Debate traduction Espagnol

Herschel dünyadışı hayat olasılığı hakkında tartışmaları daha da ileri götüren bir araçtı.

Herschel fue un instrumento valioso para el debate sobre la posibilidad de vida extraterrestre.

1930'da gazeteci Ben Hecht'in yazdığı ve Howard Hawks'ın yönettiği "Yaralı Yüz" gangster film türünü bir Yunan Tragedyasına dönüştürdü.

Fue el principio de un debate moral sobre las películas de gánsteres que sigue en pie actualmente. También durante los 30, el periodista Ben Hecht escribió y H. Hawks dirigió Scarface.

Biraz tartışıyorduk ve Meredith kendisinin de inandığını söyledi.

Y luego tuvimos un pequeño debate, y luego Meredith dijo que ella también cree en ellos.

- Evet, aynen... Gazetelerin görmezden geldiği şeyler... Kızarmış ekmekteki, kısır tartışmalar gibi.

Sí, como, um... las cosas que los periódicos ignora, como el brindis, el eterno debate.

Jake, ikimizde bu konunun tıbbi literatürde hala tartışıldığını biliyoruz, değil mi?

Jake, ambos sabemos que ése es un tema de debate dentro de la comunidad médica.

-... tartışma klubü, okul başkanlığı.

- Club de debate, becado.

... Yüzbaşı Rex, komutanı ve adamları arasındaki sadakati dengelemeye çalışıyor.

El Capitán Rex se debate entre guardar lealtad a su superior y sus compañeros clones.

Bir şey varsa, seninle görüşürüm,.. ... ancak ben buna tartışma demeyi tercih ederim.

En todo caso, le estoy entrevistando, pero preferiría llamarlo un debate.

Politikacılar, iş dünyasının önde gelenleri ve iç gücünün liderleri dünyada her gün artan işsizlik için, yabancı şirketlerin dış kaynakçılığı veya göçmen iş gücü gibi nedenleri sorumlu tutma mücadelesi içerisindeyken, asıl gerçek neden olan "teknolojik işsizlik", halk arasındaki tartışmalarda yer almamaktadır. Kapitalist sistemin gelir arttırma düşüncesi üzerinden temellenmesinin sonucu olarak kazanç payını arttırma amacını edindi, makinelerin insanoğlunun yerine geçme eğilimi, endüstrinin ileryişinin doğal sonucudur. Makinelerin ara vermeye ihtiyacı yoktur, sağlık sigortasına gerek yoktur ve işçi sınıfı gibi sürekli taleplerde bulunmazlar.

lideres empresariales y lideres sindicales discuten asuntos que segun ellos son los responsables por el crecimiento del desempleo en el mundo tales como la subcontratacion de companiias extranjeras o el trabajo de inmigrantes la causa real esta siendo desviada del debate publico y esta es el desempleo tecnologico. es una evolucion natural de la industria. no requiere seguro de salud o prestaciones y no forma parte de un sindicato. muestra el patron de la automatizacion de maquinas reemplazando el trabajo humano definitivamente.

Senin gibi biriyle herhangi bir şeyi tartışacak biri mi sandın beni?

¿ Luzco como alguien que debate?

Bu bir teklif değil, tartışmayacağız da.

No es una oferta para responder sí o no y no es un debate.

Sana aynayı gösterip göstermeme konusunda bir çeşit iç çatışma yaşadım.

He tenido un debate interno sobre si enseñarte o no el espejo.

Konuşma sırasında 242 deyip durdular.

Durante el debate el número 242, se nombró.

Bir tartışmayla sessizliği bozdun.

"Rompes el silencio con un debate"

— Stuart, şunu söylemeyi bırak.

Stuart deja de decir eso. El debate ha terminado.

— Tartışma bitmiştir. — Hayır, bitmedi.

No, el debate no ha terminado

Buzul erimesiyle ilgili münazaralarda sık duyduğunuz şeylerden birisi de "Dünya üzerinde büyüyen ve gelişmekte olan buzullar da var Peki bu nasıl oluyor, nasıl oluyor da bu küresel ısınmanın ispatı?" deniyor.

Una de las cosas que a menudo se oye en el debate sobre el cambio glaciar es que existen glaciares en todo el mundo que también son cada vez más grandes y siguen creciendo, entonces, ¿ cómo puede ser eso? ¿ Cómo puede ser una respuesta a una señal del calentamiento global?

O'nun çalışmalarını geçen ilkbahar gördüm. Ve hayatımı öylesine değiştirdi ki Shell adına yaptığım işi bırakmama ve bu münazaraya çok daha samimi şekilde dâhil olmama neden oldu.

En realidad, vi su trabajo en la pasada primavera y eso en cierto modo cambió mi vida en el sentido de que tenía que dejar lo que estaba haciendo, que estaba trabajando para Shell, y participar en este debate de una manera mucho más profunda.

