Dalın traduction Espagnol
1,759 traduction parallèle
Devean, senin dalın ne?
Devean, ¿ qué estudias?
Ana dalını seçtin mi?
¿ Elegiste ya especialización?
Sen dalınca ben de kendimce Bay Hank'i uyandırmanın en iyi yolu nedir diye düşündüm.
Bueno, te dormiste y pensé "¿ Cuál sería la mejor forma de despertar al señor Hank?"
Uzmanlık dalını seçtin mi?
- ¿ Elegiste una especialidad?
Yılan fareyi bir dalın üzerinde sıkıştırdı.
La boa ha atrapado al ratón contra una rama.
Kardiyotratik dalının kurucularından biri masamda yatıyor ve onun göğsünü kesmek üzereyim.
Uno de los fundadores de la cirugía cardiotorácica está en la mesa, y yo soy quien abrirá su pecho. Dame un minuto.
Demek, Pratt'da okudun. Dalın moda mıydı?
Asi que tu, uh, fuiste a Pratt?
Bu yılın en iyi takım ruhu dalında Altın Tokalaşma Ödülü yeni bir yüze hayatımda tanıdığım en matrak pezevenge gidiyor.
El premio de este año ¡ Acaba con ella! al mejor espíritu de equipo va para una nueva cara, y uno de los tipos más graciosos que haya conocido.
Bak. Basketbolda ya da herhangi bir spor dalında iyi olmadığının farkındayım. Belki de çıkıp bir iki basket atmayı denemelisin.
Ya sé que no eres muy bueno para el baloncesto y los deportes, pero tal vez te haga bien salir y practicar unos tiros.
Herhangi bir tehdit algıladığında onun donanımını izlemek için burada Ordu, Bahriye, Hava Kuvvetleri, ordunun her dalından 12 saat görev yapan birer Acil Eylem Subayı görevliydi.
Las fuerzas armadas tenían un miliciano aquí en turnos de 12 horas, por si aparecía una amenaza y para cosas mecánicas.
"Ay ile hayallere dalın."
SOÑANDO CON LA LUNA.
Her büyük spor dalının milyarlarca dolarlık varlığının sebebi nedir?
¿ Qué ha vuelto a cada evento deportivo una entidad multimillonaria en dólares?
Yani, yumurtadan yeni çıktığında bile, dalın sonuna gideceğini biliyor.
así que incluso recién nacido sabe venir a los extremos de las ramas sí, mira.
Moleküler Biyoloji dalında doktora yaptın mı?
¿ Tienes una especialización en biología molecular?
Sen tam olarak edebiyatın hangi dalında okuyorsun Tate?
¿ En qué tipo de poesía te especializas exactamente, Tate?
Beni mi bekledin? Hmm. Bahçemdeki zakkum ağacından bir dalın eksik olduğunu gördüğümden beri.
Desde que noté la falta de una rama de un arbusto de Laurel rosa en mi jardín.
- Ana dalın neydi?
Cual fue tu especialidad?
Ateşe biraz, fazla yaklaşmışsın ve haber aracın krater gölüne balıklama dalış yapmış.
Debiste acercarte demasiado a las llamas y tu furgoneta cayó en el Lago Cráter.
Şimdi Rus konsolosluğuna dalıp yine aynı riski göze mi alacaksın?
Ahora tu plan es volver, entrar al consulado ruso y jugarte a que te pase nuevamente?
Şimdi Rus konsolosluğuna dalıp yine aynı riski göze mi alacaksın?
Ahora, ¿ tu plan es volver, entrar al consulado ruso y jugarte a que te pase nuevamente?
Bir meslek dalında kendimi geliştirip dünyadaki yerimi almam konusunda bana güven aşıladınız.
Pero al fin voy a casarme habiendo encontrado la felicidad en la vida que siempre pensé que me evitaba.
Etraftaki birkaç kurtarma şirketiyle yaptığım görüşme sonucu, buradan San Diego'ya kadar olan tüm dalış ekiplerinin aynı şeyi aradıklarını öğrendim.
He hablado con unas cuantas empresas de rescate de la zona y parece que cada uno de los equipos de buceo de aquí a San Diego están ahí fuera buscando lo mismo...
Tårarnas Kai limanında dalış yaptığın hakkında söylentiler var.
Se rumorea que tomaste un baño en Tårarnas Kai.
Şimdi de dalış tahtasının orada.
Ahora, junto al trampolín.
Uğraştığın sanat dalı nedir?
¿ Y qué tipo de arte haces?
Fare yaprakların arasına dalıyor.
El ratón escapa entre el follaje.
Dalın, dalın.
Inmersión, inmersión.
Dalın.
Inmersión.
Dalış tanklarını doldurun.
¡ Inundar tanques de lastre!
Tutuklu bir deli katliamın içine öylesine dalıyor öyle mi?
