Etcetera traduction Espagnol
702 traduction parallèle
Demircilerin, tamircilerin, marangozların, döşemecilerin makineyi tamamlayabilmek için sıkı çalıştıkları... atölyeye giriyoruz.
Entran en el interior de un taller donde herreros, mecánicos, pesadores, carpinteros tapizadores, etcétera, están trabajando duro para completar la máquina.
Rüyalarında uzay yolculuğunu, kuyrukluyıldızları, meteorları görürler.
En sus sueños, ven pasando en el espacio cometas, meteoros, etcétera.
Başbakan vs... vs... vs...
Primer ministro. Etcétera, etcétera, etcétera...
Polly baylar önünüzde duran bir adam ki kralımız akıl almaz bilgeliğiyle diğer adamların üstüne yükseltti ama bu adam tüm fırtınalarda arkadaşım olmaya devam etti vesaire, vesaire.
Polly, caballeros, Entre ustedes se encuentra un hombre a quien el rey colocó por encima de sus semejantes y que, sin embargo, ha permanecido amigo fiel en todas las tempestades, etcétera, etcétera.
Her şey bittiğine göre -, o heyecan falan yani - Bilmek istediğim şey şu, tutumun nasıl?
Ahora que ya pasó todo, la ansiedad, etcétera, quisiera saber, ¿ cuál es tu actitud?
Vesaire, vesaire.
Y etcétera, etcétera.
Emri veren, vs., vs., vs., ve imza.
Por orden, etcétera, etcétera. Ponga las iniciales.
Senin kitabında saçmalık olabilir ama bence haneye tecavüz, hırsızlık, yalancı şahitlik, asker kılığına girme reşit olmayan birinin ahlakını zedeleme, komplo ya da komplosuz hapisten kaçma falanlar, filanlar saçmalık değildir!
Quizá sean naderías en su libro... ¡ pero yo digo que el allanamiento de morada, robo, perjurio, suplantar a un soldado... dañar la moral de una menor, fuga, con o sin ayuda... etcétera, etcétera, no son naderías!
Para insana sağlık, mutluluk vesaire getirmez.
El dinero no puede proporcionar salud y felicidad, etcétera.
Londra, Chicago, Honolulu ve saire...
Londres, Chicago, Honolulu, etcétera.
Falan filan.
Etcétera.
Sekretere gelme sebebinizi bildirin falan.
"Le atenderá la secretaria", etcétera.
"Bunu gönderen Bayan Cecconi, çok nazik biri." gibi şeyler söyleyecekler.
¡ La señora Cecconi, qué amable! Ah, la señora que me ha hecho ese regalo, etcétera...
Roma katlanacak mı...
"Roma, etcétera."
"Roma, katlanacak mı..."
"Roma, etcétera."
"bunun son arzum ve vasiyetim olduğunu bildiririm" vesaire.
"declaro que ésta es mi última voluntad," etcétera.
Hep öyle olur, "Hayatın ortasında" vesaire, gerisini unuttum.
La cosa es así, "En medio de la vida," etcétera, he olvidado el resto.
- Memnuniyetle.
- Atentamente, etcétera.
Nedir şu "vesaire"?
¿ Qué es "etcétera"?
Kendisini çevreleyen ve ona bağımlı bütün komşu ülkelerin hakimi vesaire, vesaire, vesaire...
Soberano de los países tributarios adyacentes en todas las direcciones etcétera, etcétera, etcétera...
Vesaire, vesaire, vesaire!
Etcétera, etcétera, etcétera.
Amerika Birleşik Devletlerinin Yüce Başkanlığına "Abrahom Lingkong" vesaire.
A su Presidencia Real de los Estados Unidos "Abrahom Lingkong" etcétera.
Eşlerime ve çocuklarıma "Evim Evim Güzel Evim'i" öğretmeyi keseceksin. Güya bana, vermediğim bir sözü tutmadığımı ima ediyorsun, vesaire.
Dejará de instruir a las esposas e hijos en "Hogar Dulce Casa" para hacerme recordar promesas que nunca hice, etcétera.
Kalkın, kalkın, karılar, vesaire, vesaire, vesaire.
Despierten, esposas, etcétera, etcétera, etcétera.
