Bu da bir şey traduction Espagnol
4,377 traduction parallèle
İnsanı tüm bu olaydan kopartacak bir şey varsa o da budur... yapma.
Eso es algo que debes quitar de esta experiencia. Nunca más lo hagas.
Bu da güzel bir şey.
Bueno, eso el algo bueno.
sanki bir şey görüyormuş gibiydi, bu da onu çok korkutuyor.
Parece que él ve algo que lo asusta mucho.
Gibi, bu gibi... ve kimsenin zarar ya da bir şey alır.
Al igual, es como... y nadie se hace daño ni nada.
Şey olur da bu mayın bizi havaya uçurursa sizinle birlikte görev yapmak benim için bir onurdu.
Pues por si esta cosa nos vuela al cielo ha sido un honor servir con ustedes.
"Çünkü bu savaş bana bir şey öğretti," "... o da, bu hayatta sevdiğin kişinin yanında olmak dışında... " "... daha önemli bir şeyin olmaması. "
Porque si esta guerra me ha enseñado algo es que nada en este mundo es más importante que estar con los que uno ama.
Bu ruhsuz yaratık beni öldürmeye çalıştı bu da demek ki, hiç şüphesiz küçücük bir tereddüdü olmadan seni de baştan sona harap edecek. Kaldı ki bu herkes için harika bir şey olur.
Esta criatura sin alma trató de matarme, lo que significa que, sin duda, te separaría de la sopa a Spanx con poca o ninguna vacilación, que es genial para todo el mundo.
Bence hipnotize gibi bir şey. Bu telkinle tedavi ya da bilmediği dilleri konuşmak gibi bir şey.
Creo que es como la hipnosis, la curación por fe o hablar en lenguas desconocidas.
Eğer bu bir vur kaçsa çarpan adam için yapılması gereken tek şey gelip itiraf etmek ve o zaman da işimiz biter.
- Si fue un atropello y fuga lo único que hace falta es que el tipo que lo atropelló se presente y confiese, y entonces quedamos fritos.
Cherly, sana öğretmem gereken tek şey varsa bu da kendini hayata bağlayacağın bir şey bulmaktır.
Si hay algo que puedo enseñarte es como encontrarte a ti misma
Hepimiz, bu gece kızımız Jade'den dolayı buradayız... Kendisi hayatımıza ışık katıyor ve gördüğünüz... gibi ihtiyacımız olan bir tek şey var, o da ışık.
Todos estamos aquí por nuestra hija, Jade una chica que trae mucha luz a nuestra vida y como ven, si algo necesitamos es luz.
Bakın, Bu taşlar bir sınır ya da, eski bir uyarı işareti gibi bir şey.
Mira, estas piedras son como un límite, como una señal de advertencia antiguo o algo así.
... ve bu da çok önemli bir şey.
Y eso es lo más importante.
Eğer bu oğlana aşıksa ve onunla evlenmek isterse, o zaman senin ya da benim bu konuda yapabileceği bir şey yok ama aşık olduğunu sanmam.
Si ella está enamorada de este chico, y quiere casarse con él, entonces no hay nada que tú o yo podamos hacer al respecto, pero no creo que lo esté.
Bu ne kadar da havalı bir şey?
Que genial es eso.
Bu bir endüstriyi kötü göstermek ya da ebeveynleri veya kuruluşları kötü göstermekle ilgili bir şey değil.
No se trata de demonizar a cualquier industria, o cualquier... No se trata de demonizar a los padres y no se trata de demonizar a las empresas.
Her şey, allak, bullak ve bu da çok sikimtirik bir şaka, ikiniz de midemi bulandırıyorsunuz.
- Esto esta tan mal - Eso es un chiste horrible, ustedes apestan
Tuval üzerindeki bu noktada gördüğümüz boya değil, bir şey görmüyoruz ya da göremiyoruz sadece gördüklerimizi boyalamalıyız.
En ese punto de la cuadrícula, No pintamos lo que vemos, porque no vemos nada, ni lo que no podemos ver, porque tenemos que pintar sólo lo que vemos.
Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi onu da bilmiyorum.
No sé si eso es algo bueno o malo.
bu da saçmalıktır. o zaman, bütün bu konuşmalarından sonra söylemek istediğin şey bir seçime geliyor : inan ya da inanma.
Oh, qué ridiculez, después de toda tu charla, quieres decir que solo hay una opción, creer o no creer.
Ama o bunu anlamadı. Bu da çok kötü bir şey zaten.
Pero él no lo sabía y con eso basta.
Kimse ayak parmağına yazılı bir kart koymaya gönüllü olmasa da bu şey öldü.
Aunque nadie se atreva a ponerle la etiqueta en el dedo del pie, esto está muerto.
- Nedeni bu mu? - Hayır. Eğer diziye dönüştürürsek onları her daim kırptırabilir ya da o çeşit bir şey.
¿ Eso es lo que son? Bueno, si vamos a hacer la serie, siempre puede recortárselas o algo así.
Bu da iyi bir şey.
Eso es bueno.
Ve bir anda sahip olduğumuz şey bir anda fakirevlerinin hastaneyle birleşmesi oldu önceki hemşireevlerine olan da bu.
Y lo que tuvimos fue este increíble matrimonio forzado del hospicio y un hospital. Y en eso se convirtieron los asilos.
Sen, kendin, bu büyük drama hiçbir zaman küstahlık ve aptal arzulardan ibaret geçici bir çözümden başka bir şey değildi. Ve öylece bırakıp gidebiliyorsun hayatına o kadar da sıkı sıkıya tutunmak gerekmediğini görerek. Fark ediyorsun ki tüm hayatınız, sevginiz, nefretiniz, hatıralarınız, acılarınız hepsi aynı şeydi.
nunca fue más que un parche de presunción y voluntad estúpida y que podrías dejarte ir por fin ahora que no tienes nada que te ate aquí... para darte cuenta de que toda tu vida... ya sabes, todo tu amor, todo tu odio,
Ayrıca, bence doğru öncelikleri var, bu da ender bir şey.
Y creo que él se puso las prioridades correctas, lo cual es raro.
Batıda bir şey bulamadık, bu tarafta da bir şey bulamadık...
No hemos encontrado nada en el oeste, nada por aquí...
Çok da anladığımdan değil ama... bana öyle geliyor ki bu yaptığımız biraz kanun dışı bir şey gibi.
No soy experto pero esto tiene que ser ilegal.
Bu da canlı bir şey değil mi?
Eso es estar vivos.
Bu tam da bir teröristin söyleyeceği bir şey gibi.
Así respondería un terrorista.
Nasıl oluyor da senin gibi genç bir kız anahtarlar ile ilgili bu kadar şey biliyor?
¿ Cómo es que una joven como tú sabe mucho acerca de las llaves, eh?
Bu kadar gücün kuvvetin arasında hayatın güzellikleriyle bağlantıda kalmanın önemli bir şey olduğuna inanıyorum.
Creo que es importante para aquellos en el poder para permanecer en contacto con la belleza de la vida.
Sen, kendin, bu büyük drama hiçbir zaman küstahlık ve aptal arzulardan ibaret geçici bir çözümden başka bir şey değildi. Ve öylece bırakıp gidebiliyorsun hayatına o kadar da sıkı sıkıya tutunmak gerekmediğini görerek. Fark ediyorsun ki tüm hayatınız, sevginiz, nefretiniz, hatıralarınız, acılarınız hepsi aynı şeydi.
nunca fue más que algo temporal de presunción y tonta voluntad y que simplemente podrían dejarse ir por fin ahora que no tienen que aferrarse con tantas ganas para darse cuenta de que toda su vida...
Bu dünyada istediğim tek bir şey var ve onlar da onu bana verecekler.
Sólo hay una cosa en este mundo que quiero y ellos me lo darán.
Ama yıllardır bu işten bir şey öğrendiysem o da saçmalığın ne kadar uzun sürerse sürsün saçmalık olarak kalacağı.
Pero si algo he aprendido en todos mis años haciendo esto, es que la mierda sigue siendo mierda sin importar el tiempo que pase.
