English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ D ] / Dano

Dano traduction Espagnol

31,840 traduction parallèle
Bir günden ne olur ki?
¿ Qué daño puede hacer un día?
Seni incitmelerine izin vermeyeceğim.
No voy a dejar que te hagan daño.
Eğer oy çizelgeleri bozulursa ulusal güven seviyemiz...
Si el cómputo de votos es alterado, el daño a nuestro nivel de confianza nacional será...
Annenle benim üzgün, kirgin oldugumuzda birbirimize destek oldugumuz gibi.
Igual que mamá y yo nos apoyamos, si uno sufre o se hace daño.
Sana asla zarar vermeyecektim.
Nunca te haría daño.
Yüzüne ve boynuna zarar gelmiş.
El daño fue limitado en la cara y el cuello.
Aralarından bir tanesinin bize düşman olmadığının garantisi yok.
Y no puede garantizar que uno de ellos no intente hacernos daño.
Şanslı. Ağrı kesiciler de yardımcı oluyor tabii.
Los analgésicos tampoco hacen daño.
Roketlerinizin zarar verdiği insanları hiç düşündünüz mü?
¿ Alguna vez piensa en la gente a la que ha hecho daño con sus misiles?
İnsanlar zarar görüyorlar.
En la gente a la que hace daño.
Değer verdiğim birinin canını yakarak beni cezalandırma fırsatına?
¿ A esperar la oportunidad para castigarme haciendo daño a alguien que me importa?
Sana zarar vermeyeceğim, Nikos.
No voy a hacerte daño, Nikos.
Kirk'ün Agnes'e zarar vermeyeceğini ya da Kirk'ü tuzağa çekebileceğini sanıyorsun- -
Mira, sé que piensas que no le hará daño, o que puedes hacerlo salir, pero...
- Onlara zarar veremezsiniz.
No puede hacerles daño.
Yani beyin travması ve yapısal hasarla karşı karşıyayız.
Muy bien. Entonces, tiene traumatismo al cerebro, daño estructural.
İlk aşama kendini hırpalamamak.
El primer paso es No te hagas daño.
Ona zarar mı verdi?
¿ Te hizo daño?
Fark ettiklerimden daha fazla hasara neden olmuştu.
Había causado más daño del que había creído
Halep'te patlatılan en büyük bomba yüklü araç bu olmalı.
Este debe ser el coche bomba que más daño ha causado en Alepo.
Varil bombası atmazlar çünkü daha fazla zarar vermek istiyorlar.
No lanzaría barriles bomba, porque quieren causar más daño.
Ona zarar verme.
No le hagas daño.
Olabilir ama Kirk'ün, peşinde olduğumuzu anlaması 2 dk sürer. Sonra ne onu ne Ardıç Kuşlarını ne de Postane'deki sızıntının ulusal güvenliği ne derece ifşa ettiğini tespit edemeyiz
Puede, pero a Kirk solo le llevaría dos minutos averiguar que vamos tras él y entonces le perderemos a él y al Thrushes y cualquier esperanza que tengamos de evaluar la profundidad del daño que la brecha ha causado en la seguridad nacional.
Onlara zarar vermeyin!
No les hagas daño!
Tanrı aşkına onlara zarar vermeyini!
Por el amor de Dios no hacen daño a ellos!
Zombilere zarar vermememizi mi söyledi o?
¿ Acaba de decir no hacen daño a los zombies?
Sakin ol, sana zarar vermezler.
Relajarse. No te van a hacer daño.
Devam etmeliyiz. Hasarı onarmaya çalışmalıyız.
Deberíamos continuar aquí, e intentar reparar el daño, ¿ de acuerdo?
Zarar vermemeyi öğrettin.
Me enseñaste a no hacer daño.
Ana hasar arka taraftaydı. Bir türlü ulaşamıyorduk.
El daño estaba concentrado detrás y no podíamos alcanzarlo.
- Ufak bir Hİ'in kimseye zararı olmaz Toby.
Un poco PR Nunca daño a nadie, Toby,
Anılarını deşip onları kurcalaman, onu suya çarpmasından daha kötü yaralayacak.
Usted desenterrar estas memorias y jugar un poco con ellas va a hacerle daño peor que cuando él golpeó el agua,
Kara'yı asla incitmedim.
Nunca haría daño a Kara.
Biz size zarar vermek için gelmedik.
No queremos hacer daño a nadie.
Saldırı ne kadar şiddetliyse bedene hasarı da o kadar fazla olur.
Cuanto más agresivo sea el ataque, más daño causa al cuerpo.
Sana zarar vermek istemiyorum.
- Mira, no quiero hacerte daño.
İsteyecek birini düşünebilir misin? Kocanı incitmek için
¿ se le ocurre alguien que quisiera hacerle daño a su esposo?
Burada kimse sana zarar vermek istemiyor.
Nadie quiere hacerle daño.
İncitmeyin onu!
¡ No le hagáis daño!
İki yılda üçüncü kez... kendine zarar vermeye çalışıyorsun.
Esta es la tercera vez en dos años que intentas hacerte daño a ti misma.
Kayıtlara göre kız hiç kimseye zara vermemiş.
Nunca ha hecho daño a nadie más hasta donde muestran los registros.
Meghan, o sana zarar verdi mi?
Meghan, ¿ te hizo daño?
Vaktim kalmadı. Hannah, zarar görmeni istemiyorum.
Hannah, no quiero ver que te hagan daño.
11 Eylül'de sineği incitmez dediklerimiz intikam çığlıkları atıyordu.
Después del 11S, vimos a gente que no haría daño a una mosca exigiendo sangre.
Bu sabah adayımızın adına başka leke sürdü mü?
¿ Ha hecho algún daño irreparable a nuestro candidato esta mañana?
Evet, ama iyi bir dostumu incittiniz. Çok zeki, Başkan'a sadık bir danışmanı. Başkan'a ulaşmanızı sağlayabilecek tek kişi olduğumu düşünürsek sizi neden bununla ödüllendireyim?
Sí, pero Vd. ha hecho daño, tal vez irreparablemente, a una buena amiga, una brillante y leal consejera del presidente y dado que yo soy la única persona que puede concederle acceso al presidente,
Sivil zayiat.
Daño colateral.
- ve bizim hatamız. "Sivil zayiat."
- y es culpa nuestra. "Daño colateral".
Yoksa bu sistemin insanların hayatlarına verdiği zararı görmüyor musun?
¿ O me vas a decir que no ves el daño que este sistema causa en la vida de las personas?
Bütün bu hasarları size bulduğumuz misafirler yaptı bu yüzden bütün masrafları karşılayacağız.
Los huéspedes que les conseguimos hicieron todo el daño, - así que cubriremos todos los gastos. - ¿ En serio?
Kulübesinde kalmasını istediniz, sözüm ona bir çözüm üzerinde çalışıyordu böylece zarar kök salarken, sorulara cevap vermek için müsait olmayacaktı.
Quería que se quedara en su cabaña, supuestamente trabajando en una solución, así no estaría disponible para responder preguntas mientras el daño prosperaba.
Tüm müdürlüğün üstüne çıkmaya başladığımda hemen onu dargınlıklar ve onun iyi giden ilişkilere kaçınılmaz zararları izliyor.
Y luego pronto comienzo a eclipsar a todo el departamento. Y el resentimiento y su inevitable daño en las relaciones de trabajo pronto le sigue.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]