Saray müzisyenlerine Avrupa müziği öğreteceksin dans için, vesaire, vesaire, vesaire.
Instruirá a los músicos de la corte sobre la música europea las danzas, etcétera, etcétera, etcétera.
Tuğladan bir ev kraliyet sarayının yanında anlaşmamıza uygun şekilde vesaire vesaire vesaire.
Una residencia de ladrillo junto al palacio real de acuerdo con el trato etcétera etcétera etcétera.
Vesaire
Etcétera.
Bunun geleneklere uygun olduğuna emin misin, vesaire, vesaire, vesaire?
¿ Está segura de que es una costumbre, etcétera, etcétera, etcétera?
Bu da Madam Leonowens kraliyet ailesinin İngiliz dili, gelenekleri, vesaire, öğretmeni.
Y ésta es Madame Leonowens maestra de lengua y costumbres inglesas, etcétera, en la casa real.
Bayan Anna yardım edecek sanıyordum konukları masaya oturtmak için, vesaire, vesaire, vesaire.
Tenía la impresión de que la Sra. Anna ayudará a sentar a los invitados a la mesa, etcétera, etcétera, etcétera.
Aşkmış, vesaire, vesaire, vesaire.
Etcétera, etcétera, etcétera.
Ama sana olan minnettarlığımı ve büyük saygımı vesaire, vesaire, vesaire, söylemeden ölmek istemiyorum.
Pero ahora no deseo morir sin expresar mi gratitud y gran respeto, etcétera, etcétera.
Siyam halkı kraliyet çocukları, vesaire hiç memnun değiller.
El pueblo de Siam los niños reales, etcétera no se alegran.
Vücutta müthiş bir yorgunluk yaratıyor çok onur kırıcı bir tecrübe vesaire, vesaire, vesaire.
Causa fatiga embarazosa al cuerpo y es una experiencia degradante al alma etcétera, etcétera, etcétera.
"Ben, vesaire Aleksander."
Yo, etcétera, Alexander ".
Sizi uzun zamandır görmüyorduk.
Tanto tiempo, etcétera.
"... falanı filanla, filanı falanla... "
"... credo contra credo, etcétera...
Bana tam adımı falan sordular.
Me preguntaron mi nombre completo, etcétera.
Ayrıca pijamalar, mendiller, askılar, kemerler, vesaire vesaire...
También piyamas, pañuelos, gemelos, tiradores, etcétera.
Takımlar, gömlekler, ayakkabılar, vesaire vesaire : 12 bin 800 mark.
Trajes, accesorios, zapatos, etcétera : 12.800 marcos.
- Evet, bu çok yemekler ve akşam çayları dahil...
- Sí, es muy... incluyendo comidas, refrigerios, etcétera.
- ve saire..
Etcétera.
Seninle etrafı geziyorum.
Salgo a caminar con usted... etcétera...
Agamemnon, Achilles ve Ulysses'den önce Yunanistan'ın altını üstüne getiren Gorgon kızkardeşlerin üçüncü kuzenleridir, Medusa.
la Medusa es prima en tercer grado de las hermanas Gorgón originales que perturbaron las tierras griegas en los tiempos antes de Ulises Agamenón, Aquiles etcétera, etcétera...
Vesaire, vesaire ve, tabii ki, vesaire.
y, por supuesto, etcétera.
Yiyoruz, işe dönüyoruz, uyuyoruz... vs, vs, böyle devam ediyor.
Comemos, y de vuelta a trabajar y de vuelta a dormir... y así todos los días, etcétera.
Amacı falan hakkında?
¿ En cuanto a su propósito, etcétera?
Soyulduğunu görmek, bir meydan okuma ve gurur meselesiydi. " Vesaire vesaire.
Era un asunto de amor propio ver que fuera robado ". Etcétera, etcétera.
Mesleki ketumluğuma güvenebilirsiniz.
Puede seguir confiando en mi discreción... etcétera.
Onun güleç yüzünü sevdiğimi söyle yıkama yağlama yap.
Dile que es sólo porque me gusta su cara sonriente, etcétera sabes, lo típico.
Bir kaç adım ileride, kızların ellerini falan yıkaması için bir yer var.
Aquí al lado hay un sitio donde las chicas lavan sus manos, etcétera.