Estado traduction Espagnol
166,196 traduction parallèle
Aradım, mesaj attım.
He estado llamándote, mandando mensajes...
Tabii ki istersin.
Por supuesto que no. Ya has estado sentado.
Buralı bazı adamlarla çalışıyorum.
He estado trabajando con estos lugareños...
Sizin durumunuzda bunu önermiyorum.
No lo recomiendo, en su estado.
- Şu durumda, evet.
- ¿ En su estado?
Ortalıkta olmadığım için üzgünüm. Meşgulüm, biliyorsun.
Lamento no haberte visitado mucho, he estado muy ocupada
Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordum.
He estado buscando las palabras adecuadas
Cartagena'ya daha önce geldiniz mi?
¿ Ha estado en Cartagena?
Nas ve NSA'deki ekip uzun süredir açmaya çalışıyor. Ama ana ekranı geçebilen olmadı.
Nas y el equipo de la ASN han estado intentando desbloquearlo, pero nadie ha conseguido pasar de la pantalla de bloqueo.
Tatlım, Louvre Müzesinde bulundum. Ve o şeyler siktiğimin Mona Lisa'sı.
Cariño, he estado en el Louvre y son como la puta Mona Lisa.
- Portman'ı ara. - Bütün gece ayaktaydım.
Manda un busca a Portman, porque he estado despierta toda la noche.
Bütün uzman doktorların imzalayabileceği bir dilekçe hazırladım.
Muy bien, chicos. He estado trabajando en esta petición de parte de todos los adjuntos.
- Bryan Wallace, 36 yaşında. Yandan araba darbesi sonucu G.C.S. 15. Ufak yaralanmalar var.
Bryan Wallace, 36 años, estado consciente tras colisión frontolateral de automóviles, escala coma de Glasgow 15, laceraciones menores.
Mesajlarını gün boyunca verdiler zaten.
Han estado enviando su mensaje todo el día.
48 saattir uyumuyorum. O yüzden- -
He estado despierta durante más de 48 horas, así que voy a...
Aklın bütün gün başka yerdeydi.
Has estado a tu bola todo el día.
Bütün gün seni aradım.
Espera. Te he estado buscando todo el día.
Buradaydım.
He estado aquí.
Uyudum.
He estado durmiendo.
Buna savcılık karar verir.
Son del estado.
Düşünüyorum da şu anda bir dönemeçteyiz.
Muy bien, he estado pensando. Estamos contra las cuerdas. ¿ Vale?
Matty bu seyahati bir yıldır bekliyor.
Matty ha estado esperando con muchas ganas esto desde hace un año.
Buna darbe denir.
Bueno, eso se llama dar un golpe de estado.
Başından beri kanıyordu.
Ha estado sangrando todo el tiempo.
Çok iyiydi. Liderliği ele almaya korkmayın.
Ha estado bien, pero no tengáis miedo de tomar el mando.
Bugün anneden oğula böbrek naklini yönetiyor olabilirdin.
Hoy habrías estado realizando un trasplante de riñón de madre a hijo.
İnsanlar onu buraya getirdiğinden beri kavga ediyorlar.
La gente ha estado quejándose por esto desde el primer minuto que la trajiste.
Vakıf şimdiye kadar hiç ilgisini çekmemişti.
Nunca ha estado tan interesado en la fundación.
Biri ödevine iyi çalışmış.
Alguien ha estado haciendo sus deberes.
Dr. Minnick'in yöntemi muhteşem ama ben sizinle çalışmak istiyorum.
El método de la Dra. Minnick es asombroso, pero he estado esperando a practicarlo contigo.
Yedi saattir sarkoma eksizyonu ameliyatındaydım.
He estado en esta compleja excisión de sarcoma durante siete horas.
Sabahtan beri burada mısın?
Así que, ¿ has estado aquí desde esta mañana?
Çalışıyorsun. Hasta kabul ediyorsun.
¿ Has estado trabajando, llevando casos?
- Dediğine göre- -
- Dice que has estado...
Bir de Glenn sana ulaşmaya çalışıyordu.
Por cierto, Glenn ha estado intentando hablar contigo.
Eyalet savcı yardımcısıyım.
Soy ayudante del fiscal del estado, señor.
- İş üstündesin.
Has estado entrenando.
Böyle konuşmayı istemem ama bu şekilde yaşarsan, birkaç aydan fazla idare edemezsin.
Bueno, no lo diría así, pero no puedes vivir de la forma que has estado viviendo más que unos pocos meses.
- Bugün 3 tane şirketle görüştüm.
He estado en tres bufetes hoy.
Bir ay önce beni yanlarına almaya can atıyorlardı.
Hace un mes, hubieran estado entusiasmados.
Peki ya polis şiddeti hakkında üzerinde çalıştığımız dava ne olacak?
Bien, ¿ y ese caso de brutalidad policial en el que has estado trabajando?
Ve hepimiz de ailenin işleri yüzünden dikkatinin dağıldığını biliyoruz.
- Bien. Y todos sabemos que has estado distraída por el asunto con tu familia.
Evet. Ben de bunu arıyordum, teşekkürler.
Sí, lo he estado buscando.
Sonunda kimsenin beni tanımadığı ilk yer.
Es el primer lugar en el que he estado donde no me reconocen.
Şartlı tahliyenin ihlallerini araştırıyorduk.
Hemos estado mirando abusos en condicionales.
Bu bakanlığın ne derece savunmasız hissettiğine bağlı.
Eso dependerá de lo vulnerable que se sienta el estado.
Eyaletinizin doğaya zarar vermeyen teknoloji teşvikini seviyorum.
Bien. Me encanta la forma en que su estado empatiza con la energía verde.
20 senedir yalnız.
Ha estado solo durante 20 años.
Hidrojen sülfür, travmatik durumdan çıkarken önemli organlarını koruyacaktır.
El sulfuro de hidrógeno protegerá sus órganos mayores mientras se despierta de un estado traumático.
Seninle 2,5 yıldır seninle yoğun şekilde uğraşıyorum.
He estado trabajando tan duro contigo durante dos años y medio ya.
- Kimden kaçıyordun?
Bueno, ¿ de quién has estado huyendo?