Bulutlar traduction Espagnol
2,405 traduction parallèle
Bak, doğudaki şu kara bulutlar güneşi gizliyor.
Mira, esas nubes oscuras en el este están envolviendo el sol.
Çiftçilikten biliyorum. Çiftçilikten biliyorum. Eğer ılık bir kış süresince bulutlar güneşi gizlerse Yangtze Nehri boyunca, mevsim normallerinin dışında bir rüzgar eser.
Lo se del campo si durante un invierno cálido las nubes envuelven el sol entonces a lo largo del río Yangtze un viento desolador soplará.
Bulutların üzerindeyiz sanıyordum.
Pensé que estábamos en el séptimo cielo.
" Bulutların üzerindeyiz.
" Estábamos en el séptimo cielo.
Bu günkü tek kara bulutlar kuzeydeki gerilimin raporları.
La única nube oscura en este día son los reportes de tensión en el Norte.
Bulutları gördün mü?
¿ Viste esas nubes?
Belki de Damon'a söylemem gereken şey, hayalet bulutlar oldukları. Eminim Frank bunu duyduğuna sevinecek.
Le diré a Damon esto de las tormentas fantasmales.
50 yıldır bunlarla bulutları tohumluyorlardı. Yeni bir şey değil.
Hace 50 años que siembran nubes con yoduro de plata.
Aslında, bulutları tohumlayabilmen için bulutların olması gerekiyor.
Antes de sembrarlas, las nubes deben existir.
Joanne'ın teknolojisi öncelikle bulutları üretir.
La tecnología de Jo produce nubes.
Seraph'lar bulutları oluşturup onları tohumluyorlar.
Los serafines producen nubes y las siembran con yoruro de plata.
Bu bölgede bulutlar oluşuyor olsa bile orası nemden tamamen arınmış durumda, doğru mu?
Aunque se formen nubes aquí esta área casi no tiene humedad. ¿ Cierto?
Fırtına bulutları.
Nubes de tormenta.
Neden hep kara bulutlar gibisin böyle?
¿ Cómo es que sombrías nubes te cubren siempre?
Ama nasıl kasırgalar patlamazdan önce, bir sessizlik sararsa gökleri, bulutlar donakalırsa nasıl, rüzgarlar diniverirse nasıl ölü gibi yatan toprağın üstünde.
no hace nada. Pero, según vemos a menudo, tras una tormenta, un silencio en los cielos, las nubes aún continúan, los vientos cesan y la tierra reposa tan silenciosa como la muerte.
Adamım, elimdeki makina bedenimizin içinden duman bulutlarını üfleyerek geçirir
# Lo que yo voy a hacer # levantará nubes de humo en tu cuerpo
Ama bulutlar yaklaşıyor.
Pero las nubes estan dibujadas ahi.
Hiçbir şeyden yalanlar kadar nefret etmiyorum. ... boşa tüketilen nefesler mavi gökyüzünü karartıp da yağmurun ferahlığını getirmeyen bulutlar.
No hay nada que odie más que las mentiras, palabras malgastadas, nubes que oscurecen el cielo, sin traer el alivio de la lluvia.
# Rüzgarın telleri nazikçe çalar # Bütün bulutlar uzaklara kaçar
La nube desaparece, y el cielo se esclarece.
Diz üstü çökmüştüm güneşle birdim ve bulutlarımın kenarındaydım.
Yo estoy agazapada en el eje del sol en el borde de mi nube
Diz üstü çökmüştüm güneşinle birdim ve bulutlarımın kenarındaydım.
Yo estoy agazapada en el eje del sol en el borde de mi nube.
Eğer bulutlar yağmur yüklüyseler yeryüzüne boşanırlar...
Si las nubes están llenas de agua. se vacían sobre la tierra.
Kalın bulutlar ona perdedir, beni, derdimi görmez, diyorsun!
Las nubes densas son una cortina para ÉI. Dices que ÉI no te ve a ti ni tus problemas.
Gökyüzünde hava ve yüzen bulutlar var.
Arriba en el cielo, hay aire. Y nubes flotando.
E! - E... Biri seni çimlere uzanmış, bulutları izlerken görse bundan gerçekten hoşlandığını düşünür.
