Cello traduction Espagnol
418 traduction parallèle
Çok iyi de çello çalarım.
Toco muy bien el violoncello.
Sadece ileri geri sürtüyordu. Bir şekilde aleti kazıyordu. Ki bu da dinleyen herkesi deli etmeye yetiyordu.
Simplemente "serruchaba" el cello una y otra vez rascando el instrumento hasta el punto en el que volvía loco a cualquiera que lo oyera
- Kırmızısı olsa?
- ¿ "Cello" rojo?
Kravatı Cello ve Cello'dan mı aldınız?
¿ La corbata es de Challow?
Bana çellomu getir.
Tráeme mi cello.
Meraklanma Cello da benim kadar iyi yapar.
No te preocupes, Cemo lo hace tan bien como yo.
Çello çalan bir adam gördün mü? Adam değildi...
¿ Viste al que estaba tocando el cello?
Oh, şu solo viyolonsel!
Ese solo de cello.
Doktor, çello çalmanızı hiç eleştirmedim!
Nunca he opinado sobre su estilo de tocar el violonchelo.
Şu çello çalana bir bakar mısınız?
Mire a la del violonchelo.
Çello çalan bayana baktım.
Miré a la violonchelista. ¡ Parecía tan graciosa la semana anterior!
Çello ve baslar gürül gürül olmalı!
¡ Los chelos y los bajos deberían sonar como truenos!
Sanırım Bay Lawson'un çello çantasındaki parayı merak ediyorsunuz.
Se preguntará qué hace ese dinero en la funda del violoncelo.
Evet, o bir turneye çıkıyor ama o çantanın içindeki tek şey para ve çello yok.
Se va de gira con una funda llena de... y sin violoncelo.
O çello kutusu da nereden çıktı?
Profesor...
Birisi anahtarı almış. Çello kutusu gitmiş.
Alguien ha cogido la llave, y no está la funda del violoncelo.
Eğer çello kürk mantonun yerindeyse..... acaba kürk manto nerededir?
Si el violonchelo está donde estaba el abrigo ¿ dónde supones que está el abrigo?
Özellikle buzluktaki çiçeği de bu olaya eklersek,.. .. çello çantasındaki kürk manto ve hepsinden önemli ipucu..... midenin tepe taklak olması.
Especialmente si a eso sumamos la flor de la nevera el abrigo en la funda del violonchelo, y lo más importante de todo ¡ la pista del estómago al revés!
Çello çalıyor.
Toca el violonchelo.
Çello mu?
¿ El violonchelo?
- Hayır, çello çalıyor.
Oh, no. Toca el violonchelo.
Bir çello
Es tocada... z
# Çello, trompet ve banço çalarız #
Tocando el violoncelo, la trompeta o el banjo
15 yaşına geldiğinde, varoşların zorbalık ve yoksulluğunun ortasında Virgil'e bir çello hediye edilir.
A los 15 años, en medio de la violencia y la pobreza de los barrios marginales a Virgil le regalan un violonchelo.
İlk ve tek çello hocası olan Bay Torgman'la görüştük.
Hablamos con el Sr. Torgman, su primer y único profesor de violonchelo..
Aslında söyleyecek fazla bir şey yok ; çünkü çünkü berbat çello çalıyordu.
bueno, No hay mucho que decir porque... Su manera de tocar el instrumento era terrible..
Virgil çello dersleri için hırsızlık yapar. Ve bu müzik aletinde bir beceriye ulaşamamasına rağmen yerel bir bando takımında çalabilecek kadar da iyidir.
Virgil roba para pagar las clases y aunque no llega a dominar el instrumento, tiene buen nivel para tocar en una banda local.
Çello çalarım.
Toco el violonchelo.
Ne zaman çello çalması hakkında soru sorsa konuyu değiştirir.
Cuando ella pregunta por su manejo del violoncelo, el evita el tema
Çünkü genelde çello erkeklik organını sembolize eder.
porque es asumido que el violonchelo es un símbolo fálico,
Çello çalıyordun...
Tú tocabas el violonchelo...
Keman ya da çello gibi bir şey.
¿ Violín o violonchelo o algo parecido?
Mesela çello, bas keman ve harmoni.
Teníamos también un violonchelo y un contrabajo y un armonio.
# Bir akşam buluşurlar, çello sesi işitilir.
Se conocen una tarde y escuchan el violonchelo
# Çello sesi işitilir.
Y escuchan ese violonchelo
Bu gitar değil Çello.
No es una guitarra, es un chelo.
Çello bölümüne geliyorum.
Llegando a la parte del chelo.
Ve sen çello dersleri aldın.
Y tú estudiaste Chelo.
Ve bana çello dersleri verdi.
Así que en vez me dio lecciones de chelo.
Başka biri çello provası yapmışmıydı.
¿ Alguien podrá reemplazarte?
Çok garip, çello kırıldığında Aramak istediğim tek kişi sendin.
Es raro, pero cuando pasó eras las única persona a la que quería llamar.
Oralarda sadece çirkin, entelektüel, çello çalabilmek için... dizine sargı takmış kızlardan vardır. Hayır, kalsın.
Empollonas con tiritas en las rodillas por tocar el chelo.
Ve bir de çello arıyorlar.
Y un violonchelo.
İyi ki Çello'nu getirmeye ısrar ettin.
Me alegro de que insistiera en traerse el violonchelo.
- Yalnızca bir çello.
- ¡ Sólo un violonchelo!
- Adı olan bir çello mu?
- ¿ Un violonchelo con nombre?
- Demek çello çalıyorsunuz?
¿ O sea que tocas el chelo?
Müzik kompozisyonu ve çello.
Composición musical y Chelo.
Coche, keşke çello çalsaydın!
Coche, ¡ es una lástima que no tocaras el violonchelo!
- Güzel çello çalıyorsun.
- Hola. - Tocas muy bien el chelo.
Çello resitalimden önce buluşuyoruz, değil mi?
Espero verte antes de mi recital de violoncelo.