Beş parasız traduction Espagnol
1,020 traduction parallèle
Beş parasız ve tutuklu kıyafetleriyle çıplak dolaşamazlar ya.
Sin dinero, sin provisiones... No pueden ir muy lejos desnudos en invierno.
Ama arkadaşları cesaret verir de okula gidip eğitim alır ve fedakarlık yaparsa... Sonunda gözlük takmaya başlayıp, hala beş parasız olur.
Pero si sus amigos le animan y va a la escuela, se educa si se sacrifica y se esfuerza...
Parasız bırakmak istemiyorum. Beş parasız kalmak istemiyorum!
No quiero retirarme sin dinero ni arruinado.
Beş parasız mı?
¿ Arruinado?
Ama beş parasız kaldım.
Y estoy arruinado.
O zaman burada ne yapıyorsun, beş parasız?
¿ Qué haces aquí sin un chavo entonces?
Birçoğu beş parasız ve öfkeli.
Muchos hombres andan mal de dinero y están furiosos.
Beş parasız kalınca hep parti veririm.
si me arruino, doy una fiesta.
Öyle olsa bile, yine de siz beş parasızsınız.
Aunque no lo fuera, usted no tiene un céntimo.
- İşin sonunda beş parasız da kalabiliriz.
- Podríamos perder hasta la camisa.
Beş parasız kaldığımı öğrenmişti. Hatta uçak biletimi de o yolladı.
Harry supo que estaba en apuros y me pagó el viaje.
- Doğuda çok zengin bir insanım ama bu çekimi bozmazsanız beş parasız kalırım.
En el este me consideran un hombre bastante acaudalado, pero si se niega a abonarme este cheque, es como si estuviera sin blanca.
Savaşın sonundan beri beş parasız bir tipim!
Quiero decir que desde que terminó la guerra he sido así... un inadaptado, sin una lira ¿ Está claro? ... - Sin una lira.
Beş parasız kaldık.
Nos ha dejado sin blanca.
Beş parasızız.
Estamos quebrados.
Böylece kendimi, beş parasız, tükenmiş, lastikleri patlak bir araba ve kötü bir şöhretle Albuquerque'de buluyorum.
Así es como me encontré en Albuquerque sin dinero, consumido, con las suelas gastadas y sin reputación.
Beş parasız ve sefil bir hâlde oradan oraya dolaşırlar.
No hay más que una maleta vacía entre ellas y el arroyo.
Söylesene, beş parasız kalmış olmalısın...
¿ Tenéis problemas?
Şimdi beni dinle seni dolgun suratlı beş parasız doğulu.
Ya veremos quién tenía razón. Y ahora escúcheme pedazo de alcornoque hueco.
Pekâlâ, beş parasız kaldım.
Soy un hombre acabado.
Neye uğradıklarını anlamadan kendilerini beş parasız, aç bilaç bulurlar.
En muy poco tiempo ya están varados, desamparados y pasando hambre.
Beş parasız kaldım.
Quebrado, en una cloaca.
Ama son bir şey daha Henric, iflasın eşiğinde. Yakında beş parasız kalacak. Bense, mali sorunları olmayan biriyim.
es verdad que está arruinado pero tengo dinero y podremos vivir sin problemas.
Ben zaten beş parasız ölmek üzere olan biriyim.
Soy un moribundo sin dinero.
- Sabaha beş parasız kalacaksın.
- Y mañana sin blanca.
Ne diyebilirim ki? Oldum olası beş parasızım.
Cuando acepto voy hasta el final.
Ayrıca beş parasız olduğunu da söylediler.
Además dijeron que estaba sin dinero.
Aksine, sizi İngiltere'ye beş parasız getirdiğim için ben size bir özür borçluyum.
Al contrario, le debo una disculpa por traerla a Inglaterra sin dinero.
İnsanların beş parasız bu türlü şeylerden hoşlandığı bir dönem olduğundan kuşkuluyum.
Dudo que haya habido alguna época... en Ia que alguien pudiera disfrutar de eso sin dinero.
Eşimi o amaçsız, beş parasız sersemin kollarında görünce nasıl hissediyorum biliyor musun?
¿ Sabes cómo me sentiría si viera a mi esposa en brazos... de ese joven pobretón, tonto y simplón?
Neden şarkıcı bir kız, beş parasız bir çocukla çıksın ki hele de bu çocuk ona kötü davranıyorsa?
¿ Por qué iba a salir una corista con un chico sin dinero? Sobre todo si era cruel con ella. No tiene...
Beş parasızım. İşime sarılmak zorundayım.
Estoy sin blanca, he de conservar mi empleo.
Beş parasız kaldık, Jaume.
Estamos arruinados, Jaume.
- Frank'ın parayla tüyüp bizi beş parasız bırakmadığından emin olmak için atla etrafta şöyle bir gezineceğim!
- Daré una vuelta por ahí arriba para asegurarme de que Fran no se va con el dinero, dejándonos sin un céntimo.
Ne yazık ki beş parasızım.
Me viene fatal, no tengo dinero.
Abu Gaber'den ayrılırsan, beş parasız kalırsın.
Si dejas a Abu Gaber, no tendrás ni un centavo.
- O beş parasız.
Está pelado.
Shirl'ü kaybettim. Oteli kaybettim. Beş parasız kaldım.
Perdí a Shirl, perdí el hotel, estoy arruinado... y todo por tener que aguantarte.
Harçlığımı kesip, beş parasız bırakır.
Me dejaría sin un céntimo.
O sıralar, beş parasız, mideleri boş birer öğrenciydik.
¿ De veras? Suena delicioso. ¿ Qué?
Biliyorsun beş parasızız.
Angie, ya sabes que estamos sin un centavo.
Evi beş parasız terk etti.
Dejó un hogar roto.
Hadi artık. Beş parasız sıradan bir asker. Beş para etmezin teki.
Vamos, ¿ un simple soldado común, un anónimo?
Kızın beş parasız yaşlı annesiyle tanışacakları anı bekle.
Espera que conozcan a su repulsiva madre.
Philippe, beş parasız kaldım.
No, Philippe, estoy seco esta noche.
Halasının mirası kendine bırakmadığını öğrenen Wesselrin beş parasız kalıp kayıplara karışmıştı.
lo había privado de una herencia con la que contaba... " "... para revertir una situación financiera por lo menos confusa. "
Ama demiryolları beş parasız.
Pero el ferrocarril está arruinado.
Beş parasızım.
Si es así, los robé por mi estado y mi pueblo.
Jerry, beş parasız mısın?
- Jerry, ¿ estás arruinado?
Beş parasız.
No tiene ni un centavo.
Tokyo'ya beş parasız mı gideceğiz?
¿ Y qué vamos a hacer?