Tüm bu süre zarfinda Dünya'da, suçluluk ve korkularin ötesinde bir açiklama için dönecek hiçbir yeri olmayan birer tutsak olarak yapabilecegimiz en iyi sey çaresizce gökyüzüne bakip durmakti.
Durante todo ese tiempo, lo mejor que podíamos hacer era mirar hacia arriba con un asombro impotente, prisioneros de la Tierra sin nada a qué recurrir para encontrar una explicación más allá de nuestras culpas y temores.
Sadece kendisini düşünürdü, kimseye saygısı yoktu. Bu da bu işler için kötü bir şey.
Se debía a sí mismo, no sentía lealtad por nadie y eso es un mal comportamiento en este negocio.
İnternette bakıyorum da, şimdilerde çok yaygın bir şey bu.
He buscado en Internet, y existe un movimiento nuevo.
O küçük kıza verdiğin zarardan da öte bir şey bu.
Más allá del daño que le hiciste a la pequeña.
Bu bir şey mi, her gün birer saniye çektiğim video da var.
Eso no es nada, he estado grabando videos de 1 segundo cada día.
Merak ediyordum da bu şehirde görülebilecek ilginç bir şey var mı?
Me preguntaba si hay algo interesante que hacer en el pueblo.
Karen, tüm taşların altına bak ve hiçbir şey bulamasan bile bu da bir gelişmedir demene ne oldu?
Karen, ¿ que fue del "Buscar y no encontrar tambien es progreso"?
Benim masamdan geçiyor da. - Evet, bu da ısrar ettiğim bir şey.
- Si, porque yo insistí en ello
Her ne kadar gelişmiş olsak da bu kalem gibi ilkel bir şeyin hâlâ hayatımızda yer alması inanılmaz bir şey.
Tan avanzados como somos, y es increíble que una herramienta tan rudimentaria...
Gemi gitti, kaptanla tayfa uzak birer anı oldu bu rezil kerhane dışında elde avuçta bir şey yok ama o da nasıl bir ekonomi mucizesiyse, bir türlü kâr yapamıyor.
Nave robada. El Capitán y la tripulación son un recuerdo. No tengo pertenencias.
Hatta bu yüzden rahatım da ama aptalca bir şey yapmadan önce bunu aklında tutsan iyi olur.
Incluso podría consolarme con eso. Pero es mejor que tengas eso en mente antes de hacer algo estúpido.
Boşanma yaklaşırken annem kendini bulma çabalarındaydı. Bu sırada bir dolu yeni şey buldu da.
Con el divorcio viniendo, mamá estaba en una búsqueda de si misma, y en el camino encontró una tonelada de cosas.
Bu tamamen anlaşılmaz bir şey olsa da, babam öldü.
Mi padre está muerto, aunque es totalmente incomprensible.
Bu onun bir hayvan ya da bir şey tarafından saldırıya uğradı Bana öyle geliyor ki,
A mí me parece que ella fue atacada por un animal o algo...
Bu da övgüye değer bir şey... -... ama tutmayacağını söylemiştim.
Es encomiable pero ya les dije que no tendrían éxito.
bu da bir şeydir 24
bu da ne 2329
bu da ne demek 442
bu da senin 34
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu da kim 384
bu daha kötü 16
bu da ne 2329
bu da ne demek 442
bu da senin 34
bu da değil 27
bu da 414
bu daha iyi 394
bu da demek oluyor ki 33
bu da kim 384
bu daha kötü 16
bu da neyin nesi 120
bu da ne demek oluyor 285
bu da senin için 26
bu dansı bana lütfeder misiniz 41
bu da nedir 250
bu da demektir ki 37
bu da ne şimdi 46
bu da doğru 32
bu daha çok 18
bu da nereden çıktı 72
bu da ne demek oluyor 285
bu da senin için 26
bu dansı bana lütfeder misiniz 41
bu da nedir 250
bu da demektir ki 37
bu da ne şimdi 46
bu da doğru 32
bu daha çok 18
bu da nereden çıktı 72