Yurda gelince, hükümetin seçim anketlerinde açık ara önde olmasıyla birlikte yaklaşan genel seçimlerde tartışmaların odağı ekonomiden iç terör tehdidine kaydı.

Más cerca de casa, con la forma gobierno adelante en las encuestas de opinión, el foco del debate en las próximas elecciones generales de hoy cambió de la economía a la amenaza terrorista doméstica.

- Hayır, münazara.

- Debate.

Münazara takımı amigo kızları olarak mı?

¿ Somos porristas del equipo de debate?

Münazaradan bir gün önce geriliyorum işte.

Perdona. Sabes cuánto me altero la víspera de un debate.

- Onları gerçek bir tartışmaya it.

- Y abrir el debate.

Kendi halüsilasyonlarımdan biriyle kültürel bir tartışmaya girmenin bir manası yok ama, biraz saygıyı hak etmiyor mu?

No es que tenga sentido tener un debate cultural con una de mis alucinaciones, ¿ pero no piensas que debes tener un poco de respeto?

Bu söyleşiye devam etmesini umuyoruz...

Vamos a seguir con el debate...

Peki ya bahsetmeden duramadığı anılar?

Bien, ¿ qué tal un debate de frecuencia? Cosas que no pueda dejar de pensar.

Doğru düzgün bir görüşme yapmadan veya üzerine hiç tartışmadan, hiç değişiklik yapmadan finansal gücün acilen kullanılması yönünde kanun çıkması için ısrar etti.

Él insiste en que debe ser hecho... Sin grandes discusiones... o debate o algún cambio... del tipo de, tu sabes... una autorización inmediata para usar la fuerza financiera.

Ben sadece tartışma yapmak istiyorum.

¡ El debate!

İlk tartışmanın açık galibi Marty Huggins oldu.

Hubo un claro ganador del primer debate.

- Beyler. Çok esprili bir tartışmaydı.

Fue un debate muy animado.

Siz bile son seferde ikilemde kaldınız.

Hasta usted vaciló en el último debate.

Tartışalım

Hagamos el maldito debate.

McCain bu referanduma devam etmeli Palin Katie Couric'i aynı hafta iptal etti

Bueno, McCain no puede cancelar el debate y Palin cancelar la entrevista en la misma semana.

Cuma tartışması da başladı

... el debate del viernes debe proceder.

Şimdi iyi bi iş çıkaracak di mi?

Pero ella hará un buen trabajo en el debate, ¿ verdad?

Tamam bu da 96 tane geldi

Bien, esto surgió en el debate del 96.

Mark, bak 5 gün sonra müzakere var

Mark, mira, el debate es en cinco días.

Bence bu müzakere tarihe damga vurur çok iyi bir yoldayız

Pienso que ese debate será una deblacle de proporciones históricas y épicas.

4 gün var referanduma ve böyle olmaz Vali

El debate es en cuatro días, y no está funcionando, Gobernadora.

Halcrodaki adayı hatırlıyor musunuz?

¿ Recuerdas tu debate con Halcro?

Sarah Palin kaç soruya cevap verecek?

¿ Cuántas preguntas debe responder Sarah Palin en el debate?

Sana oylamada bol şans dilemek istedim

Te deseo un gran debate.

muhtemelen birazdan çok sinir bozucu bir oylamaya tanık olucaz ki bu önemli bişey

Loq ue vamos a ver es probablemmente el más esperado debate entre vice-presidentes que yo haya cubierto.

Kazanalım diye

Para que yo gane este debate.

2008 başbakanlık seçimleri referandumuna hoşgeldiniz cumhuriyet adayı Vali Sarah Palin Alaska, ve Demokratik aday Joe Biden Delaware.

Bienvenidos al primer y único debate vice-presidencial del 2008 entre la nominada republicana, la Gobernadora Sarah Palin de Alaska, y el nominado demócrata, Joe Biden de Delaware.

CBS bu konuda bir çok açıklama yaptı ama Biden, % 46 Palin, 21.

Muy bien aquí vamos. CBS dice que las encuestas de indecisoa le dan al debate Biden, 46 % ; Palin, 21.

Bu, cumhuriyet tarihinin en büyük referandum tartışması

esta es la gran victoria de debate en la historia de la república.

Senator McCain sizi tebrik etmek istiyor harikaydınız

El Senador McCain la felicita por el magnífico debate.

Ve ilk ekonomik aday John McCain yakında burda olacak bir çoğu haritada bile yok John McCain içiN.

El primer dominó es un debate económico que si John McCain no cambia pronto, verán mucho más azul en este mapa y más problemas para John McCain.

Suç önleme işine yönelik bir sürü tartışmalar yapıldı.

Mucho pensamiento y debate está en el credo de la prevención del delito.

Bu konunun halk tarafından tartışılacak bir yanı yok.

Esto no esta abierto a debate.