English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ B ] / Bronze

Bronze traduction Espagnol

130 traduction parallèle
Bronze Peacock'da ufak bir iş.
Un trabajito en el Faisán de Bronce.
Birisi, Bronze Peacock'da Alvin McClure'ü vurmuş.
Alguien fulminó a Alvin McClure en el Faisán de Bronce.
Detroit'den birisi Flaherty'ye, McClure'ü vuranı öğrenmesi için Bronze Peacock'daki bir dansçıyla konuşmasını söylemiş.
En Detroit alguien le dijo a Flaherty que empezara a presionar a un bailarín del Faisán de Bronce, para saber quién mató a McClure.
Bronze Peacock'u soyanlar Rico ve adamlarıydı.
La pandilla de Rico asaltó el Faisán de Bronce.
Dediniz ki "Bronzu boş verin, artık kraliyet mavisi istiyorum."
Dijó, "Ya no quiero la bronze, Prefiero la Royal blue ahora."
Ama o araba gitti.
que finalmente prefiere la bronze. Pero ya no me queda de ese.
Mars'ta bir sürü zorbalıklar olmuş, seperatist teröristler orada yeniden turbinium-madeninin işlenmesini engellemeye çalışmışlar.
Hubo más actos de violencia en Marte, donde terroristas separatistas impidieron de nuevo la explotación del bronze.
İşin başından aşkın değilse, bu akşam Bronze'a gel.
Si no te ha agotado ponerte al día, ven a "Bronze" esta noche.
- Kime? - Bronze.
- ¿ Qué?
Buralarda gitmeye değer tek kulüptür.
- Bronze. El único club que vale la pena.
Broze'dan adam kaldırmış! Aferin!
¿ Anotándose tantos en Bronze?
Hamam böceklerini ilaçlamak için Bronze'u birkaç günlüğüne kapatırlar.
Cierran el Bronze durante unos días para acabar con las cucarachas.
Bronze'dan çıkışta normalden çok daha güçlü üç vampirle karşılaştın.
Saliste del Bronze y aparecieron tres vampiros fornidos.
Üçlü beni Bronze'un orada bulmuştu.
El Trío me encontró cerca del Bronze.
- Bronze'un yakınlarındayız. Şimdi ne yapacağız?
- Estamos cerca del Bronze. ¿ Y ahora?
Bronze berbat bu akşam, değil mi?
El Bronze está muy aburrido, ¿ o qué?
- Bu akşam Bronze'a gidiyor muyuz?
¿ Vamos al Bronze esta noche?
Bu akşam Bronze'a geliyor musun?
¿ Tú vas al Bronze esta noche?
Bu akşam Bronze'a gidecek miyiz?
¿ Vamos al Bronze esta noche? ¿ Nosotros tres?
Bronze'da sakin bir dans partisi?
- No sé. ¿ Baile lento en el Bronze?
Bronze'da surat asma.
¿ Tirados en el Bronze?
Bronze'a gideceğiz.
Vamos al Bronze.
Çantamı Bronze'da unuttum.
La dejé en el Bronze.
Owen, birkaç kişi bronze'a gideceğiz bu akşam.
Owen, un grupo de nosotros vamos al Bronza esta noche, ¿ estarás ahí?
O zaman ben gidebilirim değil mi? Bronze'a gidip Owen'la buluşabilirim.
Entonces, ¿ puedo ser libre, puedo ir al Bronze con Owen?
Hey, Bronze'da bana saldırdığını sana söylemiş miydim?
¿ Alguna vez les conté cómo me atacó en Bronze?
- Mitch, Bronze'a geliyor musun?
Mitch, ¿ vas a ir al Bronze?
Taç giyme törenine engel olabilir sizleri Bronze'dan uzak tutabilir?
Suspendan la coronación esta noche, manténganse lejos del Bronze.
Kimse beni bu akşam Bronze'dan uzak tutamaz!
Nada evitará que yo vaya al Bronze esta noche.
Her şeyi Bronze'a getir. Sabah orada görüşürüz.
Llévalo todo al Bronze y te veré allá en la mañana.
Bronze, onların ses sistemini kullanmamıza izin vermiyor.
- No podemos usar el equipo del Bronze.
Kevin dün akşam Bronze'a her şeyi getireceğini söylemişti.
Kevin dijo que traería todo al Bronze.
- Bronze'da.
- En el Bronze.
Ya Bronze'a bizden önce varırlarsa?
¿ Tú crees que lleguen al Bronze antes que nosotros?
Bu akşam Bronze'da balo olduğunu duydum.
Oí que hay un baile esta noche en el Bronze.
Biliyorum. Bronze'a gidip içeri kendi çay poşetlerimizi sokabilir, onlardan sıcak su isteyebilirdik.
Podríamos ir al Bronze, llevar saquitos de té y pedir agua caliente.
Akşam Bronze'a gideceğimizi sanıyordum.
Pensé que íbamos al Bronze.
Bronze'a gidiyoruz.
Vamos al Bronze.
- Bu akşam Bronze'a gidiyor muyuz?
- ¿ Vamos al Bronze esta noche?
Elbette Broze'a gidiyoruz. Cuma akşamı.
Por supuesto que iremos al Bronze.
Halledemeyeceğim bir şey değil.
¿ Saben que Cibo Matto están en el Bronze esta noche?
Bu akşam Cibo Matto'nun Bronze'da çıkacağını duydunuz mu?
- ¡ Cibo Matto! ¿ Van a tocar? - No, bailarán con zuecos.
Bronze'da tehlike var mı?
¿ Hay peligro en el Bronze?
"Bronze'a açılışından önce gel yoksa onu yemek yaparız."
"Ven al Bronze antes de que abra, o la haremos comida"
- Bronze'ye gideceğim ve günü kurtaracağım.
- Voy al Bronze y arreglo el problema.
Demek ki bir şekilde benim metal parlatıcım onun bulaştırdığı kurdeşenle etkileşmiş.
De algún modo, el Bronze-o reaccionó con el veneno...
- Bronze'da çılgın dans partisi!
Y sé cómo hacerlo.
- Bilemedim şimdi.
- ¡ Baile frenético en el Bronze!
- Neden?
Porque no van al Bronze.
Bronze'daydık.
Estuvimos en el Bronze.
- Bronze'a giderler.
- Irán al Bronze.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]