¿ Un convicto loco apareció simplemente en un cuarto bañado de sangre?
Bilin bakalım Wellner'ın apartmanının arkasında kim çöp dalışı yaptı?
¿ Adivinen quién fue al contenedor de basura detrás del departamento de Wellner?
Ay doğmadan önce ağacın en üstünden sarı yapraklılardan, üç dal getir.
Traer los 3 arbustos más altos de los de hojas amarillas antes de que salga la luna.
Kardeşini kurtarmak için ay doğmadan önce formosa ağacının en üstünden üç tane dal koparıp getireceksin.
Para salvar a su hermano, debe sacar los 3 arbustos más altos del árbol Formosa antes de que la luna salga.
Daha önce hatırlattığın gibi ben Howie Zuckerman'la yatmıştım, sen de en azından suya dalıver. Ayrıca Kate çantayı dipte bulduklarını söyledi.
Bueno, ya que no tuviste problema en recordármelo me acosté con Howie Zuckerman así que lo que menos puedes hacer es ir a nadar y Kate dijo que encontraron la maleta en el fondo.
Kaptana söyle "pencereden bebek fokları sopalayabileceğimiz" mesafeye kadar dalış yapsın.
Dígale al piloto que baje hasta que veamos crías de foca por la ventana.
Öyle dalınır mı odaya?
¿ Entras así sin más?
Çürümüş bir dalı koca çınarın kaydırdı ayağını, düşüverdin ve ölüp gittin.
Una ramita podrida en tan alto árbol se ha resbalado tu mano y has muerto y te has ido.
Sandım ki haneye tecavüz yapan birine zeytin dalı uzatmak çok saygın bir davranış ama ne görmek istersen iste tek bir gerçek var.
Creí que un gesto de paz era una respuesta bastante civilizada a una irrupción. Pero... Yo controlo el destino de Chloe.
Yarın bu araştırmaya balıklama dalıyoruz.
Mañana nos meteremos de cabeza en la investigación.
Çok eski ve geleneksel ritüel, muhtemelen... bin yıllar öncesine dayanıyor, şeyi kutlamak için, hım, um Bütün bu Altın Dal ve Tabiat Çemberi ıvır zıvırı... sadece seks ve şiddeti özetliyor.
Un antiguo ritual tradicional, probablemente con cientos de años de antiguedad para celebrar el... um, el, um,... todo eso de La Rama Dorada y El Ciclo de la Naturaleza... reducido a sexo y violencia.
Bir tapınağa dalıp, rahibi öldürüp, bütün altını çalmak ve kızı kurtarmak?
Atacad un templo, azezinad a los zaceddotes,... dobad el odo y dezcatad a la chica.
Öyle rüzgarlıdır ki bir dal parçası ya da başka bir şey attığın zaman, tekrar gökyüzüne uçar.
Hay tanto viento, que si arrojas un palo desde la roca vuela hacia arriba.
Hey, o dal aynı Elliot'ın boynuzu...
No que eso luce exctamente como mi amigo, Elli...?
Örneğin skuba dalışı yapanlar çok uzun süre su altında kalıyorlar, işte uzayda yer çekimi olmaması hissine en yakın deneyim budur.
Aquí en la Tierra, cuando los buzos se sumergen experimentan la sensación más parecida a un largo periodo sin gravedad.
O bir dal parçası ve "toparlak kimse" den kastın ne?
Un palo. ¿ Por qué me dice "gordito"?
Hiç hava dalışı yapmadın mı?
¿ Nunca has hecho paracaidismo?
Ve... Hafuz üçüncü sınıf, Ve yüksek dalış da babam.
Y la piscina es el 3º grado... y la gran zambullida es mi padre.
Bir hafta önce, isimsiz bir ihbar aldık. İhbarın, iskeledeki bir dalış dükkanındaki ankesörlü telefondan geldiğini tespit ettik.
Recibimos un aviso anónimo hace más o menos una semana... que nos llevó a un teléfono público al lado de la tienda de buceo del muelle.
Bir hafta önce, isimsiz bir ihbar aldık. İhbarın, iskeledeki bir dalış dükkanındaki ankesörlü telefondan geldiğini tespit ettik.
Hace una semana recibimos... un aviso anónimo que rastreamos hasta una cabina telefónica... fuera de la tienda de buceo en el muelle.
Ben, bu ofise çekildim. Semenderli dalış giysisi ve dalış takımı olan bir adamın çok güçlü psişik görüleri ile çekildim.
Fui atraído a esta oficina... por fuertes visiones psíquicas... de un hombre con equipo de buceo con una salamandra en su traje de buzo.
Dalış yaptığın erkekleri, tırmanma kulübünü, bisiklet ekibini kıskandığım için kendime kızdım.
Me he sentido mal por envidiar a tus amigos de buceo tu club de escalada, tu equipo de ciclismo.