English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ F ] / Faydasız

Faydasız traduction Espagnol

987 traduction parallèle
Faydasız, Lilli.
Es inútil, Lilli.
Dr Lavignac o öğlen modern ama faydasız tetkikler yapmak üzere gelmişti.
El Dr. Lavignac se presentó esa tarde... con sus sabios cuidados... sabios pero, finalmente, inútiles.
Faydasız ayırt edemiyorsunuz!
Es el estárter. No puede arrancar sin eso.
Bana sorman faydasız, dediğim gibi bilmiyorum hiç bir şey bilmiyorum!
¡ Y a mí qué me cuentas! Yo no sé nada.
Faydasız, o böyle bir şeyi asla bilemez
No servirá de nada preguntarle.
- Bu faydasız.
- Ir tras ellos es inútil.
Eğer orijinali senin el yazınlaysa, bunu inkâr etmek faydasız olabilir.
Si la original tiene tu letra, sería inútil negarlo.
Mevcut savunmasız halimiz direnişi faydasız kılmaktadır.
En estas condiciones de indefensión,... sería inútil oponer resistencia.
Anna. Babanın bu şekilde direnmesi faydasız.
Anna, es inútil que su padre se resista.
İnkar etmek faydasız Kampfeldt.
- No lo puede negar.
Dilbilimci olarak, kelimelerin faydasız olduğu anları iyi bilirim.
Como gramático sé que cuando las palabras dejan de ser útiles.
Seninle konuşmak faydasız.
Bueno, no sirve de nada hablar contigo.
Faydasız.
Esto pinta mal.
Bana yılışman faydasız.
No me vas a convencer.
Şalgamdan korkmak faydasız.
No me pienso asustar por unos nabos.
Bir sürü faydasız ıvır zıvır.
- Un montón de tonterías inútiles.
Davamı tartışmak faydasız.
Supongo que será inútil explicárselo.
Faydasız olduğunu söyledim.
Luche. Ya le he dicho que es inútil.
- Faydasız Carol.
No lo aceptarán.
Sana açıklamaya çalışmam faydasız çünkü kendime bile açıklayamıyorum.
No puedo explicártelo porque tampoco me lo puedo explicar a mí misma.
" Fransız askerlerine, nehrin karşısındaki Alman istihkâm bölüğünden çöken bir demokrasi için faydasız bir savaşta kanlarının dökülmesine karşı çıkıp silahlarını bırakmalarını teklif eden Nazi radyo yayını yapıldı.
"Desde la fortificación alemana enfrente... " la radio nazi transmitió un llamado a los soldados franceses... " para bajar las armas y negarse a derramar sangre...
- Bir dinleyin... - Faydasız.
- Si quisiera escuchar.
- Faydasız.
- Es inútil.
- Evet. Ama bence faydasız.
Pienso que será inútil.
Birkaç gün yatakta tutun, sonra muayenehaneye alıp, neyi varmış görürüz. Bilene dek fazla teknik yaklaşmak faydasız.
Debe estar en cama unos días... y después veremos qué es en mi consultorio.
Konuşmak faydasız, biliyorum, ama... belki ikinizi de tanıyan biri- -
De nada sirve hablar, pero alguien que los conoce...
Kendi adıma faydasız bir jestte bulundum.
Fue un gesto totalmente fútil de mi parte.
Harika bir fikir ama faydasız.
Estupenda, pero inútil. - ¿ Por qué no?
Faydasız, Marcia.
Es inútil, Marcia.
Faydasız, sevgilim.
No se puede hacer nada, cariño.
Bu faydasız.
Es inútil insistir.
- Faydasız.
- No servirá de nada.
Seni temin etmek faydasız biliyorum, ama buraya görevimi yerine getirmeye geldim.
Se que es inútil asegurártelo... pero sólo el sentido del deber me trae aquí.
Artık faydasız toplantılar düzenlememize gerek yok.
No, dejémonos de estas asambleas inútiles.
Her biri, diğer ikisi olmadan faydasız.
Ninguno de estos es lo más raro.
Ona faydasız bir nutuk daha çekip burada kalmasına müsaade edeceksin.
Le darás otro inútil sermón y luego le dejarás que se quede.
Savaştan beri oldukça fakir bir durumda olduğumuzu inkar edemem ve nüfuzunuzla paranızın gerçekten faydası dokunurdu ama böyle sıkıntımız olmasaydı bile din konusunda...
No niego que somos muy pobres desde la guerra y que tanto su influencia y su dinero nos serían de gran ayuda. Pero no se trata sólo de una "cuestión religiosa".
40 yıldır mızıka çalarım. Hiç faydasını görmedim.
Llevo tocando la armónica 40 años y nunca me ha servido de nada.
Faydasız.
No nos dejan pasar.
Artık bizi durdurmak faydasız.
Sería un crimen a sangre fría.
Zıvanadan çıkmış dünyayı bu cezalandırmadan kurtarmaya çalışmanın faydası ne?
¿ De qué sirve salvar a este mundo de su castigo?
Siz oturup paçalarınızı yukarı çekin, ne faydası olur?
Si ustedes se sientan y se suben los pantalones ¿ qué ganan?
Faydasız.
No tiene sentido.
Ölü bir kralın ve ölü bir hırsızın kimseye faydası olmaz.
Un rey y un ladrón muertos poco harán.
Roy'un öldüğünü sandım, ama - Anlamanızı sağlardım, ama bana bir faydası olmazdı.
Pensé que Roy había muerto, pero no podría hacer que usted entendiera y no me ayudaría tampoco.
Ense yapıp kurtarılmayı beklemenin faydası yok. Kurtarılmamız 43 gün de sürebilir, en iyisi organize olmamızdır.
No sirve de nada quedarse esperando pasivamente a que nos recojan, y quizá tengamos que esperar hasta 43 días, así que más nos vale organizarnos.
Faydası yok, Grainger. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Onu asla ikna edemeyiz.
Es inútil, no lo convenceremos.
Dualarınızın faydası olacaktır.
Sé que vuestras oraciones me ayudarán.
Kötülükten çok uzak ve Fransa'nın kurtuluşunun faydasına olacak iyi kalan ne varsa duanızı esirgemeyin.
Y pido que todo el mal en mí desaparezca y todo el bien permanezca para ayudar al pueblo de Francia.
Ya da kızın hasta olduğuna karar verdiler diyelim. Bunun adamımıza faydası olmaz, değil mi?
- Si descubren que ella estaba mal, no ayudará en nada al hombre.
Seni rahatsız eden düşündüğüm şeyse, fındık ilacının faydası olmaz.
Si es lo que creo, esto no se cura con hamamélide.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]