- E... pensaría que lo estas difrutando.
Umarım Otomo ile birlikte elektronik bulutların üstünde sallanıyorlardır.
Espero que este bailando... en alguna nube electronica con Otomo.
Savaş bulutları dağıldığında geriye kim kalacaktı?
Pero debemos preguntarnos : ... ¿ quién habitará la Tierra cuando el humo se despeje?
Ve şimdide bana ilahi bir şekilde, çamaşırların buraya bırakıldığını söylüyorsunuz. Ve iç çamaşırı ve saati dışında hiçbir şeyi olmadan, bulutların arasında bir yerde olduğunu olduğunu mu söylüyorsunuz?
¿ Y ahora va a decirme que algún servicio de lavandería celestial dejó esto aquí, y que mi marido está por ahí en una nube con nada salvo sus calzoncillos y un reloj?
Sanki bulutların üstünde gibiyim
Siento como si flotara en una nube.
Bulutların parçalanacağını sandım.
Pensé que las nubes desaparecerían.
Örneğin, bulutlar mavidir.
EI cielo es azul.
Bulutlar bu muazzam bariyerin üzerine yükseliyor taşımakta olduğu suyu bırakıyor.
Las nubes son impulsadas hacia arriba y sobre esta inmensa barrera y dejan caer su carga de agua.
Çünkü hayatlarını değiştirecek olan suyun kaynağı kilometrelerce uzaktaki Angula'nın dağlarında toplanan yağmur bulutlarının olduğu yerde.
El agua que podría transformar sus vidas tiene sus orígenes a miles de millas de distancia, en las nubes lluviosas de los terrenos altos de Angola.
Kablolu yayın izlemek için para ödemektense, bulutları izleyelim!
¡ En lugar de pagar el cable, miremos las nubes!
"Bulutların üzerinde 45 saniye için teşekkürler." yazabilir misin?
¿ Puedes escribir "gracias por los cuarenta y cinco segundos en el armario"?
Bazen bu ziyaretlere muazzam gürültüler ve körleştiren duman bulutları eşlik ediyordu.
A veces, esas visitas era acompañadas de grandes ruidos y nubes de humo
Bulutların üzerindeydim!
Y estaba asombrado.
- Bulutlar gerçekçi.
Bien, bien. Nubes realistas.
Gecenin karanlık bulutları için, Ateş yakan günlerin harabı için,
Por la oscuridad de las nubes de la noche y la devastación de los días de fiebre.
Öyledir. Ama bizim gibi değil. Ruhu, daima bulutların arasında.
Pero, no de nuestro tipo, su alma... siempre está en las nubes y alejada de la vista de los corrientes mortales.
* Gökte bulutlar varsa bile * * İdare edersin *
Cuando haya nubes en el cielo, seguirás.
* Gökte bulutlar varsa bile *
Cuando haya nubes en el cielo...
* Neşemi yağmur bulutları ile karartma *
# Don't bring around a clud to rain on my parade # ¶ No traigas una nube que, haga llover en mi desfile ¶
Bu gecenin beklentisi, şimdiden Farrow'un kara bulutlarını dağıttı gibi.
Ya siento la nube de Farrow desaparecer anticipando esta noche.
Bu kara bulutlar, hayatını aldı.
Estas nubes oscuras se sienten orgullosas de llevarse tu vida,
Şimşekler bulut, Bulutlar sel getirir...
Con un rayo viene el trueno, y con el trueno vienen las inundaciones...
Sadece... pofuduk bulutlar birkaç melek, harp falan bekliyordum.
Yo sólo esperaba nubes suaves, algunos ángeles... quizás un arpa.
Bulutlar ozon tabakasını yakıyordu.
La nube estaba consumiendo la capa de ozono.
* Bulutların bir çok çeşidi vardır * * Tabaka bulut, küme bulut ve yağmur bulutu gibi *
# Hay muchos tipos de nubes... # como estratos, cúmulos y nimbos.
* Bulutlar gökyüzünün yükseklerindeler *
# La nubes están altas en el cielo,
Bulutların gizlediği ay gibisin.
Eres como la luna tras las nubes.