Dilsiz traduction Espagnol
795 traduction parallèle
Fakat sen tıpkı bir dilsiz gibi sessiz kaldın!
¡ Pero te callaste como un mudo!
Dilsiz numarası çekiyor.
Actúa como un sordomudo.
Dilsiz olmak gibi bir talihsizliğe sahip.
Por desgracia, es mudo.
Babamın yanında annesi, annemin yanında da babası vardı. En azından bu konuda eşittiler! Ayrıca sağır ve dilsiz bir dayımız vardı.
Mi padre tenía a su madre, mi madre tenía a su padre y teníamos además un tío sordomudo.
O ölümcül sebze, bizim sağır ve dilsiz tarafından toplanmıştı ve o gece evde 11 ceset vardı.
Aquella cosecha mortal había sido recolectada por mi tío, el sordomudo. Aquella noche, nuestra casa albergaba once cadáveres...
Sağız ve dilsiz katil amcam büyük bir ıstırapla ölmüştü.
El tío homicida murió el último. Se oían sus gritos : ¡ Ahhhh!
İlham perim dilsiz!
Mi musa me ha abandonado.
Tom, dilsiz hayvanlara karşı zalim olmamalısın.
Tom, no debes ser tan cruel con los pobres animales.
Dilsiz bir hayvana karşı zalim olmak neyse bir insana karşı da öyle zalim olunabilir Polly Teyze.
Si es cruel para los pobres animales, debe serlo para un humano también, tía Polly.
- Anladığım kadarıyla sağır ve dilsiz.
- Es sordo muda.
Siz kimsiniz? Sağı ve dilsiz olduğunuzu söyledi.
¿ Quién demonios es usted?
Kör bir adam ve dilsiz bir kaçıktan başkası kalmadı.
No quedamos más que un ciego y un mudo loco.
Sağır ve dilsiz bir Sangali yerlisi kılığına giren bir adam, mahkumların zincirlerini... kesmelerine yarayacak aletlerle hapishaneye girmeyi başardı
Un hombre disfrazado de nativo mudo penetró en su prisión y cortó sus cadenas.
Dilsiz bir Sangali yerlisiyle çölde yaptığım yolculuğun ufak bir hatırasını... mektubumla gönderiyorum.
Adjunto un recuerdo de un viaje por el desierto con un nativo sangali mudo.
Ona hak ettiği şansı tanırsan... benim sandığım kadar... dilsiz olmadığını... göreceksin.
Si le das la oportunidad que merece, encontrarás que no es tan mudo como pensé que era.
Asa, dilsiz heykel gibi dikilme. Ona ne oldu?
Asa, no te quedes ahí como una estatua muda. ¿ Qué le pasa?
Ve sizler, bu olanlar karşısında tüyleri ürperip, yüzleri sapsarı kesilenler, sessiz oyuncuları, dilsiz seyircileri bu oyunun, biraz vaktim olsa- -
A vosotros, que tembláis y palidecéis ante este lance,... mudos testigos de este acto, ... si tuviera tiempo...
Ordunun dilsiz olmasını mı istiyorsun?
¿ Quieres que los soldados se vuelvan tontos?
Çocuk hem sağır hem de dilsiz. Onunla kafa bulmak doğru bir şey mi? - Neden kendi işine bakmıyorsun?
Que sea sordomudo no os permite que os burléis de él.
Yalnızca bir çok dilsiz şovu yapıyorlar.
Sólo hacen muecas.
Yalnızca bir sürü dilsiz şovuydu.
Sólo sé hacer muecas.
Başka bir de Igor var, sağır ve dilsiz ve Leon Averill, balmumu çalışmaları yapan.
Igor, sordomudo, y Leon Averill, que trabaja la cera.
Sizin de bildiğiniz şeyler söylediklerim. Canım Sezar'ın yaralarını gösteriyorum, şu zavallı, güçsüz, dilsiz ağızları konuşturuyorum kendi yerime.
Os digo lo que ya sabéis... os muestro las heridas del amado César, pobres bocas mudas... y deseo que hablaran por mí.
- Sağır dilsiz.
- Sordomudos.
Dilsiz rahipler mola verdiler.
Los sacerdotes mudos han muerto.
O ve dilsiz rahipler.
Él y los sacerdotes mudos.
Dilsiz heykeller gibi, soluk alan taşlar gibi sapsarı ölü suratlarıyla birbirlerine baktılar.
Como mudas estatuas o insensibles rocas, se miraban unos a otros y palidecían como muertos.
Ne dilsiz budalalarmış ama!
¡ Qué bodoques sin lengua!
- Dilsiz, içkileri hazırla.
- El que no juega prepara los tragos.
Bu sadece kör, dilsiz şansı.
Fue pura suerte.
Sanırım, Tanrı insanın en iyi arkadaşını dilsiz yarattığında ne yaptığını biliyordu.
Dios sabía lo que hacía al haceros mudos.
Dilsiz olduğun için Tanrı yardım etsin, bebek.
Gracias por ser muda.
- Dilsiz miydi?
- ¿ Era mudo?
Havagazı gerçekler. Havagazı gerçekler ; sağır, dilsiz, kör bir editör tarafınca bir araya getirilmiş! Ben ;
Son los hechos muertos, hechos muertos hilvanados por un redactor sordo, mudo y ciego.
Sonra her şeyi satıp at arabası ve atlar almıştık. Dilsiz gibi davranmaya başlamıştın.
Entonces vendimos la propiedad y compramos el carro y los caballos, y empezaste a hacerte el mudo.
Sağır dilsiz olmakla, duyup konuşmak arasındaki fark kadar.
La diferencia entre ser sordo y mudo... y poder oír y hablar.
Majesteleri dilsiz olmalı.
También haremos que finja ser muda.
Dilsiz... başka bir yolu yok mu?
¿ Muda? No hagáis eso. Es algo muy cruel. ¿ No hay otra manera?
- Bir mevzu var, dilsiz gibi davranabilir misiniz?
Por cierto, princesa, ¿ podríais haceros pasar por muda?
- Dilsiz mi?
¿ Muda?
Aramızda, dilsiz gibi yapıp yapamayacağınızı konuşuyorduk...
Así que hemos pensado que podríais haceros pasar por muda.
Bir keresinde yakalanmış ve dilsiz gibi davranmıştım.
Recuerdo que yo fui capturado una vez, y me hice pasar por mudo.
Dilsiz olduğum vakit, Hayakawa'ya kadar ağzımı açmayacağım.
No podré hablar si soy muda.
- Dilsiz mi?
- ¿ Muda?
Dilsiz olabilir ama konuşulanları duyuyor.
Sí, pero tiene oídos.
Dilsiz biri, konuşamadığı için duyamaz da!
Los mudos no pueden hablar porque no pueden oír.
Dilsiz olmak sinir bozucu birşey. Tek yapabildiğim, izlemek.
Ser muda es un inconveniente.
- Kalbimi de dilsiz yapamazsın ya!
- No puedes enmudecer también mi corazón.
Dilsiz, dilsiz kız!
Soy la muda.
Dilsiz miydi?
- Nada. - ¿ Era mudo?
Dilsiz eşek, geri zekalı derdim.
Perdone.