Ego traduction Espagnol
2,407 traduction parallèle
Egosunun daha fazla beslenmeye ihtiyacı yok.
Su ego no necesita más alimento.
Egosunu parçalamakla kalmayacak... ayrıca beraber bir geleceğiniz olduğunu... düşünen bir adamın kalbini kıracaksın.
Noo solo vas a destruir su ego, si no que tambien vas a romper el corazon de un hombre que realmente piensa que usted tienen un futuro juntos.
Eğer kazanırsan egonu kontrol altında tut.
Y si ganas, mantén tu ego controlado.
Demek bu benim egomla ilgili.
Así que esto es sobre mi ego.
Peki ne için? Ego?
¿ Por ego?
Senin yaralı egonu boşver de Alexis mahvolmuştur.
De todos modos, aparta tu ego magullado. Ella debe estar destrozada.
Sadece egosunu yıkmakla kalmayacak,
No sólo vas a destruir su ego,
Sadece egosunu yıkmakla kalmayacak,
No sólo vas a destruir su ego
Ve Hoyt eski profesörüyle karşılaştığında egosunun yara aldığını düşünüyoruz.
Y creemos que el ego de Hoyt cayó por los suelos cuando se encontró con su viejo profesor...
Şu ego tekrar iş başında.
Ahí está ese orgullo, mostrándose de nuevo
- Fazla uçmuş egosu hakkında mı?
- sobre su... - ¿ Enorme ego?
Bunun sadece bir ego sorunu olmadığını kabul etmemiz gerek sanırım.
Creo realmente que es hora de admitir que es más que un problema de ego.
Bazilarinin yaralanmis egosu için. Yardimci olabilir miyim?
Para el ego herido de alguien. ¿ Puedo ayudarte?
Ego bazen bakış açımızı bulanıklaştırır.
El ego a veces nubla nuestra perspectiva.
Bazen ego bakış açımızı bulanıklaştırır.
A veces el ego nubla nuestra perspectiva.
Ego, bazen bakış açımızı engeller.
- De acuerdo con la normativa, tiene veinticuatro horas antes de que le obliguen a prestar declaración.
Ego, bazen bakış açımızı engeller.
Ella vio un arma. Pero disparó al hombre equivocado y luego mintió sobre ello.
Las Vegas'taki çılgın vakitler için Natasha adında ikinci bir kişiliğim var.
Tengo un alter ego especial llamado Natasha para la locura de Las Vegas.
Bir anlaşmaya varmaya çalıştık,... ama açıkçası egosu araya girdi,... önceleri onunla konuşabiliyordum.
Y estamos tratando de negociar un trato, pero claramente, su ego se interpone, y yo solía poder hablar con él.
Bazen gerçek bir erkeğin egosunu bir kenara bırakıp yenilgiyi kabul etmesi ve sadece her şeye baştan başlaması gerekir.
A veces hace falta un hombre de verdad para poner al lado su ego, admitir la derrota, y simplemente...
Aman kendini hiç es geçme olur mu Grimes?
Vigila tu ego, ¿ quieres, eh, Grimes?
Sana saygı duymam için tek yol düşündüğün ve yaptığın bu şey bir takım çalışması değil, buna ego denir.
Tú crees que la única forma en que voy a respetarte es si me das la última pieza del puzzle, eso no es trabajo en equipo, es ego.
Çok bencillik ettim.
He sido tan ego? sta.
Zenginlerin egosuna oynarsanız asla açıkta kalmazsınız.
Nunca te arruinarás jugando con el ego de un tipo rico.
Rönesans ressamları gibi Ozu da insan vücudunu merkeze almış ve Budistler gibi insan egosunu merkezden çıkarmıştır.
A Ozu, como a los artistas del Renacimiento, le interesaba centrar el cuerpo humano. Y, como a los budistas, la descentralización del ego humano.
Wyoming büyüklüğündeki egosu dışında mı ne olmuş?
¿ Aparte de tener el ego del tamaño de Wyoming? Él, lleva un retraso de hora y media.
