunları...
Para salvar a un amigo me hice partícipe de las iras de un noble señor, algún príncipe que me arrancaría...
- Baldırında kurşun yarası.
- Herida de bala en el muslo.
Baldıran otu.
Desagüe.
Çocukları, sıska baldırlarıyla ve neredeyse olmayan beliyle çılgına çeviren o.
Ella enloquece a los chicos con sus muslitos flacuchos... y prácticamente nada de cintura.
"D" göğüsler, 45 santim baldırlar mükemmel dizler, dişler, burun.
Copa D, muslos de 43 centímetros... rodillas, dientes y nariz perfectos.
Ah, o devasa baldırları ve alnı eğimli olan adam mı?
Él estaba loco por mí. ¿ El que tenía cuadriceps enormes y frente inclinada?
Sana baldır kemiği gibi görünüyor mu?
¿ Os parece que esto es una tibia?
Tamam. Sakıncası yoksa... Bald Eagle, Sneaky Smile ve ben Big Nasty... konvoyunuza katılmak istiyoruz.
Si les parece bien, amigos, Águila Pelada, Serpiente Engañosa... y yo, El Gran Sucio, estaríamos orgullosos de ser parte de su convoy.
- Bald Eagle konuşuyor.
Estaré detrás de ustedes.