English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ D ] / Dudakların

Dudakların traduction Espagnol

2,464 traduction parallèle
Dudakların kıpırdıyor ama tek duyduğum yalanlar.
Veo tus labios moviéndose, pero todo lo que oigo es "mentira, mentira, mentira".
" şişman dudaklarının üzerindeki
"barbudos, peludos y gesticulantes,"
Vay canına, dudakların kıpırdamıyor adeta.
Wow, es como su tus labios no se movieran.
Bu canavarı öldürürsem dudaklarını vereceksin.
I que si matan a esta bestia que has enfureció a usted ofrecer a sus labios.
Neden sadece dudaklarını oynatıyorsun?
¿ Qué estás tarareando?
Bekle... Tamam, şimdi dudaklarını birleştir.
Espera, ahora frota los labios.
- Dudakların nasıl?
- ¿ Qué tal tus labios? - ¿ Tu asma?
Sadece dudaklarını bür ve büyük bir yudum al
Pon tus labios y bebe.
Gülümse bakayım biraz. Dudakların kurumuş gibi.
Dame una sonrisita.
Ya o dudakların ilk defa öpüldüğünü bilmenin verdiği gizli zevk?
¿ Y qué me dice del placer de saber que es la primera vez que esos labios van a ser besados?
Parmağınız hep dudaklarınızda olacak, unutmayın!
y mantened vuestro silencio, os lo ruego.
iki gündür dudaklarının çikolata tadında olduğunu tasavvur ediyorum, bu yüzden onlara bakamadım.
Por dos días he pensado que sus labios sabrían a chocolate y no podía mirarlos.
O seksi dudaklarını kıvırır.
Pone esa mirada sexy de desdén...
Dudaklarını benimkiyle birleştirdi ve orada epeyce kaldık.
Llevó su boca a mis labios y rondó por ahí un largo rato.
Ve, dudakların da.
Y tus labios, también.
Pixie'nin dudaklarını okuyorum.
Pixie lee los labios.
Danny'nin dudaklarını okuyarak diyalogu yeniden yaratmaya çalışacağım.
Tratare de leer los labios de Danny. y recrear el dialogo.
Dudaklarını büzdü.
Sus labios se apretaron.
Parmak izlerin ve dudaklarından DNA bardağın üzerinde.
Tus huellas digitales están en el vaso. El ADN de tus labios también.
Gül dudaklarını, sertleşmiş göğüslerini, popolarını, yumuşak yerlerini.
Me gustas sus labios sonrosados, sus pezones duros, su trasero y muslos suaves.
Jan Di, dudakların çok kuru.
Jan Di, tus labios están muy secos.
Dudaklarını yala biraz.
Humedece tus labios un poquito.
Ama dudaklarını okuyabilirim.
Pero puedo leer tus labios.
Bak dudakların morardı.
Mira que azules están esos labios.
Dudaklarını koy.
Pon tus labios.
Ve sonra Howard'ın dudaklarından bir kelime döküldü.
Y luego oímos una sola palabra que salió de los labios de Howard.
Dudaklarını...
Ellos solo cerraron..
- Of ki ne of ya Bu arada Mac, dudakların boyanmış.
Por cierto, Mac, La chica con la que estuviste tiene herpes.
Gözlerini dudaklarını, bacaklarını...
De sus ojos. De sus labios, de sus piernas. ¡ Dios mío, que piernas!
Çizgi filmlerdeki aç kurtlar gibi dudaklarını yalıyordun.
Te relamías como los lobos de los dibujos animados.
Yudumlar gibi uzattı dudaklarını, Savurdu altın saçlarını, yiğit saçlarını, cömert saçlarını. Dışında kafesin, hemen yanında kör blr pencerenln.
Puso su boca como cuando bebe, y agitó su dorada cabeza, valiente cabeza y amable, fuera de su jaula, cerca de la ventana, hasta que su dulce pájaro, con pequeños chirridos y chapuzones bajó con sus dulces compañeros.
Durdu, aldı bir tohum, Dudaklarının gülünde, blr tomurcuğa dönmüş dlllyle, Besledi dostunu, yeminle.
Y cuando se detuvo, tomó parte de la semilla, y le daba de comer de su lengua rosada, que ahora se asoma como un botón de capullo entre sus labios.
Üzümlü. Sevdiğini biliyorum, çünkü son defa suratına döktüğümde, temizlemeden önce dudaklarını yaladın.
Es de uva, sé que es tu favorito porque la última vez que te arrojé uno de uva a la cara te lamías tus labios antes de limpiarte.
Bay Balık'ın dudaklarına bir öpücük.
Besa al Sr. Labios de pez ahora.
Travestiler, dudaklarını erik suyuyla boyuyorlar.
Travestis, que se manchan los labios con jugo de ciruela.
Kensi eşiyle konuşurken dudaklarını okumuş.
Kensi lo leyó hablando con su mujer.
Hayırdır? Yoksa onun o dudaklarının rengini gördün mü?
Usted debe haber visto el color de lo que está ahí abajo?
Dudakların hayır diyor, ama vücudun evet diyor..
Tus labios dicen que no, pero tu cuerpo dice que sí.
Ona fotoğrafları gösterdiğimde 24 yaşındaki kahverengi külotlu kadını gördüğünde bilinçaltı dudaklarını yalamasına neden oldu ve göz bebekleri genişledi.
Cuando le he enseñado la foto de la de 24 años en bragas inconscientemente se ha lamido el labio y sus pupilas se han dilatado.
Dudakların hayır diyor ama bunu aklından çıkarmak adına gösterdiğin çaresiz çabaların her yerinde suçluluk duygusu yazılı.
Tu boca dice que no pero tu patético intento de cambio de tema dice culpa en todos lados. Es mi culpa.
Dudaklarınız ve dişleriniz...
Lo tienes sobre tus labios y dientes- -
Dudaklarımın morardığını söylemişti.
Ella dijo que mis labios se estaban poniendo azules.
Dudaklarımı niye atladığını merak ettim.
¿ Me pregunto por qué no hablaste de mis labios?
"Dudaklar Öpüşmek İçindir" şarkısını seviyor musunuz?
¿ Os gusta esta canción, "Los labios son para besar"?
Yapın. Kukumu dudaklarıma koyun.
Hágalo, ponga mi vagina en mis labios.
Dr. Troy, ekrandaki görüntü için Jenna'nın dudakları çok ince.
Dr. Troy, en idioma teatral Jenna tiene labios finos y malvados.
İlk önce dudaklarım, sonra içim... Şimdiyse, kafamdasın.
Primero fueron mis labios, luego mi interior... ahora, estás en mi cabeza.
Peki, öyleyse dudaklarımı oku : Ya Ray'i paylaşırsın ya babayı alırsın.
Entonces lee mis labios, comparte a Ray o no hay Ray.
Bayanlar ve baylar, New York Rangers'ın Öpüşme Anı için dudakları büzün bakalım!
Damas y caballeros, ¡ llegó la hora de la Cámara de Besos de los Rangers!
Dudaklarımın büyük olduğunu mu düşünüyorsun?
- ¿ Tengo labios grandes?
"Yalancı dudaklar sessiz kalsın..."
"Dejen esos labios mentirosos enmudecer"...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]