Falan traduction Espagnol
75,676 traduction parallèle
Tiyatro Kulübü başkanıyım falan demiştin sen sanki?
¿ No eras presidenta del club de teatro o algo así?
Masrafın falan yok senin!
- Tú no tienes gastos.
Bam! Bunda özel bir jel, direnç sargısı falan filan var.
Estas tienen un gel especial y resortes de resistencia y un montón de cosas.
Aynen, üç dolar falan ediyor.
¿ De acuerdo? Vale unos tres dólares.
Emeklilik maaşı falan?
¿ Una pensión?
O pörtlek gözlerini falan devirecekti.
Poner en blanco esos ojos saltones o algo así.
Ayrıca şunu da bil ki, filmi falan mahvetmiyor.
Y para tu información, no echa a perder la película.
Birkaç saat sonra yargıçla falan görüşmeyecek çünkü hiçbir suçu yok.
No verá al juez porque no ha hecho nada.
Hadi, hadi! Kazablanka'yı falan batırmış değilsin sanki.
No es como si te hubieras cagado en Casablanca.
- Olay yeri inceleme falan mı?
- Llamar?
Bak, burada yaptığın şeyi gerçekten takdir ediyorum. bütün bu teknoloji falan. ama davayı teknoloji değil polisler çözer.
Mire, aprecio sinceramente lo que está tratando de hacer aquí... toda esta tecnología... pero eso no resuelve casos, los policías los resuelven.
Hey, kat falan gibi birşeyimiz var mı?
¿ Tenemos la planta o...?
Kendini Michelangelo falan sanma.
No empieces a hacerte ilusiones de que eres como Miguel Ángel.
Film falan yok Billie.
La película no existe, Billie.
İlk öpüşmemizde çan falan yoktu. Çok da güzeldi.
Y no hubo campanas para nuestro primer beso, pero fue hermoso.
İmtiyaz falan istemiyorum. Kan istiyorum.
No quiero concesiones, quiero sangre.
Görev falan yok.
No hay una misión.
- Görev falan yok.
¡ No hay una misión!
Arşivci falan galiba.
Archivistas o algo así.
Solomon, Bray'in CIA hakkında atıp tuttuğunu söyledi. Onu temizlemek istediklerini, ve bunun için kendi ekibini göndermeleri falan.
Solomon dijo que Bray estaba despotricando contra la CIA, sobre cómo intentaron joderlo y enviaron a su propio equipo a hacer el trabajo.
İstisna falan yok.
Sin excepciones.
15 dakika falan lazım.
Necesito unos 15 minutos más o menos.
"B" planın falan yok mu?
¿ Tienes un plan B?
Gerçekten dans edecek kafa falan kalmadı bende.
No tengo la cabeza como para ir a un baile.
Chuck'a yaptığı gibi falan?
¿ Como hizo con Chuck?
- Tehlikede falan değilim.
- No estoy en peligro.
Bizi küçük düşürecek bir şey falan?
¿ Algo para humillarnos?
Veya hayır kurumu falan mı?
¿ O una organización benéfica?
Bana iyilik falan yapma, Archie.
No me hagas ningún favor, Archie.
Ve her gidişimde on santim falan büyüyorsun.
Y creces como 12.7 cm cada vez que me voy.
- Senin bir oyunun falan yok adamım.
- ¿ Juego?
Bu arazide yürüyerek on dakika falan alır.
Son como diez minutos a pie en este terreno.
Temkinli olacağını sanıyordum, öfkeli hayaletleri döndürmeyeceğini falan.
Pensé que te mantendrías tranquilo, sin conjurar fantasmas enojados.
Şakacıklar falan.
Amabilidades.
Bozuk para falan yapıyorsunuz.
Hacen monedas de veinticinco y demás.
- Bozuk para falan.
- Sí.
Sadece iyi iş çıkardın demiştim, onca insan bağırırken falan.
Solo decía que hiciste un buen trabajo con toda esa gente gritando y demás.
Evet, notlar falan, değil mi?
Sí, como calificaciones y eso, ¿ no?
Stresini atıyorsun falan, biliyorum ama görevi bitirmeden önce köydeki herkesi öldürmesen olmaz mı?
Sé que te estás desahogando, pero ¿ puedes no matar a toda la aldea antes de terminar la misión?
Bekle, beş dakika falan.
Espérame unos cinco minutos.
Büyük bir gösterinin ortasında falan değil misin?
¿ No estás en medio de tu gran presentación?
Kasabadan ayrıldığım falan yok.
No me iré del pueblo ni nada.
- Arkadaşın, akraban falan mı?
¿ Es un amigo o alguien relacionado contigo?
Bir yürüyüşe falan çık çünkü burada kalırsan çığlığı basacağım ve Kate'in bunu duymasını istemiyorum.
Ve a dar un paseo, porque, si te quedas, voy a empezar a gritar y no quiero que Kate lo oiga.
İlk yardım çantası falan bulup bana getir. Ama seni kimse görmesin.
Coge... un botiquín, unas vendas o algo así y tráemelo, pero no dejes que te vea nadie.
Yeni bir duş perdesi falan as.
Coloca una cortina nueva para la ducha o algo.
Sana ne anlattı bilmiyorum ama herhalde nasıl deli olduğumdan nasıl ilaç tedavisi almam gerektiğinden falan bahsetmiştir.
Bien, no sé qué te ha contado, pero imagino que algo sobre lo loco que debo estar, la medicación que necesito, - bla bla bla...
Sigara falan içesim geldi.
Siento como si tuviese que fumarme un cigarrillo o algo.
Bir kamyonet falan olmasın?
¿ Seguro que no es un camión?
Kontrolünü kaybetmiş falan değil.
No perdió el control.
Bak, sende... Sende hata falan aramıyorum canım.
Mira, no te estoy criticando, cariño, no.