Bay Ego'ya ne oldu?
"¿ El ego ha aterrizado?"
Devam etmemi ister misiniz? Egonu zedelediğim için Ryan'ın penil fonksiyonunu riske atamam.
No arriesgaré la función del pene de Ryan porque haya lastimado su ego.
Vay be, insanın egosu nasıl yerin dibine sokulur biliyormuşsun.
Realmente sabes como darle el el ego a una chica, ¿ no?
Süper güç, ritim, ikinci kişilik, yumuşak huylu dans hocası.
Su super poder : el ritmo. Su alter ego : el afable profesor de baile.
Senin ne ikinci kişiliğin, ne havalı kıyafetin ne de çok ironik bir geçmişin var.
No tienes un alter ego, un buen traje, o una trágica e irónica historia de tus origenes.
Çünkü Lori Weston'un ikinci kişiliği kim merak ediyorum.
Porque sólo me estoy imaginando, quién podría ser el alter ego de Lori Weston.
Dövmeleriniz var, kendinize tapıyorsunuz.
Los tatuajes, el ego...
Evet, o konuşan benim yaralanmış egomdu.
Sí, ese era mi ego herido hablando.
Eser Madde laboratuvarına biyolojik kanıtla gelince tezahürat için geldiğini düşündüm.
Bueno, al ver que sostenías pruebas biológicas en un laboratorio de rastros me imaginé que vendrías con el ego por las nubes.
Ve efsaneye göre, kendisine dünya kadar serveti ve kocaman egosundan dolayı kendisinden daha az serveti olan komşuları tarafından Edina'da yaşayanlar için hakaret içeren bir terim olan "kek yiyici" lakabı verilmiş.
Y cuenta la leyenda, que por su vasta riqueza y su enorme ego, se ganó el apodo de "comedor-de-tortas", un termino derogatorio utilizado para describir a todos los residentes de Edina por sus vecinos menos acaudalados.
Egosu efsaneviydi.
Su ego era legendario.
Ama Dee'nin komikliği konusunda şişmiş egosu işini yapmasına engel oluyordu.
Pero el ego inflado de Dee sobre su comedia le impedía hacer su trabajo.
Sanırım bunu büyük ego savaşı bittiğinde öğreneceğiz.
Supongo que lo sabremos cuando termine la guerra de egos.
Şimdi neden senin egonun en küçük endişelerimden biri olduğunu anlıyor musun?
¿ Entiendes ahora por qué tu ego es el menor de mis problemas?
Belki de bu yüzden diğer ikisine göre kendini koruma içgüdüsünden mahrumdu.
tenía menos ego que los otros dos.
Çoğu insan egosunu tatmin etmek için tehditler savurur. Aynı fikirdeyim.
la mayoría de las personas utilizan amenazas para levantar su ego estoy de acuerdo
Onun adı Alex. Büyük bir yönetmenin, papağanıdır kendisi.
La ira no es otra cosa que culpa y ego.
Bu da senin minik egonu çok acıtır.
Y eso hiere mucho a tu pequeño ego.
- Hepsi senin egon. Saçmalık!
- Es por tu ego. ¡ Qué idiotez!
Bir gecede bir film yıldızından çakmak taşına geçemiyorsunuz. Ve benim egomu tüketiyor.
Pasar de ser una estrella de cine a ser un Don Nadie de la noche a la mañana fue devastador para mi ego.
Biraz bilim ve benlik karşımı.
Tanta ciencia y ego combinados.
Bildiğim kadarıyla, pencereden çıkan ilk şey egodur.
El ego es lo primero que sale por la ventana por lo que a mí concierne.
Her şeyi akışına bırak ve benimle nefes al.
Deja tu ego, y sólo respira conmigo.
Ben'in egosu ya da David'in işinden dolayı değil.
No era para el ego de Ben ni el trabajo de David.
Baba, oğul ve Kutsal Ruh adına, seni günahların için bağışlıyorum.
Ego te absolvo a peccatis tuis, in nomine Patris et Filii et Spiritu Sancti.