Eter traduction Espagnol
531 traduction parallèle
Eteri ver o halde.
Entonces dame el éter.
Dikilme orada, eteri ver.
No te quedes ahí, dame el éter.
Eteri de götür.
Llevaos el éter.
Eterden hoşlanmıyorum.
No me gusta el éter.
Eteri getir Helen.
Dame el éter, Helen.
Bana eteri getirir misiniz? Helen bulamıyor.
Déme el éter, Helen no lo encuentra.
Eter kullanılalı daha iki saat olmadı.
El éter se ha usado hace menos de dos horas.
Oates, korkarım eter almak için kasabaya gitmen gerekecek.
Tienes que ir al pueblo por éter.
Ve Oates eter aramaya gitti çünkü eteri ortadan kaldıran bendim.
Oates ha ido a buscar éter porque me he encargado de que no hubiera éter.
Eter gibi kokuyor.
¡ Huele a éter!
Lütfen bana biraz eter koklat.
Por favor, dame un poco de éter.
Bankamız Anaheim Bank ile yazışmaları tamamladı... Tamam eter bu kadar prosedür.
Resulta que el banco es una sucursal del Banco Anaheim, y mi carta de...
Ne yapıyorsun? Yoksa rujuna eter mi katıyorsun?
¿ usas cloroformo en tu lápiz de labios?
Eterin etkisine girerken bizi düşünme çünkü anestezi altında insan çok geveze olur.
Antes de recibir el éter, no pienses en nosotros porque la gente habla como una cotorra bajo los efectos de la anestesia.
Birazdan eterin etkisi geçer.
Pronto saldrá de los efectos del éter.
Hepsi iki-üç saat sürer, eterin etkisi geçene kadar.
Sólo 2 ó 3 horas hasta que desaparezca el efecto del éter.
Kloroform ya da eter kullanabiliriz.
Podemos usar cloroformo o ether.
Mağaraya doğru esen rüzgar ya eter ya da dezenfektan kokuyor.
Los muros están hechos de gasa. Y cuando el viento sopla desde la boca de la caverna, siempre huele a éter y desinfectante.
- Eter de yok.
- Ni ether, también.
Öbür eter şişesi nerede?
Y el otro frasco de éter, ¿ dónde está?
İlkçağlara döndük. Anestezi için eter.
Ni éter para anestesia, ni morfina para el dolor.
Burnunu etere batırılmış gazlı bezle kapatmışlar.
Ellos cubrieron la nariz de el con gasa mojada en éter.
Ama eter sanayide de kullanılan bir madde.
Mas el éter también es usado en las industrias.
Ama en en çok da eteri sever. Kokla bak!
Pero su preferido es el éter. ¡ Aspire!
ETER
ÉTER
"Eter, Tanrı ve Şeytan"
"Éter, Dios y Diablo"...
Nefes alamıyormuş gibi olacaksın, çünkü sana eter koklattık.
Parecía que no había aire... porque respirabas aire con éter.
Bademciklerini almak için iki şişe eter gerekti, gerçekten çok güçlü bir kızdı.
Tienen que usar dos latas de éter para quitarle las amígdalas... porque es una niñita muy fuerte.
- İstersen eter vereyim.
- Debería darte un poco de éter.
- Eter yok.
- Nada de éter.
Gübrenin içindeki bazı kimyasallar ve spreydeki eter birleşince oldukça kuvvetli bir bomba oluşturur.
Algunos de los químicos en el fertilizante y el éter del arrancador se mezclarán para formar una buena bomba.
Devriyeler evvelki gece eter kokusu aldıklarını bildirmişler, ancak bölge savcısı kanıt görmeden arama emri çıkarmayacakmış.
Un policía olió éter anteanoche... pero el fiscal no firmará la orden sin ver alguna prueba.
Eter ve aseton aldım.
Por comprar éter y acetona...
Bu yer eter ve asetilen ile dolu, anladın?
El lugar está lleno de éter y acetileno. ¿ Entiendes?
Sorunuz şu an gökyüzünden başka hiçbir yerde kayıtlı değil.
Su pregunta ahora sólo quedó registrada en el éter.
Seni budala! Aziz Paris. Görünüşümü bağışlayın.
Estáis loco! he llegado en el último rayo... y me chamusqué un poco al cruzar el éter.
Hava, ışık saçıyor!
El aire está lleno de éter.
Güneş tanrısı vücumdaki elektirği sana geçirecek.
El Sol me está enviando todo ese éter curativo.
Sonraki husus, eter.
Próximo, el éter.
Uzayda emir alan ve veren bir sürü ses vardır.
El éter está lleno de órdenes, contraórdenes.
O acının bağlarından özgür, bir cevher olarak dolaşır.
Ella flota en el éter libre de las cadenas del sufrimiento.
Sonra ruhlara karışacak.
Ascenderá al éter.
Şu anda ruhlara karışan ruh onun ruhu.
Su alma ya está en el éter.
Ruhun serbest kaldı ve göklere yükseliyorsun.
Tu alma se ha liberado y ahora planea en el éter.
Çoğu insanı dünyanın zincirlerinden kurtarılabilmesi tam donanımlı bir yakma makinası ile mümkün gözükmektedir. Ve ardından onların çözülerek ruhlara karışması sağlanabilir.
Equipamiento para incinerar tanta gente como sea posible para liberarlos de los grilletes de este mundo y que puedan disolverse en el éter.
Büyükanneme inanan ve uyuşturucu çeken köşedeki bakkal bile onun kımıldadığını gördü.
Y la tendera de la esquina, que le fiaba a mi abuela... y que se drogaba con éter, también le veía moverse.
Hazırız.
¡ Salgamos al éter, por favor!
Eter.
Éter.
KUZEY DADE TIP KLİNİĞİ KARGO - MAL KABULÜ
Éter.
Güzel, değil mi?
Esta buena, no? El aire acondicionado absorve el eter.
Havadaki ses dalgaları sonsuza dek yayılıyor.
Las ondas a través el rodillo de la pelusa éter para siempre.