Döve traduction Espagnol
348 traduction parallèle
Döve döve öldüreceğim seni.
Te sacudiré más que a una estera.
Seni döve döve susturmalıyım.
- Te voy a dar.
Aklın ahlaksızlık ve kötülük dolu ve bunları döve döve çıkarmak lazım aklından.
Eres desagradable, malvado, y debería darte una azotaina.
Döve, döve öldürürdüm.
Te haría papilla el cerebro.
Kardeşimi çok severim ama Eri aklıma geldiğinde, onu döve döve gebertesim geliyor.
Me gusta como hermano, pero cuando pienso en Eri, quisiera darle hasta hacerlo polvo.
Hem de döve döve. Getirin onu!
Se lo sacaremos a golpes. ¡ Entregádnoslo!
Çabuk ol, hemen haber ver yoksa döve döve öldürdüğünü sanarlar.
Tienes que informar pronto a las autoridades o pensarán que la has dejado morir.
Döve döve huyunu değiştiririm.
Ese es un vicio que le puedo quitar a fuerza de palos en las piernas.
Yeğenimin annesi, bu sevgiyi döve döve verdi.
A mi sobrino lo obligó por la madre.
Meşin kamçılarla döve döve. Gördüğüm en dehşetli şeydi.
Fue una cosa horrible.
Döve döve geberteceğim seni!
¡ Te voy a matar a palos!
Ya gerçeği söylersin, ya da seni döve döve söyletirim.
Dime la verdad o te sacaré la mierda a golpes.
Sabah 6'da kalkıp gazeteyi temizlemek değirmene işe gitmek, sürekli günde 14 saat çalışmak zorundaydık. Haftada 6 peniye. Eve dönünce de babamız bizi kemeriyle döve döve yatağa yollardı.
Solíamos levantarnos todas las mañanas a las 6 y limpiar el periódico, bajar a trabajar al molino, catorce horas al día, semana sí, semana no, por seis peniques a la semana, y cuando llegábamos a casa,
Babası bir gece kızını gizlice ziyaret eden bir ırgatı döve döve öldürmüş.
Ha apaleado hasta la muerte a un joven... que quería follarse a su perra.
New Englandlı adamım geldi, döve döve canını çıkarmışlar.
Echaron al agente de Nueva Inglaterra. Era incapaz de vender nada.
- Ona Fangela Coppoli diyorlar.
Cuando era joven la llamaban "L'isola Dove si e Infranto L" Arco baleno ".
Şimdi yanımda Ken Dove var.
Me acompaña el Sr. Ken Dove.
Mary Dove.
Aquí Mary Dove.
En yakın arkadaşı Mary Dove burada çalışıyor.
Bueno, su mejor amiga, Mary Dove, trabaja aquí.
Arkadaşım Mary Dove aradı.
Mary Dove, mi amiga, me llamó.
- Mary Dove nasıl?
- ¿ Cómo está Mary Dove?
Güvercin 4, burası Büyük Dük 6.
Dove Four, este es Big Duke Six.
Güvercin 1-3, bekleyin.
Dove Uno-Tres, en espera.
Şahin 1-2, Güvercin 1-3.
Hawk Uno-Dos, Dove Uno-Tres.
Büyük Dük 6, Burası Güvercin 1-3.
Big Duke Six, este es Dove Uno-Tres.
Dove.
"Dove".
# The eagle and the dove # Kartal ve güvercin
# La paloma y el águila #
Dove Bay Beebe?
¿ El carruaje del Sr. Beebe?
Duif, hep karides isteyen kimdi?
Dove, ¿ quién es el que siempre quiere gambas?
Duif?
¿ Dove?
- Duif, altı üstü bir oyun değil mi?
Eh, Dove. Es solo un juego ¿ no?
Duif de dost canlısı bakışını atacak. Tamam mı?
Y Dove repetirá eso con una mirada cordial ¿ no?
Duif içecekleri hazırlarken sen de aradaki buzları eritmeye başlarsın.
Mientras Dove prepara las bebidas empiezas a romper el hielo.
Akşam şu şekilde burnumu kaşırsam Duif müziği açacak, sen de kızı dansa kaldıracaksın.
Si esta tarde me toco la nariz así Dove pone un disco y tu la sacas a bailar.
Elimi şu şekilde saçıma götürürsem de Duif o hikâyeyi anlatacak.
y si me paso la mano derecha por el pelo, así Dove cuenta aquella historia. ¿ Qué historia?
Christine, eşim Duif.
Christine, Dove, mi esposa.
Duif!
¡ Dove!
- İçkileri tazeler misin Duif?
- ¿ Te sirvo más, Dove? .
Duif senin kırışıklıkların oluştu, artık doğurgan değilsin...
Pero Dove, te están saliendo arrugas, y ya no puedes tener hijos...
- Yapma Duif.
No lo hagas, Dove.
- Haydi Duif.
Vamos, Dove.
Duif nerede?
¿ Dónde está Dove?
Duif. Sen de içki ister misin?
Oh, Dove. ¿ Tu también quieres una copa?
Jake'i ne zaman Yalnız Güvercin'e doğru giderken görsem biliyorum ki o ve sen birlikte oluyorsunuz.
En cuanto le vi llegar a Lonesome Dove, supuse que acabaríais juntos.
O Yalnız Güvercin'e gidiyor.
Cuando la encontré, iba de camino a Lonesome Dove.
O Yalnız Güvercin'e dönecek.
Quiere volver a Lonesome Dove para estar con su familia.
Ona karşı bu kadar sert olma.
Al menos, te sacó de Lonesome Dove.
Çünkü oraya dönmeni gerektirecek hiçbir şey kalmadı.
Porque en Lonesome Dove no esperabas nada.
Yalnız Güvercin'i bıraktığımda bunları arkamda bıraktım.
Dejé todo eso al irme de Lonesome Dove.
O kadın Yalnız Güvercin'de kalmalıydı.
Esa mujer debería haberse quedado en Lonesome Dove.
Yalnız Güvercin'de kalmak ister miydin?
¿ te gustaría quedarte en Lonesome Dove? Maggie lo hizo.