English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ D ] / Dasınız

Dasınız traduction Espagnol

1,027 traduction parallèle
Ne kadardır Hindistan'dasınız Bayan Fitch?
¿ Ha estado en la India mucho tiempo, Srta. Fitch?
Siz 7 ve 7 A'dasınız.
Literas 7 y 7 A.
Neden dışarıdasınız?
¿ Qué hace aquí afuera?
Yarın Londra'dasınız.
Llegarán a Londres mañana.
Buraya gelin. Bir saattir yukarıdasınız. Ödeme yapın.
¡ Hace una hora que está aquí!
Sürekli dışarıdasınız.
Se pasa todo el tiempo fuera.
Uzun süredir mi Japonya'dasınız Bayan Easton?
¿ Mucho tiempo en Japón, señorita Easton?
U.S.S. Enterprise'dasınız.
Está a bordo del USS Enterprise.
Kaptan, yetenekleriniz ilgimi çekmiş olsa da, dürüst olmak gerekirse, çok aşağıdasınız.
Aunque sus capacidades me intrigan, sigue siendo un ser inferior.
6 uçuş, sonra hepiniz Kingsbay'dasınız.
Seis vuelos y estarán todos en Kingsbay.
İkiniz de bu gece dışarıdasınız.
Esta noche los dos dormiréis fuera.
Neden Londra'dasınız? - Bilmiyorum.
Qué hace usted en Londres?
Dr. Simeon, bu gece çok geç saatte dışarıdasınız.
Bueno, Dr. Simeon, ha salido muy tarde hoy.
Ne kadar zamandır Amerika'dasınız Bay Katzman?
¿ Hace mucho que está aquí Sr. Katzman?
Şu an Minnesota'dasınız. sizin kanunsuz memleketinizde değil.
Está en Minnesota no en su estado de forajidos.
- Belki de yanlış toplantıdasınız.
- Quizá se haya equivocado de convención.
Demek sonunda Roma'dasınız.
- Por fin están en Roma.
4 saat sonra Janov'dasınız, her şey hazır.
Allí está todo preparado. ¿ Tiene usted algo más que decirme?
Şu anda Amerika'da değilsiniz, Mr.Douglas. YUnanistan'dasınız.
No está en Estados Unidos, Sr. Douglas.
- Potters Bluff'dasınız. - Nereye gidecektiniz?
- Está en Potters Bluff, ¿ adónde iba?
Günaydın öpücüğü verirsen uslu kız olurum.
- Seré una chica buena. Si me das un beso, le diré al taxista dónde vivo.
Farkında mısın sevgilim, seni ilk defa üniformasız görüyorum?
¿ Te das cuenta, cariño, de que es la primera vez que te veo sin uniforme?
Sahip olduğun paranın yarısını Lucy'e verecek ve onu yalnız bırakacaksın veya hemen şimdi intihar edeceksin.
O le das a Lucy la mitad de todo lo que tienes y la dejas en paz o te suicidas ahora mismo.
Ne kadar ihtiyatsız olduğunun farkında mısın?
¿ Te das cuenta de lo rebelde que estás siendo?
Payınızı bana verin.
¿ Por qué no me das el dinero?
Belki babanın çağında bir kızı bile vardır!
¿ te das cuenta de que él podría tener una hija buena para tu padre?
Porta Susa'dasınız, Turin'de.
Es Porta Susa, Turín.
Bilseydim kahvaltınızı yatağınıza getirirdim, majesteleri.
Wenn wir das gewusst hätten, hätten wir Ihnen das Frühstück ans Bett gebracht.
Aptal mısınız siz?
¿ Tonta, no te das cuenta?
Baskı altındayız, farkında mısın?
Nos estamos presionando. ¿ Te das cuenta, no?
Çoğunlukla Balto'dasınız akşamları.
La he viste antes...
Senden nefret etmemin sebeplerinden biri, Rowntree kendi sübyanına, Oxfam'dan gelen oyuncak ayıcığına coca-colayı uzatış biçimin ve sonra da bizden o frijit parmaklarını yalamamızı bekliyorsun.
Lo que odio de ti, Rowntree... es la manera en que le das Coca Cola a tus sirvientes... y tu mejor osito de peluche a caridad. Y esperas que nosotros te lamemos tus dedos frígidos... por el resto de tu vida frígida.
İngiltere bizim doğal düşmanımız değil ve Führer, Almanya'ya Avrupa'da serbestlik tanınırsa Britanya İmparatorluğu için garanti veriyor.
Inglaterra no es nuestro enemigo natural... y él ofrece garantías al imperio británico... si le das a Alemania control en Europa.
Farkındasın değil mi Jack, Muhterem Pendrake pek de haksız sayılmaz.
¿ Te das cuenta, querido Jack, de que el reverendo Pendrake no es malo del todo?
- Umarım ne yaptığınızı biliyorsunuzdur.
¿ Te das cuenta? Mira el resultado de tu experiencia.
Toplayacak hiç eşyam olmadığının farkında mısınız? Hiçbir şey.
¿ Te das cuenta que no tengo nada que empacar?
Ve sonra, bakın siz şu Allah'ın işine ki, 20-22 yaşlarında kendinizi daha disiplinli bir ortama, daha askeri anlamda bir disipline ihtiyaç duyarken bulacak ve son adımınızı buraya atacaktınız.
Y así, finalmente, de pronto, a los 20, 22 años,... te encuentras en el servicio y quizá das el último paso, cuando te encuentras perfectamente reglamentado... en una forma militar de disciplina.
Ne yaptığınızı görmüyor musunuz?
¿ Te das cuenta de lo que has hecho?
Onun da günlerini sayılı duruma soktunuz, farkında mısınız?
¿ Te das cuenta de que lo has condenado a muerte también?
Sen, Kuzeybatı Bölgesini alırsın, sonra da Pam ile öğle yemeğine çıkarsınız.
Pásate al distrito noroeste esta mañana... y luego le das el almuerzo a Pam al mediodía.
Klâsınız nerede?
¿ Por... dónde das clases?
Şeytanı yakalamalıyız, o pullu yaratığı ince boynundan, ve sonra onu sallayarak çıkarırsınız!
Agarramos la malvada y escamosa criatura por el cuello, ¡ y luego le das un meneo!
Ama o halde birkaç reyonu geçtikten sonra biraz abarttığınızı fark edersiniz.
¡ Pero en cuanto recorres dos pasillos en ese estado, te das cuenta de que... bueno...!
Bu yaptıklarınızın ahlaksızca olduğunun farkında mısınız?
¿ Te das cuenta de lo inmoral que es todo esto?
10 saat sonra maç yapacağımızın farkındasındır umarım.
¿ Te das cuenta de que en diez horas volvemos a jugar?
- Sizin anlaşacağınızı.
- Tú das.
Onları ormanın içinde bulamayız.
¿ No te das cuenta? No los podemos seguir por toda la jungla.
İleride burada olmayacağın için... bunu yapmayacağız.
No te das cuenta de que no habrá después. ¿ Me identifico?
" Aradığınız adam, 32 yaşındaki Hintli Ram das Gupta sağ yanağında büyük bir...
"Posiblemente su hombre es Ram das Gupta. Hindú, de unos 32 años".
Aramızın iyi olduğunu göstermek için bana bir iyi geceler öpücüğü verir misin?
Para demostrarme que no hay resentimientos, ¿ me das un beso de buenas noches?
Tek dediğim, ona ne verirseniz onu alırsınız.
Yo solo digo que recibes en medida a lo que das.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]